30

180 17 7
                                    

"Yoongi neden hepimizi çağırdı ki? Bundan hiçbir şey anlamadım." Dedi Jimin. "Ben de anlamadım. Bekleyip göreceğiz." Dedim ben de. Neler olup bittiğini bilmiyordum. Yoongi bir mesaj atıp attığı konuma hepimizin gelmesini istemişti. Bizimkiler de atlamışlardı hemen. Durup düşünmemişlerdi bile. Düşünme işini yolda giderken hallediyorlardı sanırım. Yani Jimin'e bakınca ben öyle anlıyordum. Boş bakışlar atıp kendi kendine bir şeyler soruyordu. Arada ben de ona katılıp cevaplıyordum.

"Ne kadar yolumuz kaldı?" Jungkook ise sıkılmış görünüyordu. "Az kaldı. 10 dakikaya oradayız." Dedi Seokjin. Ön koltuğu kapmakla iyi yapmıştım. Evet, arka koltuk 3 kişilikti ve 3'ünün de gayet rahat bir şekilde oturması gerekirken Jimin'in bir o tarafa bir bu tarafa hareket etmesi Jungkook'u artık rahatsız ediyordu. Kavga çıkmaması için susuyordu.

"Acaba sevgili mafyamız bizim için ne sürprizler tasarladı?" Jiwoo sevimli bir şekilde konuşurken sert bakışlarımı ona göndermeyi ihmal etmedim.

Her şey bir anda gelişmişti. Mesaj gelmişti ve hepsi de hemen kabul etmişti. Şimdi de yoldaydık. Gideceğimiz yer pek de yakın olmadığından hava kararmaya başlamıştı. Neden bunu yapmış olabilirdi? Seul de bir sürü yer vardı. Neden Seul dışına çıkıyorduk ki? "Her yer ağaçlarla dolu. Bizi tenha bir yere çekip öldürecek mi acaba?" Yok anasının... "İlk sen gideceksin Jimin. Yoongi'yle öyle anlaştık." Hepsinin de aynı tarz da şaka yapası gelmişti herhalde.

"Geldik!" Camdan gördüğüm kadarıyla güzel bir restorana gelmiştik. Dış görünüşü gösterişli değildi ancak oradan her geçen insanın bir kere bakası gelecek kadar güzeldi. "Onca yolu yemek yemek için mi geldik?" Aslında bu konu da Seokjin'e katılıyor olabilirdim. Umarım sadece yemek yemeyiz. Yani bu kadar yolu boşuna gelmiş olamazdık ki zaten.

"Hoş geldiniz. Rezervasyonunuz var mıydı?" Dedi bizi karşılayan çalışan. "Evet, var. Min Yoongi adına." Kadın şaşırarak "Tekrardan hoş geldiniz efendim. Lütfen şöyle buyurun." Deyip bizi masaya götürmüştü. "Teşekkür ederiz." Dediğimde o da karşılık verirken gözlerim Yoongi'yi arıyordu. "Yoongi'nin ne zaman geleceğini biliyor musunuz?" Bizi çağırıp kendisinin ortada olmaması garipti. Neredeydi bu? "Kendisi birazdan gelecek efendim. Ben size menülerinizi göndeyerim. Bay Min gelene kadar vakit geçirirsiniz." Deyip hemen ardından Taehyung ve Namjoon girmişti.

Seokjin'in gözleri de parlamıştı bu sayede. Namjoon'la ara sıra konuştuklarını biliyordum. Daha bir ad koyamamışlardı. Bugün olmasa da yarın koyarlardı belki. "Hoş geldiniz." Diyen Taehyung'a Jimin cevap vermişti. Bir anda tatlı bir şeye dönüşmüştü.

Yoongi neredesin ya?

Elimi çeneme koyup etrafa bakıyordum. Burada küçük bir sahne vardı ve kırmızı bir perde ile örtülüydü. Güzel bir dekora sahipti fakat Yoongi hala yoktu.

"I got your letter from the postman just the other day (Geçenlerde postacıdan mektubunu aldım.)"

Ardından perde açılmıştı. Yoongi oturmuş şarkı söylüyordu.

"Because i love you, i'll do anything (Çünkü seni seviyorum, her şeyi yapacağım.)
I'll give you my heart, my everything (Sana kalbimi vereceğim, her şeyimi vereceğim.)
Because i love you, i'll be right by your side (Çünkü seni seviyorum, yanı başında olacağım.)
To be a light, to be your guide (Işığın olmak için, kılavuzun olmak için.)"

Şimdi bu şarkıyı bana mı söylüyordu?

Yerinden kalkıp bana doğru gelirken başka biri devralmıştı şarkıyı. Evet, bana doğru geliyordu. Elini uzattığında ben de tutup ayağa kalkmıştım. Tam sahnenin önüne götürmüştü beni. Sonra da dans etmeye başlamıştık. Yavaşça sallanıyorduk ve gözlerimiz birbirimizde ayrılmıyordu. Çok güzel hissediyordum. Herkesin bizi izliyor olması şu anda beni daha çok heyecanlandırıyordu.

First Love |Sope✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin