"Mira! Düzgün mü tutsan şu ışığı?" Elay bana emir vererek musluğa tekrardan göz gezdirdi. Evet, gecenin dördünde oturmuş musluk tamir etmeye çalışıyorduk.
Tabi bunun suçlusu kesinlikle ben değilim..
"Kızım bir şey bilmiyorsan tamirci çağıralım işte!" 2 saat uğraşıp yapamadığımız şey için isyan etmem oldukça normaldi.
"Bu saatte tamirci bul bakalım bulabilirsen." Niye gece iş yapmıyor mu bunlar? "Belki benim gece işim çıktı Allah Allah, hem gelsinler para verelim daha çok para alırlar işte." Güzel beynimi kullanarak gayet akıllı bir fikir sunmuştum.
Elay yavaş yavaş bana dönerek haşmetli bir side eye attı.
Bu niye beni dövecekmiş gibi bakıyor ki şimdi?
"Biraz daha konuşursan şunu kafana indiririm!" Elindeki İngiliz anahtarını göstererek beni tehdit ettiğinde canımı sevdiğim için susmak zorunda kaldım.
"Canımı çöpte bulmadım canım ben." Tripli tripli diğer tarafa doğru döndüm. Keko pozisyonunda çömelmiş olan ve musluğu patlattığım için ıslanmış halde hala tamirle uğraşan Elay o kadar komik duruyorduki 2 saniye geçmeden kahkahamı tutamadım.
Gülmekten yerlere yapışan beni gören Elay hafifce gülerek kendini inceledi. O da ne halde olduğunun farkındaydı. "Sen önce kendine bak paspal!" Havalı bir şekilde saçlarını arkaya savurdu.
"Ne varmış benim halimde?" Ayağa kalkıp havalı havalı kendimi incelediğimde ne demek istediğini anlamıştım.
Topuz yaptıpım saçımın 2-3 tutamı aralardan çıkmış, pembe hello kitty'li eşofmanımın üzerine çektiğim uzun Nike'lı çoraplarımla da çok ateşli görünüyordum kesinlikle(!)
"Ya.. Tamam birazcık kötü olabilirim ama ilk önce sen kendine bak! Sen daha berbatsın!" Ortaya attığım iddia Elay'ı kızdırmıştı ki ayağa kalktı.
"Ne varmış benim halimde be?" Havalı havalı ıpıslak olan çoraplarıyla ayağını ön tarafa uzattı.
36,5..
"Bebek mezarı." Diyerek alayla dalga geçtiğimde Elay'da kendini tutamayıp gülmeye başladı. O kadar çok gülmüştükki yanlışlıkla musluğa tutunmuştum ama son anda fark edip olduğum yerde kaldım.
"Hayır..."
Ne olacağının farkındaydım ama artık çok geçti.. "Yanlışlıkla" patlattığım musluğun ağzına tutturduğumuz küçük bez parçası dışarıya çıkmış, tekrardan su her yere fışkırmaya başlamıştı."Allah belanı versin Mira!" Elay aceleyle musluğu tutmaya çalışarak fışkıran suyu durdurmayı denedi fakat başarılı olamadı. Mutfak neredeyse sel olmuştu ve üzerimiz öyle bir ıslanmıştıki anlatamam..
"Şu bezi getir!" Elleriyle musluğu tuttuğu için başıyla işaret ettiği yere baktım. Hemen birkaç tane sarı bez alıp Elay'ın yanına geldim ve hızlıca bezleri musluğun üzerine bastırdım. Zorlada olsa musluğu tıkayabilmiştik.
Bir daha fışkırma olasılığıyla sel olmuş mutfağı terk edip salona geçtik. "Napıcaz biz bunu?" Endişeyle sorduğum sorunun cevabını Elay'da bilmiyordu.
"Birini arayıp yardım istesek çok mu abartmış oluruz?" Bana göre abartı olmazdı ama uyuyor olma olasılıkları çok yüksekti. "Kimi arayacağız ki?" Üstümüz ıslak olduğu için oturmadan, sadece ayakta durarak telefonlarımızı aldık ve bize yardımı dokunacak birkaç kişiyi aradık.
Yarısından çoğu açmamıştı, geri kalanlar da bilmediğini söyleyip kapatıyorlardı. "Off! Napıcaz biz bunu ya?"
Tam telefonu geri koyacaktımki bir numara takıldı gözüme. "Uraz." Kısık sesle söylediğim ismi Elay'da duymuştu. "Cidden onu aramayı düşünmüyorsun değil mi?" Elay pek bu fikri beğenmiş olmasada başka çıkış yolu göremiyordum ben.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölüm Sevgisi
RomanceBirbirine düşman iki genç ve eskiden birbirine aşık olan en yakın arkadaşları!