Üçüncü bölümdennn merhabaaaa
Nasılsınız? Hayat nasıl gidiyor?💛
Yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın sizleri seviyorum💫Palmiyeler~ Aslında Alkol Hala Damarlarımda
Keyifli okuumaalarrrr✨
⭐️
Sabahın erken saatlerinde sahil kenarındaki bir banka elimde kahve, dalgaların sesini, martıların ötüşlerini dinliyordum. Mayıs ayının ortalarındaydık. Hava güneşli ve sıcaktı. Çocuklar sağa sola konuşuyor eğleniyorlardı.
Sağ tarafta duran anne ve kızı dikkatimi çekti. Annesi kızının saçlarını okşuyor öpüp kokluyordu. Kızı annesine kocaman sarılıp parka koştu. Annesi onu uzaktan sevgiyle izledi. Sol gözümden istemsizce bir yaş düştü.
Anne sen neden benim saçlarımı okşamadın?
Beni neden hiç parka getirmedin?Kızın annesi ona baktığımı farketmiş olucakki dönüp bana el salladı. Karşılık olarak bende el salladım. Aramızdaki mesafe azdı. Bir kaç adımla kapandı. İkimizde parka dönük bir banka oturup sohbet etmeye başladık.
Çok tatlı bir kadındı. Kocasıyla beraber bizim mahallenin aşağısında şirin bir evde oturuyorlarmış. Tek kızları varmış. İkiside hayatlarını kızlarına adamış. Bazı çocuklar çok şanslılar... senin olamadığın kadar.
Düşüncelere tam daldığım sırada küçük kız koşarak yanımıza geldi. "Anne! Bakkk! Pamuk şekerci. Anne hadi bana pamuk şeker alalım. Lüttfenn." göz ucuyla beni süzerek annesine yalvardı. Annesi kızının ısrarına dayanamayıp ayağa kalktı.
"İyi günler güzel kız." sıcak bir gülümseme eşliğinde bana veda etti. "Sizede iyi günler." küçük kıza el sallayarak onlara karşılık verdim. Küçük kızdan da hemen dönüt geldi. Bir yandan pamuk şekerciye koşuyor bir yandan bana el sallıyordu. Bir süre onların gidişini izledim.
Parktaki çocuklara gözüm kaydı. Küçüklüğümde hep babam getirirdi parka. Oyunlar oynardık sohbet ederdik. Sonrasında beni o iğrenç eve geri bırakırdı. Anneme her gün yalvarırdım babama beni vermesi için. O ise her dediğimde bana bir tokat atar odama kovardı.
Boğazım düğümlenmeye başlayınca oradan uzaklaştım. İlerde kaykay süren bi grup genç vardı. Saatime baktığımda eve varmak için daha zamanımın olduğunu gördüm. Biraz kaykay sürmenin kimseye bir zararı yoktu.
Kaykay sürüp kendimi rahatlatırken bugün olmasını istediğim son şey oldu. Cüsse olarak benden büyük bir çocukla çarpıştım. Çarpışmamızla beraber çocuğun üstüne kapaklandım.
Kafamı kaldırmamla çocukla göz göze geldik. Toprak? Senin ne işin var burda?Neye uğradığıma şaşırdım. Koca yerde beni mi buldu bu ya. O da şok olmuş bir biçimde bana bakıyordu. Aramızdaki mesafe yüzünden kokusunu rahatlıkla alıyordum. Sigara kokusuyla vanilyalı parfüm kokusu birbirine girmiş durumdaydı. Bu koku onun kokusuyla birleşince çok çekici bir hal alıyordu. Ay ben ne diyorum ya.
Kendime gelip hemen üstünden kalktım. "Önüne niye bakmıyorsun sen ya?Koca yerde beni görmüyor musun?" ses tonum biraz yüksek çıkmıştı. Bu bütün gözlerin bize dönmesine sebep oldu. O da yerden kalkıp üstünü düzeltti. "Kusura bakma. Bir an göremedim." elini ensesine koyup mahcup bir ifadeyle durumu açıkladı.
Kaykayımı yerden alıp köşeye geçtim. Yere oturdum. Bacağımda bir sızı hissettim. Şort giydiğim için yere düşmenin etkisiyle bacağım kanamıştı. Of gerçekten harika ya. Markete gidip pansuman için bir şeyler alabilirdim. Mikrop kapmamalıydı. Ayağa kalkmamla sızı arttı. Zoraki bir şekilde geri oturdum. Bacaklarımı kendime çekip kafamı koydum. Bu pozisyonu seviyordum. Güvende hissettiriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gerçeklik Ateşi
RomanceGitmek mi zordu kalmak mı? İnsanı en çaresiz hissettiren hangisiydi?