antep'in hamamları

932 83 71
                                    

"Emir, yeme lan yeter bitirdin hepsini hayvan herif!" Esra'nın kulağımın dibinden gelen yüksek sesiyle olduğum yerde irkildim ve başımı Emir'in olduğu tarafa çevirdim. Melisa evden birsürü kapkek yapıp güzel güzel süsleyip getirmişti ve hepsini önümüzdeki standa dizmiştik. Emir de kapkeklerin yanında dikiliyor, ara sıra çaktırmadan ağzına ikişer üçer atıyordu. Ben de kaşlarımı çattım ve "Bari parasını ver gerizekalı, kız yapmış o kadar." dedim elimdeki kağıt tabakları masaya bırakırken.

Ağzındaki bir dolu yemeği yutma gereksinimi duymadan koca ağzını açtı ve içindeki tüm yemekleri göstere göstere "Çalıştım o kadar, yiyeyim azıcık ya!" diye söylendi. Derin bir soluk alıp hiçbir şey dememeye karar verdim. Hem birazdan çaktırmadan ben de yemeye başlardım, biliyordum kendimi. Çocuğa da kızacak yüzüm yoktu.

Yapılacak etkinliğin günü gelip çatmıştı. Okulumuzun haddinden büyük bahçesi şimdi tıklım tıklım insan doluydu. Tanımadığım onlarca yüze bakarken bile içim daralıyordu resmen. Fazla kalabalıktı. Melisa, Esra, Emir, Sinem ve ben standın arkasından son hazırlıkları yapıyorduk. Burak ve Eren daha gelmemişti, söylediklerine göre Eren'in bir sürprizi vardı. Burak da ona yardım ediyordu. Ne planladıklarını bilmesem de bu kadar geciktiklerine değecek bir şey olmasını umuyordum. Birazdan etkinlik başlardı ve bizim standımız hâlâ tam olarak hazır değildi çünkü.

Her ne kadar başta katılmak istemesem de şimdi buraya gelince kontrol hastası tarafım ortaya çıkmıştı. Her şey nizamında olmalıydı bana göre. Daha gün başlamadan yorulduğumu hissettiğimde elimdeki işi yapmaktan vazgeçtim ve bir süre dinlenmeye karar verip arkada sandalyelerden birinde oturan Sinem'in yanına çöktüm. Beni umursamayan Sinem'in yanağından bir makas aldım ve gözlerinin dibine kadar soktuğu telefona doğru eğilip "Ne yapıyorsun kız?" diye sordum. Beni başkası sanmış olacaktı ki birden irkildi ve hızla telefonunun ekranını kilitleyip kucağına indirdi. Çatık kaşlarıyla bana döndü ve "Ne bakıyorsun telefonuma ya?" diye çemkirdi. Kaşlarını çatma sırası bendeydi şimdi.

"Ne yapıyordun? Bir şey mi saklıyorsun sen?" dedim kucağındaki telefona uzanırken. Hızla elime bir tokat geçirdi ve "Sana ne ya, ne saklayacağım senden? Kızlarla konuşuyorum, her boku da bilme yani. Özeli var şeyi var. Allah allah ya." diye söylendi. Başımı bıkkınlıkla iki yana salladım ve "Öyle olsun madem." diyip oturduğum yerde yayıldım. Her şeyin de üstüne düşmeme gerek yoktu ya. Belki de kızlardan birinin özeli hakkındaydı ve Sinem'le alakası yoktu.

Sinem kucağındaki telefonu cebine sıkıştırdı ve kollarını önünde çapraz şekilde birleştirip kafasını omzuma yasladı. O sırada gözlerini de kapatmıştı. Onun bu hallerine uzun süredir tanık olamadığım için gülümsedim ve "Yoruldun mu?" diye sordum. Gözlerini açmadan başını kısaca hareket ettirip onayladı beni. Ben de çok yorulmuştum zaten.

"Çağın, ne kadar kazanırız sence?" diye sordu başını omzumdan kaldırmadan.

"Bu standdan mı?"

"Evet." Oturduğum yerden dikleştim ve pozisyonumuzun elverdiği kadar yüzüne bakmaya çalıştım.

"Sinem, paraya ihtiyacın varsa söyleyebilirsin. Biliyorsun değil mi?" Bıkkınlıkla ofladı ve başını omzumdan kaldırıp gözlerini bana dikti. Gözlerinde anlamlandıramadığım bir bakış vardı.

"Paraya ihtiyacım yok, olursa söylerim. Merak ettim sadece." Yüz ifadesine göre oldukça sakin çıkan sesiyle ben de şüphelerimden kurtuldum ve "Ben de bilmiyorum ki, çok bir şey bekleme ama." dedim geri arkama yaslanırken. Tekrardan ofladı ve başını eskisi gibi omzuma koydu. Bir süre o şekilde konuşmadan oturduk. O sırada boş bakışlarla masada bir şeylerle uğraşan bizimkileri izliyordum. Tam iyice mayıştım derken sağ tarafımdan gelen yüksek sesle oturduğum yerden sıçradım. Hızla tüm vücudumu o tarafa çevirdiğimde gördüğüm manzarayla küçük dilimi yuttuğumu hissettim.

assignment | bxb Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin