××
| Bölüm 6: Sanrılar ve Tanrılar
"Charles, uyan. Uyan. Uyan. Uyan. Francis. Uyan."
"Erik, biraz daha susmazsan bağı koparacağım."
Charles yastığı kafasına bastırmak istedi ama Erik'i zaten zihninin içinde duyduğu için kaçma yolu yoktu. Erik sinir bozucu olsa da gülmeden duramadı. "Ben bunu sana her zaman yapabilecekken yapmadım, sen şimdi ilk fırsatta bana eziyet mi ediyorsun?"
"Eziyet değil. Bağ olmasa yanına gelip uyandıracaktım. Bugün seni götürmek istediğim bir yer var."
"Öyle mi? Neresiymiş o?"
"Gidince görürsün. Çok eğlenceli olacak."
Charles bir şeyler mırıldanarak yataktan kalktı. Saat yeterince geç olmuştu, yoksa Erik'in de erken kalkması görülecek iş değildi zaten. Saat neredeyse 10'a geliyordu.
Charles odadan çıkıp her zamanki gibi kahvesine kavuşabilmek için mutfağa gittiğinde Erik'i orada buldu, o da yine her zamanki gibi balkonda sigara içiyordu. Charles kahvesini alıp balkona geçti. "Aç karnına sigara içince başın dönmüyor mu?"
"O yeni içenlerde olur. Gerçi genel olarak bazıları aç içmeyi tercih etmiyor ama ben seviyorum. Ağızda daha çok duman tadı bırakıyor."
"Ve bunun güzel bir şey mi olması gerekiyor? Ben o histen nefret ederdim."
"Biraz hoşuma gidiyor benim."
"Peki. Tuhaf."
"Bir dakika, ben mi dedin? Sen sigara mı içiyordun?"
Charles eskiden asla aç karnına sigara içmediğini hatırladı. İçtiği dönemlerde, sırf bu yüzden uyandığı gibi kahvaltı yapardı. Şimdi sigaranın yerini kahve alınca sabah akşam kahve içer olmuştu. Bağımlılıkları sadece şekil değiştiriyor gibiydi.
"Evet, kısa bir süre. Lisede. Üniversitede."
"Bayağı da kısa bir süreymiş." diye söylendi Erik. "Bundan niye hiç haberim olmadı?"
"Bilmem. Konusu açılmamıştır."
"Senin hakkında öğreneceğim daha farklı şeyler var mı? Varsa hepsi için ayrı bir hazırlık süreci talep ediyorum."
"Artık zihnimdesin. İstediğin şeyi görebilirsin." dedi Charles, kahveyi yudumlarken. "Ee? Bugün nereye gideceğimizi söyleyecek misin yoksa kendim mi öğreneyim?"
"Ama hayır, öğrenme." dedi Erik ısrarla. "Olmaz, oraya gidince görürsün."
Charles güldü. "Peki."
"Akşama doğru da maça gideceğimiz için, erken çıksak iyi olur."
"Nasıl? Şimdi mi?"
"Evet, yani. Hazırlanıp çıkarız."
Charles başını salladı, sonra hissettiği şeyle kaşlarını çatıp Erik'e doğru döndü. "Sen bana göz kulak mı oluyorsun?"
Erik omuz silker gibi oldu. "Biri olmalı."
"Tamam, önemsiyorsun ama her saniye kontrol etmene de gerek yok yani."
"Uzun süre konuşamadık ki zaten. Son zamanlarda ikimiz de farklı şeylerle uğraşıyorduk, ama artık boştayım. Sen çalışmadığında ne yapacağını bilemiyorsun, ben de sana yapacak şeyler buluyorum."
"Harika." diye mırıldandı Charles. Sonra meraklı gözlerle ona baktı. "Boştayım derken? Randevulaşmaların bitti mi yani?"
"Zaten önemli bir şey değildi." dedi Erik, sigarasından bir nefes daha aldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
very dimensions of lying, cherik
Fiksi PenggemarKüba'daki olaydan sonra Charles ve Erik konuşmayı kesmişti, en azından bir süreliğine. Nasıl toparlayacaklarını da bilmiyorlardı. Bu da, Erik ve Charles'ın anlatılamayacak kadar karmaşık ilişkilerini çözebilecek gibi olduktan sonra tekrar tekrar bat...