Giriş: Charles'ın Zihni

39 5 2
                                    

××

| Giriş: Charles'ın Zihni

Küba'daki olayın üzerinden haftalar geçmişti.

Erik Charles'tan olabildiğince uzak durmaya çalışsa da en azından henüz köşkü terk etmemişti. Charles elbette onun uzaklaşmasını istemiyordu ama Erik'ten beklediği şey tam olarak buydu. Shaw'la yaşanan olaylardan önce tanıştıklarında da Erik tüm bu kurdukları şeyi terk edip gitmek istiyordu. O zamanlar Erik'in kafasından uzak durmayı pek bilmediği için de Charles her şeyi görüyordu. Erik'in hazırlanıp gideceğini fark ettiğinde evin kapısında beklemişti. O gün orada, ona söylediği şeyleri gerçekten kast etmişti ama şimdi, bilemiyordu. Erik çözülmesi zor bir insandı, ona göre bile. Kafasının içinde dönenlerin hepsini görebiliyordu ama bazı şeyleri neden düşündüğünü ve desteklediğini hiç anlamıyordu. Gücünün ona kazandırmadığı şeylerden biri buydu. İnsanların neler düşündüğünü görebilse de neden öyle düşündüklerini anlayamıyordu, sanki onların düşünceleri hatalıymış gibiydi. Bu kısmı anlamak artık onun yeteneklerine kalmış bir şeydi.

Önündeki viski dolu bardaktan bir yudum aldı ve masanın üzerindeki kağıtlara bakarken derin bir nefes verdi. Kağıtları önüne çekip hepsini aynı hizaya getirdi ve mavi dolma kalemini eline aldı. Kağıdın sol üstüne tarih yazmaya çalışırken kendinden pek emin değil gibi gözüküyordu. Tarihi yazdıktan sonra boş kağıtla bir süre daha bakıştı.

Erik'le eskiden olduğu gibi tekrar konuşabilmek istiyordu, hatta bir an önce konuşup bu sorunu halledebilmeyi planlıyordu ama Erik'in böyle bir niyeti yok gibiydi. Elbette Charles'ın onunla iletişime geçebilmesi için Erik'le yüz yüze, yan yana, hatta yakın olmasına bile gerek yoktu ama ilk adımı onun atmasını beklemeye karar vermişti. Zihnine izinsiz girmeyi de planlamıyordu. Erik'e hala kızgındı, evet. Yüksek ihtimal Erik de ona kızgındı. Bu kızgınlığın doğurduğu küslük haftalardır sürüyordu ve Charles artık bir şey yapsa mı yapmasa mı bilememişti. Aynı evde yaşayan yabancılar gibiydiler.

Charles Erik'le konuşmadığı bu günlerde devlet başkanı gibi yüksek mevkideki insanlarla görüşmeler yapmış, mutantların amaçlarının asla kötü olmadığını ve o gün orada bir sürü insanın hayatının kurtarıldığını, savaşın durdurulduğunu ve bunun da mutantlar tarafından sağlandığını anlatmak için uğraşmıştı. Herhangi bir kötü hareketleri olmadığı için insanlar her ne kadar saldırgan davranmasalar da pek dost canlısı oldukları da söylenemezdi, çünkü o gün orada neler olduğunu teyit edebilecek Moira'dan başka kimse yoktu. Moira da elbette tam olarak doğruları söylememişti yoksa mutantların hepsinin -mesela Erik- pek de dost canlısı olmadığını herkes öğrenirdi.

Charles zihninde, kaçıncıya olduğunu bilmediği bir şekilde o günün anılarını tekrar oynattı.

Üstlerine gelen füzeleri Erik tek hareketiyle durdurduğunda Charles rahatlar gibi gülümsemişti, ama bir şeylerin yanlış olduğunu biliyordu. Erik'in kafasındaki şey sadece ve sadece onu engellemek için takılmıştı. Erik'in niyetinin onun işine karışmamasını sağlamak olduğu belliydi ve bu işin ne olacağı Charles'ı hayli ilgilendiriyordu.

Erik parmaklarını hareket ettirince füzeler ters yöne dönmeye başladı. Charles içten içe bunu beklemişti. "Erik."

Erik hiç dinlemiyormuş gibiydi. "Erik, iyi olanlar biziz, sen de öyle söyledin. Bugün burada öyle olduğumuzu kanıtlama şansımız var."

Charles gemilerin içindeki insanların paniklerini zihninde hissedebiliyordu. Erik'e doğru yaklaştı. "Erik, o gemide binlerce masum insan var. İyi ve dürüst adamlar. Sadece onlara verilen emirleri uyguluyorlar."

very dimensions of lying, cherikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin