1

384 48 71
                                    

Kulakları çınlatacak kadar yüksek ıslıklar ve tezahüratlar, karar verme aşamasına geçtiğinden duyulmaz hale gelmişti kadın için. Karanlık gecenin içinde gözünü alan bir sürü araba farı ve sokak lambaları eşliğinde kulakları duyma işlemini yitirdi. Yalnızca kendi nefeslerini duyuyordu. Kalan bütün sesler boğuktu, derin bir okyanusun içinden geliyordu sanki.

Rüzgar eserek çıplak belini ve bacaklarını üşüttü. Çene hizasına gelen pembe saçları gözlerini örterken derin bir nefes çekti içine. Gözlerinin önü tekrar açıldığında ise şimdi bütün sesler çok netti. İnsanlar çılgınca ıslık çalıyor, çığlık atıyor ve bağırıyordu. Gözleri artık bütün ışıklara duyarlılık sağlamıştı yeterince. Karar verme aşaması sonlandığında duyu organları tekrar tam kapasite çalışmaya başlamış, bedeni kımıldamıştı.

Önüne çıkan tek tük insanları iterek hızlıca yürüdü. Arabaların etrafına dizilmiş insan sınırlarını geçtikten sonra artık yol üstünde bulunuyordu. Farları karanlık yolu aydınlatan, durmadan birbirlerini korkutmak istercesine gaz verip duran iki arabaya doğru seri adımlarla yürüdü. En sonunda sağ kapısını açıp kendini içeri atar atmaz kemerini taktığı araba, lacivert olandı.

O binmeden önce direksiyonu sıkı sıkı kavramış, çatık kaşlarla yolu seyreden adam aniden sağ kapısı açılınca irkilmişti. İçerinin karanlığı yüzünden kimin bindiğini birkaç saniye sonra fark etti, bu sürede kadın çoktan kemerini takmıştı.

"Sen.." Şoktaydı. "Ne yapıyorsun, kafayı mı yedin!?"

🚘

Gittikçe sıcaklaşan hava, bir arabanın altındayken vücudun sınırlarını zorluyordu. Alnındaki teri silebilmek için kendini dışarı itti kadın. Yerden kalkıp ellerindeki kir ve yağı önlüğüne sildi. Kalçasını saran kot şort artık onu rahatsız etmeye başlayınca düğmesini açtı ve aletlerin olduğu tezgaha yaslandı.

"Daha kaç gününü alacak?" Merdivenlerden garaja inen adam konuştu.

"Bitti, yollayacağım." Kirli önlüğün bağcıklarını çözüp bir kenara fırlattı babasına cevap verirken. Bol askılısını çekiştirip kendini biraz serinletmeye çalışıyordu.

Karşısında dikilip düşünceli bakışlarla inceledi onu. "Biraz başka şeylerle uğraşsan nasıl olur Saku?"

Kızı güldü ve alıştığı bu soruya yalandan burun kıvırdı. "Sürekli ayağının altında dolaşmamdan bıkmış olmalısın."

"Hayır. Sadece kızımın, bütün yazı babasının tamirhanesinde egzoz ve yağ içinde geçirmesini istemiyorum. Bu beni kötü bir baba yapardı doğrusu."

Sakura'nın omuz silktiğini görünce bir cevap alamayacağını anladı. Dolaptan tamir işi biten arabanın anahtarını aldı ve sürücü koltuğuna geçerken konuştu, "Bunu özel olarak teslim etmem gerekiyor. Oradan da karşı kasabaya geçeceğim, birtakım banka işleri için. İstediğin bir şey var mı?"

"Bir milyar dolar?" Sürahiyi kafasına diklemeye hazırlanan kızının cevabına kafa sallayarak yola çıktı adam. Sakura kurumuş boğazını suyla şereflendirdikten sonra acilen banyo yapma ihtiyacı hissetti. Her gün gelen o hissiyat gittikçe yorucu oluyordu. Yukarı, eve çıkmak için garajın içinden uzanan merdivenlere gidiyordu ki bir araba lastiğinin asfaltı yarış sesi kulağını yaktı.

Kafasını çevirdiğinde tanıdığı sarı bir Mazda RX'in içeri daldığını gördü. Lastik sesiyle ortalık inlerken üstüne gelen arabaya karşı kendini kenara attı Sakura.

Panikle atladığı yerden kalkarak aracın ön tekerine bir tekme attı. "Ne yapıyorsun geri zekalı!?" Dışarı fırlayan sarışın oğlan heyecanla tavana zıpladı ve arabanın karşısında kalan kıza bağırdı, "Acil yardımın lazım Sakura!"

asphalt, blood and tears | sasusakuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin