Jeongin hastaneden bugün taburcu edilmişti. Kafasındaki sargılar onu çok rahatsız ettiği ve çirkin hissettirdiğ için çıkarttırmıştı ama yine de dikkatli olması gerekiyordu.
Abisi ve Seungmin'in onu kendi evine götürmek için ettiği kavgadan bunalarak kendi başına evinde durmakla tehdit etmişti en sonunda seslerine dayanamayarak. İkisi de anında susarken sonunda kendi evine sürülen arabanın arka koltuğunda Seungmin'in yanında oturuyordu. Bu iki inatçı ve gıcık adamla nasıl günlerce aynı evde kafayı yemeden duracağı konusunda kara kara düşüncelere dalmışken onun camdan bakan yan profilini izleyen Seungmin'in farkına varmamıştı.
Gözlerini bir saniye bile ondan ayırmaması dikiz aynasından onlara arada göz atan Minho'nun sinirini bozuyordu. Yine de daha fazla huzursuzluk çıkarmamak için sustu ve yola odaklandı. Zaten sarhoşken yanına Changbin'i çağırdığı için ona iki kat kinlenmişti.
Jeongin çok çabuk yoruluyordu ve başındaki geçmek bilmeyen ağrılar bazen ağlamasına neden oluyordu acıdan. Tekrar şakağında kendini göstermeye başlayan ağrıyla ağrı kesicinin etkisini yitirdiğini anlamıştı.
Kafasını koltuğun baş kısmına yatırıp gözlerini yumdu. Hava güneşli olduğu için güneş ışıkları da gözlerini rahatsız etmeye başlamıştı zaten. Seungmin onun böyle rahat olmadığını düşünerek nazikçe kafasını omzuna yatırmıştı sormaya gerek duymadan. Jeongin tam kafasını kaldırıp karşı çıkıp gerek olmadığını söyleyecekti ki kafası tekrar nazikçe sert omuza bastırılmıştı. "Uykun geldiyse uyu. Çok var daha."
Cevap vermeden sadece başını sallamakla yetindi. Şu an hiç karşı çıkacal havası yoktu ve yeri de çok rahattı. Gözlerini kapatıp iyice yerleşti Seungmin'in boynuna doğru.
Uykuya dalması kolaylaşsın diye Seungmin ince parmaklarıyla yavaşça kafa derisine masaj yapıyordu. Çok geçmeden Jeongin uykuya daldığında bile ellerini çekmeden hareketlerine devam etti.
Jeongin'in evinin önüne geldiklerinde Minho onun tarafındaki kapıyı aralamış ve yarasına dikkat ederek kardeşini kucağına almıştı. Seungmin de arabadan indiğinde ona bakıp "Ceketimin cebinde anahtar, kapıyı aç." dedi.
Seungmin başını sallayarak dediğini yaptı ve anahtarı alıp önden kapıyı açmaya gitti. Minho yavaş yavaş yürürken ekstra dikkatliydi. Ağzına kadar açılmış kapıdan eve girdi ve merdivenleri de aynı yavaşlıkta çıkarak yatak odasına gelmişti.
Yatağın üzerine narin bedeni bırakıpsaniyer sonra da ayakkabılarını ayağından çıkarıp yere koydu. Jeongin şu an yorganın üzerine yattığı için onu rahatsız etmemek adına dolaptan bir battaniye çıkarıp üzerini örttü güzelce. Uykusunda bazen irkilen bazen derin nefesler alan kardeşi onu endişelendiriyordu. Hiç bahsetmese bile kabuslar gördüğünü az çok tahmin edebiliyordu.
Yanına çöküp elinin tersiyle yanağını sevdi. Küçüklüklerinden beri aralarında çok güçlü bir bağları vardı. Ona bir şey olduğunda içinde bir şeyler kopuyordu. Aslında büyük bir ailede büyümelerine rağmen sanki onun tek ailesi bu çocuktu. Gözünün önünde küçüklüğü canlandığında gözleri dolmuştu. Kolay bir çocukluk geçirmemişti ikisi de. Görmezden gelinerek, aşağılanarak, sevgiye muhtaç bir şekilde birbirlerine hiç tatmadıkları sevgiyi vermeye çalışarak geçmişti yılları.
Sonra ikisi de bu sevgiyi çok yanlış kişilerde aramıştı.
Seungmin kapıdan sessizce girip kardeşini izleyen Minho'nun omzuna dokundu. "Yemek sipariş edeceğim, ne yersin?" diye fısıldadı.
"Gerek yok ben hazırlarım bir şeyler." Seungmin başını sallayarak onu onayladı. Ev yemeği yemesi Jeongin için daha sağlıklı olurdu şu an.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
fainted love 𑁤 seungin ✓
Fanfiction"Anladın mı? Biz bir hiçiz." [angst değil, texting, düzyazı]