"Günaydın canım!" Elay'ın üzerime atlamasıyla gözlerimi araladım. "Ne bu operasyona falan mı gidiyoruz?" Uykulu çıkan ses tonumdan dolayı Elay gülerken ben daha yaşadığım şoku atlatmaya çalışıyordum.
Gözlerimi ovalayarak yattığım yerden doğruldum. Elay keyifle çantasını yerleştirmeye dolaba gitmişti. Sahi bu bu kadar erkenden kalkıp nasıl üzerini giyinebildi?
"Noldu sen bugün erkencisin?" Önemsizmiş gibi omuz silkti. "Bilmem, erken uyanasım geldi bende kalktım." Ha bunun karşısında da salak vardı zaten dimi? "Peki bu enerjin neyin nesi acaba? Genelde embesil gibi olurdun da."
O kadar neşeliydiki ona embesil dememe bile kızmamıştı. Yok, bu kızda kesin bir şeyler var ama yine bana söylemiyor.
"İçimden mutlu olmak geldi Allah Allah, sorguda mıyım?" Şakacı bir şekilde güldüğünde gözlerimi kısıp dikkatle ona baktım ve yanına gittim. Kolunu tutup bana dönmesini sağladım ve yüzünü ellerimin arasına aldım.
"Cidden soruyorum, noldu? İyi bir haber falan mı aldın yada Serter'le ilgili mi?" Onun ismini duyar duymaz göz bebekleri titredi ama mimikleri gözlerinin tam tersiydi, kaşlarını çattı.
"Sabah sabah onu düşünecek değilim ya kızım! Tabiki onunla ilgili değil." Nedense bu sözlerine hiç inanmadım. Sabah sabah böylesine mutlu olmasının başka açıklaması olamazdı. "Anladım ben anlayacağımı."
Yan kısıma geçip okul formamı aldım. Üzerimi değiştireceğim sırada Elay meraklı yüz ifadesiyle bana bakarak sordu. "Neyi anladın acaba?"
Eğer ona Serter'i düşündüğün için bu kadar mutlusun ama bana söylemek istemiyorsun dersem beni çiğ çiğ yerdi.
Daha çok gencim, buna izin veremem.
"Sen ne dediysen onu anladım canım." Uzaktan bir öpücük atıp üzerimi değiştirdim. Elay'da konuyu daha fazla uzatmadan mutfağa kahvaltı hazırlamaya gitmişti. Yine dilimlenmiş kepek ekmeği; arasına salça, sucuk ve kaşar peyniri koyup güzel bir tost yapacaktı.
Kaşar kısmına başka birinin ismini vermek çok isterdim ama terbiyem el vermiyordu.
Birkaç dakika sonra*
Her şeyim hazırdı ve hazırlanmam uzun sürdüğü için yemek yemeye az zamanım kalmıştı. Koşa koşa Elay'ın yanına gittim. "Yine geç kaldın gerizekalı!" Bana kızarken yemeğimi getirmeyi de unutmamıştı.
Tostu elime tutuşturdu ve ayakkabılarını giyinmek için dışarı çıktı. "Canımsın biliyorsun dimi?" Ben Elay'a yalakalık yaparken onun da hoşuna gitmişti.
Beraber ayakkabılarımızı giyinip çantamızı da taktıktan sonra evden sonunda çıkmıştık. Artık rahat rahat yemeğimi yiyebilirdim.
Tostumun üzerindeki sarılı olan peçeteyi açtım ve kocaman bir ısırık alarak iki yanağımı da doldurdum. Ben hayvan gibi yerken yoldan geçenlerin beni izlemesi umurumda bile olmuyordu.
Elay'a baktığımda göz göze geldiğimiz an gülme krizine girmiştik bile. "Alıştım artık senin bu haline, utanmıyorum." Onu o kadar çok rezil etmiştim ki artık alışmıştı garibim.
Okula geldiğimizde son lokmayıda ağzıma atıp çöp atmak için çöp kutusuna koştum. "Nereye?" Salak kaçacak halim yok ya! "Elimde çöp olduğuna göre nereye gidiyor olabilirim sivri zeka?"
Çöp kutusunun yanına gidip çöpümü attığımda Elay'da bana göz devirmekle meşguldü. Koşa koşa tekrar Elay'ın yanına geldim ve kol kola girerek sınıfa çıktık.
"Sen çal." Benim çalamayacağımı bildiği için kendisi çaldı. İçeriye girince bende onun arkasından girdim ve kapıyı örttüm.
"Hocam geç kaldığımız için özür dileriz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölüm Sevgisi
RomanceBirbirine düşman iki genç ve eskiden birbirine aşık olan en yakın arkadaşları!