7. Bölüm: Bazı Gerçekler
Bir eli masanın üzerinde parmaklarıyla masaya vurarak ritim tutuyordu. Gözleri ise gözlerimdeydi. Çalışma odasının içine girerek kapıyı kapattım. "Bu odaya kimse giremez Yiğit," dedim şüpheyle. Gözlerinde anlamsız bir korku seziyordum. Derin bir nefes alarak bana doğru yürümeye başladı. Tam önümde durduğunda "Bir şeye bakmam gerekiyordu," dedi donuk bir sesle. "Çıkacaktım şimdi."
Kaşlarım havalandığında "Neye?" diye sordum. "Üstelik babamın haberi olmadan."
"Babanızın haberinin olmadığı kanısına nasıl vardınız?"
Kaşlarım çatılırken "Yani babamın haberi var?" dedim sorgular gibi. Başını bir kez olumlu anlamda sallayarak "Var," dedi.
"İyi," dedim omzumu silkerek. "Beni alışverişe götür."
Boğazını temizleyerek "Tabi," dedi ve eliyle kapalı kapıyı işaret etti. Odadan çıktığımızda karşımdaki boy aynasından üzerimi kontrol ettim. Siyah bir mini etek ve beyaz bir bluz vardı üstümde. Çantamı almak için odaya girdim. Biraz alışveriş iyi gelecekti. Merdivenin başında duran Yiğit'e yandan bir bakış atarak inmeye başladım.
Binmem için arabanın kapısını açtı. Araba hareket ettiğinde telefonumla ilgileniyordum. Yol boyunca ikimizden de ses çıkmamıştı. Sürekli geldiğim alışveriş merkezinin önünde durduğumuzda içeriye doğru yürümeye başladım. O da benimle birlikte alışveriş merkezine girmişti. Elbise reyonuna ilerleyerek telefonumu çantamdan çıkardım. Birkaç dakika sonra gözlerim Yiğit'e çarptı. Elleri cebinde etrafı inceliyordu. Telefonumdan babamın numarasını tuşlayarak kulağıma doğru götürdüm. Elbise reyonunun arkasına doğru biraz daha yürüdüm.
Telefonun açılma sesi geldiğinde "Baba," dedim. "Ne yapıyorsun, nerdesin?"
"Sence Açel?" diye sordu bıkkın bir nefes aldığını duyduğumda. Yutkunarak derin bir nefes aldım. Bana bu kadar katlanamadığını bilmiyordum. Boğazımı temizleyerek "Yiğit'i bugün çalışma odanda gördüm," dedim. Bir süre sustu. "Yani?" dedi sonunda.
"Haberin var mıydı?"
"Benden habersiz o odaya kimsenin giremeyeceğini biliyorsun Açel. Beni oyalamak için mi aradın? Yiğit'in orada bir işi vardı."
Dudaklarımı birbirine bastırarak gözlerimi yumdum ve "Peki," dedim kısık bir sesle. "Kusura bakma rahatsız ettim." Başka bir şey demeden telefonu kapattım ve hızlı bir şekilde arkamı döner dönmez sert bir şeye çarptım. Gözlerim yukarı kaydığında kahverengi bir çift göz alaylı bakışlarla bana bakıyordu. İçimden kendime birkaç küfür savurduğumda dudaklarımı ıslattım.
"Ne oldu Yiğit?""Size bu kadar mı güven vermedim?"
"Alakası yok."
"Az önce yaptığınız neydi?"
"Çünkü ben oraya bir kere izinsiz girdiğimde babam beni pişman etmişti. Belki sen de merak ettiğin için girmişsindir diye düşündüm."
"Ama size söyledim. Babanızın haberi var dedim. Değil mi?"
Gözleri öyle derin bakıyordu ki kendimi hipnoz olmuş gibi hissediyordum. Her zamanki gibi yüzü yüzüme çok yakındı. Onunla neden sürekli böylesine yakın olduğumuza bir türlü anlam veremiyordum. Ağzımı açıp sana güvenmiyorum demek istiyordum ama bakışları sanki beni esir alıyor gibiydi. Ona neden güvenmediğimi de bilmiyordum. Ama bir yandan bana anlamsız bir güven hissi veriyordu. Ona bu kadar yakınken yüzünü yakından incelemek istedim. Yeni çıktığı belli olan kirli sakalları vardı. Elimi kaldırıp dokunmak istediğimi hissettim. Buna cesaretim yoktu.