9

57 5 10
                                    

Cesedin bulunduğu alana ulaştıklarında etrafın diğer polis ekibi ile çevrili olduğu gördüler. Arabadan inip cesedin yanına doğru yaklaşınca bir grup polis rapor vermek için Erwin'e yaklaştı, bir grup ise Hange'yi inceleme için cesede yönlendirdi. Levi ise Hange'nin arkasından onu takip ediyor ve cesedi gördüğü anda olası bir kriz durumunda hazırlıklı olmak için gözünü ondan ayırmıyordu. Hange ise gergindi, yeni bir ceset kaldırabilir miydi emin değildi ve yine tramvalarıyla baş belası olmak istemiyordu.

Cesedi gördüğü anda Hange'yi yine bir mide bulantısı sardı ancak o istifini bozmadı. Cesedin yanına eğildi, dokundu, inceledi. Levi, Hange'nin zor durumda olduğunu anlamıştı bile, Hange incelemeyi bitirdikten sonra yüzünün ne kadar solgun olduğunu gördü.

"Hange gel buraya, uzaklaş ondan. Siz, cesedin üzerini örtüp morga sevk edin." Levi, diğer polis ekibinden birkaç kişiye emir verdi, sonra Hange'nin kolundan tutup yakındaki ağaçların yanına çekti.

Hange ağaca yaslandı, gözlerinin karardığını hissediyordu ancak ayakta kalmakta kararlıydı. Derin derin, ağır nefesler alıyordu ve baş dönmesine karşı koymaya çalışıyordu. Hiçbir ceset hayatında bu kadar etkilememişti onu, küçükken gördüğü ve kime ait olduğunu bilmediği birinin cesedi hariç. O zaman da aynı belirtileri göstermişti, ancak anlayamadığı şey bu kadar etkilenmesinin sebebi öldürülen kişi miydi yoksa nasıl öldürüldüğü mü?

Levi'ın yüzünde düz bir ifade vardı ancak içten içe endişeliydi. Aralarındaki sessizlik Nanaba'nın yanlarına gelip endişe ile Hange'yi sorması ile bozuldu.

"Hange! Sen iyi misin?-" Levi onu durdurdu, üzerine gitmemesi için işaret verdi. Nanaba hemen anladı ve geri çekildi, Hange'yi izliyordu ve kendine gelmesini umuyordu. Hange kendini daha iyi hissetmeye başlayınca kısaca cevap verdi.

"Iyiyim. Başka bir şey yoksa gidebilir miyiz?" Nanaba anlayışlı bir şekilde başıyla onayladı. "Mike ve Erwin bir süre daha kalacaklar ama bizlik bir şey kalmadı, gidebiliriz." Levi, Hange'nin kolundan tutarak arabaya yönlendirdi. Kendisi sürücü koltuğuna, Hange yolcu koltuğuna ve Nanaba da arkaya geçti.

Yolculuk sırasında Hange başını cama yaslamış dışarıyı izliyordu, hâlâ kendine tamamen gelmemişti. Bazı geceler onu uyutmayan geçmişini unutmamıştı ancak hâlâ bulanık yerler vardı. Onlar üzerinde kafa yorarken baş ağrısı nüksetti, gözlerini kapatıp kafa dağıtmaya çalıştı ancak bulantısı da artmaya başladı. Bir noktada daha fazla durmayacağını hissetti.

"Arabayı durdur!" Levi aniden sessizliğin bozulmasından ötürü bir an panikledi ancak arabayı kenara çekip durdurdu. Henüz kimse ne olduğunu anlamadan Hange arabadan indi ve biraz uzaklaşarak bir ağacın altında eğildi, şehir merkezine henüz ulaşamadıkları için etraf ormanlıktı. Nanaba ve Levi'da arabadan inip Hange'nin yanına geldiler, ancak Hange kusmak ile meşguldü. Midesi boş olduğu için çok da bir şey çıkaramadı ancak bacakları titriyordu ve ayakta durmakta zorlanıyordu. Nanaba hemen Hange'yi destekledi,  Levi ise gömleğinden temiz bir mendil çıkararak ona uzattı. Nanaba başta sorgular bir bakış attı Levi'ya, temizlik hastası olması ilk kez işe yaramıştı. Hange ıslak bez ile yüzünü sildi, biraz ferahlamıştı.

Hange, diğerlerinin ona endişe ile baktığını görünce biraz suçlu hissetti. Diğerleri de bunu fark etmiş olacak ki üstünü kapatmaya çalıştılar.

"Bu yol çok kötü, bi asfalt yapmaları gerek." Nanaba şikayet etti. "Erwin de aceleye getirdi bizi, beklerken kahvaltı ederdik" Levi devam ettirdi.

Bir süre daha dışarıda hava aldıktan sonra yola devam ettiler, Levi'da yolda daha sakin gitmeye çalışıyordu. Sonunda karargaha ulaştıklarında Hange bir işinin olduğunu söyleyip labaratuvara kapandı, kimse de üzerine gitmek istemedi. Inceledikleri ceset morga ulaştığında Hange, Armin ile birlikte incelemeye girdi, işi bittiğinde ise normal görünüyordu -ki bu iyi bir gelişmeydi.

Tekrar laboratuvarda Armin ve Hange inceleme ile alakalı tartışırken Armin herkesin sormak isteyip de soramadığı soruyu sordu.

"Afedersiniz, Doktor. Lütfen yanlış anlamayın, sadece merakımdan soruyorum ama, neden bu cesetlerden bu kadar korkuyorsunuz? Cevaplamak zorunda değilsiniz! Sadece merak..." Armin olabildiğince anlayışlı davranmaya çalışıyor ve yanlış bir şey söylememeye gayret ediyordu. Hange ise "sorun değil" dercesine hafifçe gülümsedi ancak sorduğunu sorunun cevabını kendisinin de bilmiyor oluşu fazla ironikti.

"Bilmiyorum..."

The Past Future of Veterans | LeviHanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin