arifin dilinden...
söylediğim şeyle cenan bir kaç adım gerilemişti. gözlerine bakmaya korkuyordum çünkü her türlü duyguyu görebilirdim.
söylediğim şey pişmanlık olarak vücuduma geri dönmüştü. onu aşşağıya itenin ben olduğumu düşünecekti.
kafamı kaldırıp korku ve pişmanlıkla cenanın yüzüne baktım. görmeyi düşündüğüm hiç bir duygu yoktu. nefret,kin,öfke...
tek gördüğüm duygu hayal kırıklığıydı. koskocaman bir hayal kırıklığı...
açıklamaya çalışmıştım ama dudağıma bir öpücük kondurup hiç bir şey söylemeden odadan çıkmıştı.
bağırıp çağırmasını,vurmasını,kırmasını böyle gitmesine tercih ederdim.
bencil biriydim ben her zaman. karşımdaki en sevdiğim kişi de olsa, nefret ettiğim veya yoldan geçen rastgele biri.
kendi canım daha önemliydi benim için. yani bir zamanlar öyleydi. kendi canım dışında tek umursadığım can emreninkiydi. şimdi cenanda vardı.
aklım başıma geldiğinde cenan evden çıkmadan koşarak yanına gelmiş, arkasından sarılmıştım...
yazarın anlatımıyla...
arifin elleri,yeniden cenanın yanık izinin üstüne denk gelmişti ama cenan bu sefer yarasına merhem sürülmüş gibi değil. daha çok yarasına asit dökülmüş gibi hissediyordu.
arif titrek bir nefes alarak kendini açıklamaya çalışmıştı. "-cenan seni ben kurtardım! beni bi dinle..." cenan öfkenin etkisinde olduğu için arife tokat atmıştı.
arif tokadın etkisiyle yere savrulmuştu. ilişkileri boyunca asla kavga etmemişlerdi ama bir yanlış anlaşılma yüzünden cenan arife tokat atmıştı.
"-ne kurtarması! ne kurtarması küçük piç! konuşsana ne kurtarması? ben aylarca hastanede yattım! bumu senin kurtarış anlayışın!"
arif tekrardan ayağa kalkıp cenana yaklaşmaya çalıştığında cenanın kelimeleri yıkılmaz bir duvar örmüştü aralarına.
"-ben kin besleyen biri değilim arif. hiç olmadım. ama sen bana nasıl bir kin beslemişsen artık. keşke oradaki dilsiz sen olsaydın. daha az can yakardın."
"-cenan kes sesini artık!" arifin titrek sesiyle bağırarak söylediği şey cenanı susturmaya yetmişti.
"-bi dinle cenan." cenan acıyla gülümsemişti.
"-ben hep dinledim ama sen bir kere bile beni dinlemedin arif..."arif sinir ve acıyla haykırdı. "-ben seni kurtarmak için dayak yedim, seninle beraber bende düştüm o siktiğiminin dönme dolabından!"
cenanın gözleri şaşkınlıkla açılmıştı.
"-ben olmasaydım beyin kanaması geçircektin sen! konuşmadan önce kelimelerine birazcık dikkat et çünkü senin dediğin dilsiz bendim!"
cenan,siniri geçtiği için kendine gelmişti ve söylediklerinin pişmanlığıyla geriye doğru bir kaç adım atmıştı.
"-parmaklarım kırılmıştı benim! dört yaşındaydım cenan dört!"
cenan kafasını iki yana sallayarak pişmanlık duygusunu kalbinden atmaya çalışıyordu.
"-arif ben yanlış..." arif yanağını tutarak cenana doğru birkaç adım attı.
"-benim yediğim hiç bir dayak, işittiğim hiç bir söz,kırılan hiç bir kemik, senin attığın tokat kadar acıtmadı cenan..."
"-biliyorum. baştan kabul etmemem gerekirdi. ama keşke başta dinleseydin beni..."
"-biliyorum. dinleyen sendin ama anlayan da bendim cenan. ama sen bu söylediğimi bile algılayamayacak kadar acizsin!"
cenan koşarak arife sarılmıştı. bu yaptığıyla arif onu ittirmeye çalışsa da söylediklerinden sonra aralarındaki duvar hafif çatlamıştı.
"yapayalnızdım ben arif! o kadar yalnızdım ki
kişilik bozukluluğum ortaya çıkmıştı! kendi kendimle arkadaş olmuştum! o kadar yalnızım ki ben arif... bir yazarımız olsa... sonumuzu kötü yazacak olsa o bile nereye gideceğimi bilemez..."gerçektende öyleydi. cenan o kadar yalnızdı ki bir yazar bile nereye gideceğini bilemezdi.
"-belki,başka bir gün bana tekrardan limonlu kek yaparsın arifim..."
bu ona son arifim diyişiydi. son kez öptüler birbirlerini. sondu herşey. her hikaye mutlu sonlu olmuyordu...
6 yıl sonra...
arif almanyaya yerleşmişti. yeni bir iş bulup orada çalışıyordu.
cenan... onun nerede olduğunu kimse bilemeyecekti.
birbirlerinden uzakta. altı yıl yaşamışlardı. mutsuz başlayan hikayeleri, mutsuzlukla son bulmuştu.
yaşıyorlardı ama ikiside bir daha mutlu olamamıştı.
cenan birdaha kimseyle konsere gitmemişti.
arif birdaha kimseyle konserde bağıra çağıra şarkı söylememişti.
cenan bir daha limonlu kek'e elini dahi sürmemişti.
arif birdaha kimse için limonlu kek yapmamıştı.
cenan birdaha kimse için ağlamamıştı.
arif birdaha kimsenin göz yaşlarını silmemişti.
zaman durmuştu demeyecektim çünkü onlarda biliyordu ki zaman, hiç bir zaman durmamıştı. sadece onlar beraberken onlara öyle gelmişti.
zaman sürmüştü,yaşamaya devam etmişlerdi ama birdaha ikiside kimseye aşık olmamıştı.
zaman sürmüştü, arif birdaha dktt nin hiç bir şarkısını dinlememişti.
zaman sürmüştü ama cenan her gün,dktt şarkıları dinlemişti.
zaman sürmüştü ama arif her begonvil gördüğü yerde insanların bakışlarını umursamadan ağlamıştı.
zaman sürmüştü ama cenan birdaha begonvil çiçeğinin ismini dahi duymamak için milyonlarca para vermişti insanlara...
zaman sürmeye devam etmişti ama, ikiside farkında olmasada aynı sözleri vermişlerdi. "-sevgi konusunun geçtiği her masada, konuştuğum tek konu olacaksın..."
SONevet... ağlıyorum
gerçekten sonunu böyle yazmak bana hiç iyi gelmedi. ağlıyorum şuan...final bölümü nasıldı sizce?
okuyan,okumuş herkese çok teşekkür ediyorum. her hikayenin mutlu bitmediğini unutmamanız dileğiyle...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
begonvil~arcen
Fiksi Penggemarsonunda hayallerine kavuşan arif,orada yaşayacağı şeylerden habersizdi... "normalde en sevdiğim kek kakaoluydu ama arif sevdiği için artık limonlu kek olmuştu." "sana aşığım arif güloğlu!" "çiçekler? sana. begonvil..." UYARI! smut vardır! sonu angst...