Kapıyı bize yaşlı bir kadın açtı. "Hoşgeldiniz efendim.." dedi. Kadına kafamı sallamakla yetindim.
"Hoşbulduk Sırma abla." Tunay'ın sevecen sesi geldiğinde ona bakmadan kaşımı kaldırdım. Bu bu kadar yumuşak konuşuyor muydu?
İçeri girdim ardımdan valizi sürüyerek. İki tane hizmetli kapının iki yanında durmuş, ellerini önlerinde bağlamışlardı. Biri hafif beyaz saçlı hafif sakallı orta yaşlı bir adamdı. Diğeri ise esmer, kısa saçlı, temiz yüzlü, uzun boylu bir adamdı. Arkamdan gelen Tunay önüme geçti.
"Valizini odana çıkarttırayım istersen?" dedi
"Olur."
Adamlardan birine döndü. "Abi şu valizi size zahmet Mervan'ın odasına götürür müsünüz?"
"Ne zahmeti efendim." dedi ve valize doğru yaklaşıp elimden aldı daha yaşlı olanı.
Onlar valizi götürürken ben de, Tunay tekrar yürümeye başlarken onu takip ettim. Uzun koridor bittiğinde bir solana girdik. Bu daha önce de olayları öğrendiğimiz salondu.
Dün gibi...
İçerisi ise geçen seferki gibi kalabalıktı ama eksikler vardı. Eksiklerin büyük kısmı bizimkilerdi, Bert reis ve boz kurt Altay yoktu. İçeride ;Ulu bey, Elzem hanım, Dolunay ve tanımadığım 3 kişi vardı.
Üçünden biri Ulu bey yaşlarındaydı. Kahve saçları ve koyu renk gözleri vardı. Diğeri ise orta yaşlı bir kadındı. Sonuncu ise siyah saçlı, koyu renk gözlere sahip, beyaz tenli genç bir adamdı.
"Hoşgeldiniz." dedi Ulu bey ayağa kalktı, anlamadığım şekilde. O kalkınca hepsi ayağa kalktı.
"Hoşbulduk." dedik Tunay ile aynı anda.
"Nasılsın Mervan?" diyerek yanıma geldi Ulu bey.
"İyiyim, siz nasılsınız?"
"Artık daha iyiyim." dedi gülerek bir elini de omzuna koydu. "Teşekkür ederim evlat." dediğine sadece gülümseyerek kafa salladım.
"Daha biz tanışamadık." diyerek yanımıza adımadı orta yaşlı adam. "Ben Aslan Türkay, Ulu'nun kardeşiyim." dedi ve elini uzattı Aslan Türkay. Bende ona elimi uzattım, el sıkıştık.
Kurt adama Aslan ismini vermekte ne bileyim yani...
Sus!
"Eşim Ela ve oğlum Akay." dedi eliyle onları gösterip. Demek evlenecek olan kurt adam Akay buydu.
Akay gülerek yanıma geldi. "Adınız çok geçti valla-" diyordu ki merdivenlerin başında bir gümbürtü koptu.
"Ya Hilal bırakır mısın kolumu? Aşşağıya ineceğim diyorum anlamıyor musun? "
Duyduğum şeyle kalbim tekledi. Daha doğrusu duyduğum sesle...
Ne kadar zaman olmuştu bu kadar heyecanlanalı? İnın ki bilmiyorum.Geriye doğru kafamı çevirdim. Sadece iki bacak görüş alanımdaydı. "Altay durur musun? İyi değilsin bu şekilde ani davranman mantıklı değil."
Tam olarak neler olduğunu anlamadım. Geriye doğru bir kaç adım atıp atmamak arasında kaldım. Ama sonunda Altay'ı görmek isteyen tarafıma yenildim ve geriye doğru bir kaç adım attım.
Adım atmamla birlikte, Ulu beyin omzumdaki eli düştü." O burdayken burda durup zaman kaybetmemde mantıklı değil. "
Sonunda onu görebildiğimde istemezsizce gülümsedim. Ya da istemli bir şekildeydi. Çünkü Altay ile tanıştığımdan beridir neyi isteyerek neyi istemeyerek yapıyorum farkında bile değilmişim.
![](https://img.wattpad.com/cover/361356415-288-k257636.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pençe İzleri ve Kurşun Yaraları
Manusia Serigala~Bölümden kesit~: Garip bir his vücuduma dolarken gözlerimi kaçırdım. O boz renkli kurt karanlığın içinden bir adım atarak çıktı ve büyük bir sesle hırladı. Süleyman el fenerini ona doğru tuttuğunda rengi daha net gördüm. Kürkünün üst kısmı boz renk...