"Seni işe yaramaz orospu!"
Sarışın kadın, kafasını öne eğmiş bir şekilde mahcubiyet ve pişmanlıkla efendisinin kendisini -haklı olarak- azarlamasını dinliyordu.
"Başıma ne işler açtığının farkında mısın?! Tam 'bu sefer oldu bu iş' dediğim zaman bir problem çıkarmadan duramazsınız değil mi? Al işte, iki güne kalmadan o lanet dedektif Smith ve ekibi baskın yapar hapishaneyi boylarız. Tabii, öncesinde o psikopat doktor karı gelip organlarımızı tek tek delik deşik etmezse."
Sarışın kadın bir anda bu düşünceyle irkildi ancak kendini tuttu. "Efendim, size yemin ederim ki yoluma çıkan onlardı.. Kim olduklarını görmemiştim bile! Onlara çarpan kişinin ben olduğumu bilmediklerine eminim, sorun olacağını sanmıyorum.."
Efendisi, dalga geçer gibi bir kahkaha patlattıktan sonra kadına doğru yürüdü. "Demek öyle, ha? Planımı detaylıca anlattığım belgeler arabaydı, saklandığımız bölgelerin olduğu harita da. O sakallı sarışın herifin gizlice ürettiği bıçaklar da arabadaydı. Ve sen, sen her şeyi geride bırakıp kaçtın!! Seni aptal, o belgeler senin canından daha önemsiz değildi!"
Sarışın kadın, efendisi ona yaklaşınca bir adım geriye attı ve kafası yere dönük bir şekilde dinledi. Adam derin bir nefes aldı, böyle bağırıp çağırmanın bir anlamı yoktu. Işe koyulması gerekiyordu, çoktan geç kalmıştı bile. Kadına tekrar dönüp bu sefer daha kısık bir sesle ama yine de sert bir tonda konuştu.
"Bırakalım da yapsınlar baskınlarını, kaçıp saklanmanın bir anlamı yok artık." Sarışın kadın, kafasını kaldırıp efendisine baktı. "Bizi yakalamalarına izin mi vereceksiniz..?"
Adam başka yöne bakarak sırıttı. "Tabii ki hayır, sıradaki kurbanlarımız onlar olacak..."
*
Saat gecenin bir yarısıydı ve Hange ile Levi, Levi'ın odasında gecelerini geçiriyordu. Levi üstteydi ve kontrol ondaydı, her zamanki gibi. En son yaptıkları zaman Erwin onları aceleyle uyandırdığı için o anın acısını çıkarıyorlardı. Levi onun içine girmeye devam ederken Hange bağırmamak için kendini zor tutuyordu. Tırnaklarını Levi'ın sırtına batırıyor, arada dişlerini Levi'ın koluna geçirerek kendini sessiz kalmaya zorluyordu. Levi ise Hange'nin her hareketinde acıdan sessizce küfür ediyor, Hange'nin ağzını kapatarak sesin dışarı gitmesini engelliyordu."Çek şu elini sırtımdan, beni de kendi durumuna sokma.."
"Asıl sen yavaş ol biraz-!" Hange, son anda elini ısırarak yüksek ses çıkarmaktan kendini tuttu.
Yan odada Mike, yatakta oturarak dümdüz duvara bakıyordu. Kendi kendine iç çekti. "Çok ses yapıyorlar.. bir gece de sex yapmadan duramazlar zaten." Mike, yanında yatan Nanaba'ya baktı. Nazikçe saçını yüzünden çekerken kendi kendine sırıttı.
"Biz bile daha az yapıyoruz, güya evliyiz.. Acaba bizde mi yapsak?"
*
Hange, üzerinde bornozuyla banyodan çıktı ve üstünü giyinmekte olan Levi'ı gördü. Aynı anda banyoya girseler sexe devam edeceklerini bildikleri için her ne kadar Levi'ın gönlü olmasa da Hange ayrı ayrı girmeyi tercih etmişti. Odanın içinde ilerledi ve koltukta duran kıyafetlerini alıp giymeye başladı. (Sexin sabaha kadar devam edeceğini tahmin ettiğinden sabah işe giderken giyeceği kıyafetlerini Levi'ın odasına getirip hazırlamıştı bile.)
Giyindiği sırada Levi'ın pantolonunun cebinde küçük bir paket olduğunu gördü. Sorgular bakışlarla ne olduğunu sordu.
"Levi, o cebindeki ne?" Levi, Hange'yi duyunca dikkatini ona verdi. Cebindeki şeyin ne olduğunu sorduğunda da önce sessiz kaldı, neyden bahsettiğine dair hiçbir fikri yoktu. Elini cebine attığında ise önceki gün Mike'nin verdiği prezervatiflerin hala cebinde durduğunu farketti. Kendi kendine Mike'ye söverek prezervatifleri çıkarıp çöpe attı.
"Bir şey değil, atmayı unutmuşum. Giyindiysen kahvaltıya inelim?" Hange, cevaptan tatmin olmuş görünmüyordu ancak bir şey demedi. Yalnızca başıyla onaylayarak onu mutfağa kadar takip etti.
Mutfağa girdiklerinde Nanaba sofrayı kurmayı bitiriyordu. Erwin, masada oturmuş kahvesini içip gazete okurken Mike sessizce kahvaltısını ediyordu. Nanaba, Levi ve Hange'nin geldiğini görünce onlara günaydın diyip kendisi de masaya oturdu. Herkes sessizce kahvaltısını yaparken Mike bir Hange'ye bir de Levi'ya bakarak onları süzüyordu. Levi, Mike'nin bakışlarını farketmişti ve ne düşündüğünü tahmin edebiliyordu. Kendisi de Mike'ye anlamlı bir bakış atıp göz devirdikten sonra kahvaltısına geri döndü.
Hange, aralarındaki iletişimi ve birbirlerine olan bakışları farketmiş olacak ki aradaki sessizliği bozarak konuyu değiştirdi.
"Erwin, yakalama operasyonunu ne zaman başlatacaksın?" Erwin, kafasını gazeteden kaldırıp Hange'ye döndü, diğerlerinin de dikkati Erwin'in vereceği cevaptaydı. Erwin bir süre düşündükten sonra yanıtladı.
"Henüz değil, eminim katilimiz şuan tüm planlarının bizde olduğunu öğrendiğinde yeterince panik olmuştur. Biz de işleri aceleye getirirsek boka sararız, zaten bundan sonra elimizden kaçamaz. Bu sırada kendi planımızı düşünebiliriz."
"Kaçmaya çalışmayacağından ne kadar eminsin? Tek zeki biz değiliz, onun da planları vardır." Mike, tüm bu olaylardan mutlu değildi. Içinde bir huzursuzluk hissediyordu ancak kendi duygularını kendine saklamayı tercih etti.
"Kaçmayacak, o öyle bir adam değil. Herkes bundan sonra dikkatli olsun, o herifi tanıyorsam şuan bizim peşimizdedir..." Levi'ın katil hakkında konuşurken ondan ne kadar nefret ettiği sesinden anlaşılabiliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Past Future of Veterans | LeviHan
Fiksi PenggemarAot Veterans-LeviHan ağırlıklı fanfiction | Modern Au