"Her sabah doğan güneş bir sabah doğmaz oldu..." diye başladı şarkı. Okulda bir bankta oturmuş çubuk kraker kemiriyordum. Telefonuma gelen bildirim ile şarkıyı durdurup mesaja baktım. Ve gördüğüm şeyle gözlerimi kocaman açtım. Katil bana mesaj atmıştı.Katil🔪; Akşam depoya gel
Siz; Niye?
Katil🔪; fazla soru soran insanlardan nefret ederim.
Siz; belki beni orada öldüreceksin
Katil🔪; sana seni öldürmücem demiştim
Siz; inanmadım ama
Katil🔪; ben söyledim. Ama emin ol akşam o depoya geleceksin
Siz; çok beklersin
(Görüldü)
Gözlerimi devirip şarkıyı tekrar açtım. Gerçekten o depoya gideceğimi falan mı düşünüyordu. Salaktı. Beni orada öldüreceğini bildiğim için oraya gitmeyecektim. Aksi taktirde o kim oluyordu da bana emir veriyordu. Hatsizdi. Tabii ki de o depoya gitmeyecektim...
********
Askıdaki ceketimi alıp dışarı çıktım. Tabii ki de depoya gitmek için değildi. Biraz yürüyüş yapacaktım. Hava soğuk olduğu için ellerimi cebime soktum. Yürüdüm. Ama o deponun yanına gelince durdum. Deponun olduğu yer ormanlıktı. Ve hiç ev yoktu. Demekki katil bu yüzden burada adam öldürüyordu. Çünkü silah seslerini kimse duymazdı. Arkamı döndüm. Buradan gitmeliydim. Ama meraakıma yenik düşüp tekrar önüme döndüm. Depoya bakınca tekrar arkamı döndüm. Bir kaç dakika öyle bekledim. Ve sonra Derin bir nefes alıp arkamı döndüm. Amam çarptığım geniş beden yüzünden başımı kaldırıp baktım. Bu oydu. Ama şimdi sikerlerdi böyle işi. Ben kimseye yakalanmadan gitmek istiyordum.
Gülümseyerek katile baktım. Yüzünde siyah maskesi yoktu. Ve böyle dahada yakışıklı gözüküyordu. "Gel hadi" dedi kolumdan tutup çekiştirirken. "Ya bırak beni gelmicem" desemde beni dinlemeden çekiştirmeye devam etti. Depoya girdiğimizde bir adam gördüm. Onunda katil gibi yeşil gözleri vardı. Ama o kumlar saçlıydı. "Ya kuzen şu kızı bir rahat bırak" dedi. Bencede rahat bıraksındı. Katil beni bırakınca Derin bir nefes verdim. Kumral saçlı çocuk elini uzatıp "selam yenge ben mert" deyince kaşlarımı çattım. "Yenge?" Dedim sorgular bir sesle. Mert "şimdi şöyle ki ayaz'ın konuştuğu tek kız olduğun için sana ismin ile hitap edemem, bu saygısızlık olur" dedi. Tek kaşım usluca havaya kalktı "ayaz?" Dedim yine sorgular bir sesle. Mert şaşkındı "bu piç sana adını söylemedi mi, ismi ayaz'da" dedi. İsmi ayaz'mıydı. Baya güzel bir ismidi ki bananeydi.
Ayaz "Tek bir soru sorucam" dediğinde bakışlarımı ona çevirdim. "Beni sen mi şikayet ettin" dediğinde kaşlarımı çattım. "Hayır" dedim hemen.
"Emin misin?"
"Eminim, ayrıca ben seni unutmaya çalışıyorum ama sen peşimi bırakmıyorsun. Yoksa benim sikimde bile değilsin." Dedim. Mert "yenge haklı. Onun peşini bırakmıyorsun" dediğinde sinirle ona dönüp "sende yenge demeyi kes" dedim. Mert "Tamam bir daha demem yengem" deyince gözlerimi devirdim.
"Ben artık gitsem iyi ol-" sözümü tamamlayamadım çünkü gelen silah sesiyle irkilip bir adım geriledim. Ayaz elimi kavrayarak duvar dibine doğru koştu. Ben ne olduğunu anlamaya çalışırken ayaz Mert ve ben duvarın arkasına geçtik. Mert "siktir, baskına uğradık." Dedi. Ne baskınıydı şimdi bu? Beni mi bulmuştu bu baskın?
Silah sesleri yaklaşırken ayaz'ın elini daha sıkı kavradım. Ayaz bakışlarını bana çevirip "Sakın korkma sıla" dedi. Ne diyordu bu nasıl korkmaya bilirdim. Benim en nefret ettiğim ses bu sesti. Bu sesle alakalı anılar aklıma gelince sıkıca gözlerimi kapattım. Şimdi sırası değildi. Kulaklığımda yanımda değildi. Sesler kulağıma geliyordu. Ve bu iğrençti. "Siyah maskeee" diyordu bir adam. "Nerdesin ama, biz saklambaç oynamıyoruz ki. Hadi çık karşıma" dedi adam. Mert "siktir cemil orospusu bu" dediğinde kaşlarımı çattım. Bu isim çok tanıdık geliyordu. Ayaz kolumdan tutup beni bir dolabın önüne getirdi. "Sıla bak ben seni gelip alana kadar sakın buradan çıkma" dedi. Yutkundum. "Tamam" dolabı açıp beni içeri soktu. Ve son söylediği şey şu olmuştu "sana söz veriyorum seni buradan sapa sağlam çıkarıcam"
(YAZAR TARAFINDAN)
Ayaz dolabın kapağını kapatır kapatmaz Mert'in yanına gitti. "Üç deyince" dedi. Ve "üç" der demez ikiside duvarın arkasından hızla çıkıp ateş etmeye başladılar. Cemil bunu beklemiyordu. Hızla tahta masanın altına girdi. Ayaz ve Mert adamları tek tek indiriyordu. Bu iş onlar için çocuk oyuncağıydı. Dışarda arabada bekleyen cengiz silah sesleri çoğalınca hızla arabadan indi. Sıla ise bu havasız dolabın içinde zor duruyordu. Bayılacağını çok iyi biliyordu. Bunu bile bile girmişti bu dolaba. Panik atak geçirmesindi yeterdi.
Cengiz ise İçeri bakınca ayaz ve Mert'in çatıştığını gördü. İçeride saklanılcak yerlere baktı. Çünkü patronun tek işi ya kaçmak ya da saklanmaktı. Ve masanın altında ki cemili görünce ona doğru koştu. Tam yanına gelince ise "'patron hadi kaçmamız gerekiyor" dedi. Cemil hızla masanın altından çıkıp dışarıya doğru koşmaya başladı. Çıkınca ise hızla arabaya bindiler. Cemil "hadi lan sür şunu" dediğinde cengiz hızla sürdü arabayı. Ve oradan uzaklaştılar.
Mert ve ayaz ise adamların hepsini indirmişti. Mert "abi kızı çıkar daracık yerde bozulmuştur şimdi" dedi. Ayaz aklına gelen şeyle hızla dolaba doğru koştu. Dolabın kapısını açtığında ise baygın bir şekilde yatan sıla'yı gördü. Havaya okkalı bir küfür savurarak kollarını kızın bacaklarına ve beline dolayarak kucakladı.
Rüzgarın vurduğu bir yere geldiğinde ise kızı yere koydu. "Mert su ver çabuk" dedi. Mert suyu ayaz'a uzattı. Ayaz suyu alıp sılanın yüzüne döktü. Sıla gözünü hızla açıp etrafına bakındı. Aklına son yaşadıkları gelince bakışlarını ayaz'a çevirdi. "İyi misin yaralandın mı?" Diye sordu telaşla. Ayaz "asıl sen iyi misin aptal gibi seni o daracık yere soktum." Dedi. Mert "ikinizde iyisiniz işte ne boş konuştunuz be" deyince ikisinde bakışlarını Mert'e çevirdi ve aynı anda "Sen iyi misin?" Diye sordular. Mert isyan edercesine "değilim" dedi "Sizin yüzünüzden akli dengemi yitirdim uzak durun benden"
Ayaz sılaya bakarak "hadi seni eve götüreyim." Dedi. Sıla başını olumlu anlamda sallayarak ayağı kalktı. Ayaz "Mert sen burada bekle ben geliyorum" dedi ve sıla'nın kolunu tutarak depodan çıktı. İkisi beraber yürümeye başladı. Lakin sıla hâlâ korkuyordu. Bu yüzden ayaz'ın elini tuttu. Ayaz bakışlarını sılaya çevirince göz göze geldiler. Sıla "ayaz" dedi. İlk defa ona ismi ile hitap etmişti. "Söyle" dedi ayaz mırıltıyla. "İsmini tamamen söyler misin?" Diye sordu sıla nazikçe. Ayaz gülümsedi "Ayaz Alp Adams" dedi. Sıla gülsedi "güzel isimmiş"
Sıla'nın evinin önüne geldiklerinde durdular. Ayaz "Dikkat et" dedi. Sıla gülümseyip İçeri girdi. Ayaz ise ofladı. Sıla"nın başına bir şey gelmemesi gerekiyordu. Bu iş çok kötü olmuştu. O orospu cemilin ağzına sıçacaktı.
Sıla ise ceketini çıkartıp yatağa girdi. Bugün olanlar aklına gelince ofladı. Ayaz'ı düşündü. Ayaz Alp Adams ismini çok sevmişi. Gülümsedi. Ve kötü kabuslarla derin bir uykuya daldı.Selam canlar. Yeni bölüm ve yeni ben. Bu bölümde çiftçimizi biraz daha yakınlaştırdık. Okunma az olduğu için erken bitire biliri. Hoşça kalınn:)