Serter ve Uraz'ın bize seslendiğini duyduğumuzda hemen arkamızı döndük. "N'oldu?" Bunu ben, kendim ve Elay adına sordum. Yine soğuk sesiyle konuştu Uraz. "Konuşmamız lazım."
Bunu söylerken bile o kadar isteksiz söylüyorduki dışarıdan gören başka birisiyle konuşuyor sanardı.
Hem kendisi konuşmak istiyor hemde yüzümüze bile bakmıyor, bir karar ver be oğlum!
Kısa süreliğine Elay'la göz göze geldik. Dudaklarımı oynatmadan, sadece gözlerimle "sen cevap ver." demiştim ona. O da anlamış gibi hemen karşımızda dikilen çocuklara baktı. "Ne konuda?"
Tam Serter ağzını açıp bir şey diyeceği sırada zil çaldı. Merak etmiştik doğrusu, o yüzden "Hoca gelmeden söyleyebilirseniz söyleyin." diye sordu Elay. Elay'ın söylediği şeyle iç çekerek birbirlerine baktılar.
"Aslında..."
E yeter söyle artık be çocuk!
Bu kadar zorlanarak konuşmaya çalıştığı konu ne olabilirdi ki? Hem Serter bu kadar zorlanıyorsa o zaman Uraz söylesin. O bile ondan beklenmeyecek şekilde sus pus olduysa konuyu tahmin bile etmek istemiyorum.
Acaba yine ne yaptıkta söylemesi bile zor geliyor?..
"Çocuklar, öğrenci zili çoktan çaldı. Hatta öğretmen zili bile çaldı, neden kapının önündesiniz?" Hoca öyle bir anda girmiştiki sınıfa, usta yalancı olan ben bile yalan türetemedim hemen.
Dördümüz birden ağzımızda lafları gevelerken insaflı olan Meral hoca açıklamamızı bile dinlemeden bizi yerlerimize gönderdi.
Yerlerimize geçip ayakta hocayı selamlamak için bekledik. "Oturun çocuklar."
Yavaşça oturup hocamızın dediği sayfayı açtık. Tabiki benim kitabım olmadığı için çaktırmamaya çalışarak sıraya uzanmaya çalıştım. "Mira, sen okur musun?"
"Hayır! Hayır! Hayır ya! Korktuğum başıma geldi." Elay'la acı dolu bir bakışma yaşarken hocanın tekrar seslenmesiyle hocaya döndüm.
İşte şimdi tam sırası Mira, göster bakalım o usta oyunculuğunu!
Yalandan iki kere öksürüp boğazımı tuttum. "Ya hocam aslında benim boğazlarım biraz tahriş oldu da, başka bir arkadaş okusa olmaz mı?" Yavru köpek bakışıyla hocaya bakarken yanımda gülmemek için kıpkırmızı olan Elay'ı görmezden gelmeyi seçtim.
"Kapının önünde konuşurken boğazın gayet iyiydi Mira'cım. Yoksa bir sağlık sorunun mu var?" Hay şansıma tüküreyim! Salsana beni be hoca!
Elay artık dayanamayıp ağzını sımsıkı kapıyarak sıraya uzanınca bence ciddiliğimi maalesef bozdum. Yandan yandan gülerek Elay'a bakarken tabiki hoca kızmasın diye elimi çeneme koyup güldüğümü göstermemeye çalıştım.
Yok mu bu sınıfta hiç gönüllü ya?
"Hocam ben okuyabilir miyim?" Sınıftan bir ses duyuldu. Dönüp baktığımda Efe elini kaldırmış hocadan izin istiyordu.
Şaşırarak kaşlarımı kaldırdım. "Vay be!" Eğer duamın böyle hemen kabul olacağını bilseydim zengin olmayı dilerdim yani..
Hocanın odağı Efe'ye çevrilince beni sonunda saldı. "Oku bakalım Efe'cim. 118. Sayfa." Efe belli belirsiz başını sallayıp sayfayı açmaya başladı.
Sayfayı açıp tam okuyacağı sırada gözü 1 milimetre bana kaysada çok durmadan gözlerini çekip okumaya başladı.
Hemen Elay'ın alttan bacağını çimdikleyip doğrulmasını sağladım. Öyle bir kalkmıştıki, suratının her yeri kıpkırmızı olmuştu. Hatta kulakları bile..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölüm Sevgisi
RomanceBirbirine düşman iki genç ve eskiden birbirine aşık olan en yakın arkadaşları!