"Baban ne düşünüyor çalışmaya başlaman hakkında?"
"Daha sıcak bakmaya başladı sanırım."
Max ile telefonla konuşuyorduk. Monako Grand Prix'iye bir hafta kalmıştı."E güzel o zaman. Ne zaman geliyorsun evimize?"
Kıkırdayıp "Yarın öğleden sonra ordayım sevgilim."
"Birlikte çalışmak çok güzel olacak. Hele ki Monako'da."
"Max, biliyorsun ben geleceğimi Redbull'da görmüyorum."
"Şu an bunu konuşmayalım lütfen. Görüşürüz o zaman yarın."
"Max... Neyse görüşürüz sevgilim."
Kırmıştı beni söyledikleriyle. Sorunumuz olduğu zaman kaçmasından nefret ediyordum. Max benim Ferrari hayranlığımı biliyordu ama kendine konduramıyordu. Bu beni çok rahatsız etse de şu an hiçbir şey kesin olmadığı için aramızda sorun çıksın istemiyordum. Ben de ona karşı yarışmak istemezdim tabii ki ama hayallerim, onunla çalışma isteğimin önüne geçiyordu. Charles'ın yapamayacağımı söyleyip durması da beni daha çok hırslandırmıyor diyemezdim. Onunla çalışmak için can atmasam da Ferrari ile çalışmak için can atıyordum. O sırada tekrar telefonum çalmıştı. Max özür dilemek için geri aramıştır diye düşünmüştüm çünkü aramızda en ufak bir sorun istemezdi...
Ki yanılmıştım."Scarlett ben havaalanındayım. Yarın geleceksen çalışmalara başlayabiliriz birlikte." Evet babamdı arayan.
"Bay Horner beni şaşırtmaya devam ediyorsunuz. Evet baba yarın geliyorum ama izin verirsen biraz annemle ve sevdiklerimle vakit geçireceğim. Çalışmaya başlamak için erken gelmiyorum." Hayallerimin ülkesine uzun bir aradan sonra gittiğimde, şu mükemmel geçeceğini düşündüğüm haftaya Redbull garajında başlamak kulağa hiç hoş gelmiyordu.
"Yarın padoka gel." Diyip telefonu kapattı. Bu adam beni deli edecek. En büyük hobisi Scarlett'e zorla bir şeyler yaptırmak olan adamdan ne beklenir ki!
Okulumun son bir ayına girmiştim, bu yüzden bir işte çalışmaya başlamak iyi olabilirdi, iş denebilirse tabii. Elime bir alet bile almama izin bile verilmeyebilirdi. Aman sonra bir şeyleri batırırım yarış kaybedilir maazallah(!). Christian Horner'ın işleri belli olmaz. Çalışacaksın diye çağırır, odadan çıkartmaz.
Benim gibi, annem de babamla çalışmamı hiç istemiyordu. Onunla çalışarak kendimi geliştirebileceğimi düşünmüyor, kendi işimin patronu olmamı istiyordu. Son istediği şey o adamın emri altında çalışmamdı. Hak vermeden de edemezdim şimdi.
Kavgalı ayrılmışlardı. O zamanlarda da tek düşündüğü şey, her zaman olduğu gibi, takımıydı. Benimle veya annemle ilgilenmeyi reddetmişti neredeyse. Annem de beni alıp Monako'ya gelmişti.
Monako... Her şey cennette gibi hissettiriyordu orada. Tamam İngiltere'yi de es geçemezdim ama hayat oradaydı. Max'in, annemin, Lando'nun, neredeyse tüm sevdiklerimin orada olması da çok güzeldi.Lando ile beni Max tanıştırmıştı. Memleketlim olunca daha yakın hissetmiştim ona. Gecelere kadar sim oynuyorlardı. Ee ben eksik kalır mıyım hiç? Başlarının etini yiyordum ben de oynamak istiyorum diye. Hem birbirleriyle çok iyi anlaşıyorlardı. Onları birlikte görmek beni mutlu ediyordu. Max'in bu sektörde gerçekten sevdiği insan bulmak zordur ama Lando onlardan biriydi.
•••
"Tamam annecim inince ararım." Uçağıma bir saat kalmıştı. Lounge'da oturmuş çayımı yudumlarken telefonuma bildirim geldi. Bir türlü kendimle tek başıma kalamıyordum zaten.charles_leclerc: Airport crush'ın olabilirim istersen ;)
scarletthorner: Niye her yerdesin sen?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
British Girl | Charles Leclerc
FanfictionC: Ad değişikliği için müracaat et bence çünkü o kırmızı üniformaları giyemeyeceksin :( 𝐂𝐡𝐚𝐫𝐥𝐞𝐬 𝐋𝐞𝐜𝐥𝐞𝐫𝐜 𝙴𝚗𝚎𝚖𝚒𝚎𝚜 𝚝𝚘 𝚕𝚘𝚟𝚎𝚛𝚜