10.

357 50 52
                                    

Uzun zaman öncesinin tanıdık hissinin ağırlığı altında kalmış bir şekilde gözlerini araladı Seungmin. Bulunduğu ortamı algılamaya çalışırken bir yandan da kendini kaldırmaya çalışıyordu. Gözleri sağ tarafındaki duvarda silinmiş, ama hala kendini belli eden güneş çizimiyle duraksadı.

Kendi ellerinden çıkan bu izleri unutması mümkün değildi. Bir zamanlar bu odada hasta olarak yatan annesi için çizmişti bu güneşi ona ışık olması için. Sonuçta ise işe yaramamıştı.

Burnunun direği sızlarken neden hala burada durduğuna anlam veremeyerek kafasını hızla başka yöne çevirdi. Bu odaya getirilmesnin üzerinden sadece iki saat geçmişti. Sakinleştiricilerin etkisine bağışıklık kazandığı için bir işe yaramaması şaşırtıcı değildi.

Yataktan kalktığında bacakları uyuşuk olduğu için ayakta durmaya alışmak için kendine süre verdi. Jeongin'in yanına gitmesi gerekiyordu. Biraz açılan bacaklarıyla odasının kapısını açmıştı ki bir anda önüne çıkan bedenle duraksadı.

Chan Jisung'un telefonunu alır almaz hemen hastaneye gelmişti. Aceleyle onu kollarından tutup kontrol etti bir yerinde bir şey var mı diye. "Seungmin!" ardından hemen kocaman sarıldı ona. Normalde kediyle köpek gibi itişen onlar değilmiş gibi.

Seungmin, kendini güvende hissettiği sınırlı sayıda insanlardan biri olan bu adamın sarılışına karşılık veremedi ilk başta. Kolları beline dolanırken gözlerini bile kırpamıyordu. "Abi." dedi zorlukla konuşarak.

Chan onun hiç olmayan kardeşi gibiydi. Küçüklüğünden beri onu ve Jisung'u hep o korumuştu. Annesini kaybettiğinde ikisi de küçücük olmalarına rağmen kendi öz babasından daha çok yanında olmuştu. Her kötüleştiğinde yine yanında o vardı.

Onları dolu gözleriyle izleyen Jisung, Seungmin'in telefonundan bir personel tarafından bilgilendirilmişti durum hakkında. Hemen Chan'a haber vererek hastaneye gelmişlerdi.

"Abi, Jeongin'e gitmem lazım."  Chan sarılan bedenlerini ayırdı ve elleriyle yüzünü avuçladı. Kuzeninin gözlerinde yine tanıdık o boş ama bir o kadar da acı dolu bakışları görmesiyle yutkundu.

"Ameliyatta hala. Yeni geldik biz de."

Seungmin kafasını iki yana salladı. Yanaklarındaki ellere çarpmıştı dudakları bunu yaparken. "Hayır, Jeongin'e götür beni." Chan başını salladı. Onun dediğini yapmak en iyisiydi.

Chan onun kolundan tutarak ameliyathanenin önüne getirmişti. Arkalarından onları takip eden Jisung hastanenin lacivert renkteki koltuğa oturan ikilinin yanındaki diğer koltuğa oturdu.

Üçü yan yana sessizce otururlarken Jisung ve Chan'ın gözü endişeyle Seungmin'in üzerinde geziniyordu. Jeongin'in durumu neydi öğrenememişlerdi ama birazdan dışarı çıkacak olan doktordan öğreneceklerdi.

Açılan kapıdan çıkan doktor maskesini çıkarmıştı ama bonesi hala kafasında duruyordu. Seungmin hızlıca yerinden kalktı ve adamın karşısına dikildi. "Jeongin nasıl. İyileşecek değil mi?"

Doktor samimi bir gülüş sundu ona. Chan hemen onların yanına gelerek Seungmin'i kolunun altına aldı. Üçü de aldıkları gülüşle umutla doktora bakarken koridorda koşarak gelen Minho'ya dönmüştü bakışları bir anda.

Normal şartlar altında dünyanın en sakin adamı olan Minho şu an korkudan tir tir titriyordu. Doktorla konuşan Seungmin'i görmesiyle hemen yanlarına geldi o da.

"Ne oldu Jeongin'e?" titreyen sesiyle sorduğu soruya doktor nihayetinde cevap verebilmişti. "Jeongin bey'in yarası neyseki hayati hiçbir organa zarar vermemiş. Sadece apandisti patlamış ama iç kanama riski yüksek olduğu için uzun süren bir ameliyat oldu. Yani endişelenecek bir şey yok. Yarım saate normal odaya alabiliriz hastayı. Çok geçmiş olsun."

fainted love 𑁤 seungin ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin