The lilium

252 19 9
                                    

"Anneciimmm." Deyip kollarımı anneme sarmıştım.

"Hoşgeldin birtanem. Gel içeri hava esiyor."

Bu evin havası bir başkaydı. Bende sadece iyi duygular uyandırıyordu. Böyle yerler bulmak zor.

"Nasılsın kuzum? Okul nasıl, az kaldı değil mi?"

"Anlatacağım annecim de bir çay içsek?" Gülmeden duramamıştı dediğime. Monako'ya gelmeyeli gerçekten çok olmuştu. Kadın seni özlemiş sen çay diyorsun Scarlett. İngiliz kanı, napacaksın.
——————————————————————————
"Asıl konumuza gelirsek..."

"Neymiş bakalım o konu?"

"Biliyorsun okul bitti, lisanstı bilmem neydi altı senem geçti. E çalışmam gerek tabii..."

"Sakın bana o meymenetsiz herifle çalışacağını söyleme!"

"Anne ben bayılıyor muyum sence? Sadece deneyeceğim. Bugün bir iki saat sonra gideceğim. Hayallerimi çöpe atar mıyım sence? Biliyorsun Ferrari'de çalışmak istiyorum."

"Biliyorum kuzum, benim öyle dediğime bakma. Sen nerede mutluysan ben de mutlu olurum."

Zambaklar aklımdan çıkmıştı. Annemden olamazdılar çünkü annem öyle bir not bırakmazdı. Kimden olduğunu düşünürken sanırım bakışlarımı
yere fazla odaklanmışım ki annemin sesiyle kendime geldim.

"Scarlett, iyi misin?"

"İyiyim annecim, yorucu bir gün olacak. Onu düşünüyordum."

"Onu bunu bırak da Max'le nasılsınız? Üzmüyor değil mi seni?"

Keşke her şeyi anlatabilseydim anneme ama onu üzmek istemiyordum. En azından şimdilik biraz bekleyebilirdi bu konu. Çünkü tam olarak kavga etmiş de sayılmazdık. Daha konuşmamıştık bile.
"İyi gidiyor annecim üzmüyor."
                                           •••
Ve evet, eninde sonunda padoktaydım. Gözüm Max'i aramıştı ama ortalıkta yoktu sanki. Adını bile bilmediğim birine -o kadar çok insan var ki, hangi birinin ismini aklımda tutabilirim-
"Merhaba, Max buralarda mı acaba?" Dedim. Kendimi tanıtmaya gerek duymadım çünkü ekibin çoğu beni tanırdı.

"Merhaba Miss Horner. Max yarım saat önce çıktı."
Dediğinde ilk önce anlayamamıştım. Kendimi toparlamak için teşekkür edip geçiştirdim onu. Telefonuma sarılıp niye gittin yazmak geliyordu içimden. Ya da hiçbir şey olmamış gibi mi yapmalıydım? Hayır, hayır aramızdaki buz dağları daha da büyüsün istemiyordum.
scarletthorner: Neden gittin Max, bi şey mi oldu?

maxverstappen1: Yok ya, yoruldum biraz da. Eve geçtim. Sen yeni geldin herhalde?

scarletthorner: Evet. Ben de bir iki saat takılıp yanına gelirim, babama bi gözüksem yeter zaten. Kimseyi tanımıyorum neredeyse, burada olsaydın güzel olurdu :/
(Mesajınızı beğendi)
——————————————————————————
"Kimler buradaymış! Miss Horner sizi burada görmem şahane."

"Çok sağolun Bay Horner ama gerçekten yorgunum ne yapacaksak yapalım da eve geçeceğim."
Aklım Max'deyken ne kadar çalışabilirdim ki? Hem o yokken buranın hiçbir anlamı yoktu. Buraya anlam takan oydu benim için. Yarışlara onun için, onu desteklemek için gelirdim. Onunla tanışmadan önce Britanya Grand Prix'ye bile gittiğim zamanlar sayılıdır.

Hevessiz hevessiz bir şeyler yapıp, mühendislerle konuştuktan sonra sonunda gün benim için bitmişti. Babam gitmeden odama uğra demişti bu yüzden kapısını tıklattım.

British Girl | Charles LeclercHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin