🏠Nasılsa bu buradan hiç gitmez denilen yerleri, ansızın terk etmemle; nasılsa asla yapmam dediğim şeyleri, günün sonunda hep yapmamla meşhur biriyim.
Bilirsiniz, her konuda olduğu gibi bu konuda da, en başından beri dünyada insanlara her şeyin planlandığı gibi gitmeyeceğini gösteren ders verici bir hikaye gerekliydi. Ancak yüzyıllar boyunca çoğu toplumu etkisi altına almış yunan mitolojisindeki baş tanrı zeus, ana tema olarak bu konuyla ilgilenemeyecek kadar fazlasıyla uçkuruna düşkün biriydi. Ve 'kader' ise bu duruma müdahale edecek kadar acımasız olsa da insanların her zaman karşı çıkıp inanmayı reddedeceği kadar sahte bir varoluş problemiydi. Hal böyle olunca en sonunda asıl tanrı çıktı ve dedi ki, merak etmeyin Lee Heeseung diye birini yarattım o tükürdüğü her şeyi mutlaka yalar. Alın size ders çıkarılacak, ibretlik hikaye.
Dalga geçtiğimi düşünüyorsanız sizi kınıyorum. Çünkü şaka yapmıyorum. Hikaye gerçekten tam olarak böyle.
"Şimdi sen bana bu üç beş kağıt parçasının benimle ilgili her şeyi bildiğini mi söylüyorsun?" dedim inanamaz bakışlarla elimdeki tarot kartlarını incelerken.
Öğle arasında Riki ile beraber Sunoo'yu adam kaçırırcasına boş bir resim atölyesine getirmiş boşuna olduğunu bildiğim çabalarıma rağmen benim içimi rahatlatmaya çalışıyorduk. Ortadaki boş masanın bir sandalyesine Sunoo oturmuş tam karşısındaki sandalyede ise ben otururken mekanın bize sunduğu loş ışıkla resmen polisiye dizilerinden fırlamış bir çapraz sorgu sahnesi gerçekleştiriyorduk. Baş şüpheli ise olay saatinde yaşanacakları olay saatinden önce bilen Sunoo'nun tarot kartlarıydı.
Şuan baş şüpheli ve suç ortağı Sunoo'yu fazlasıyla köşeye sıkıştırmıştım ama her an roller değişip Sunoo'yu bana ritüel yapmaya kalkışırken bulabilirdim. Bu yüzden önlem olsun diye sürekli çok yoruldum diye yakınan Riki'yi başımızda koruma niyetine ayağa dikmiştim. Kesinlikle piçlik olsun diye değil yani.
"Sadece kart değil, yorumlama işini yaptığım için biraz da benim sayemde. Sana dediklerimin doğru çıktığını en başında söylemiştim hyung. İnanmamakta ısrar eden sendin. Hâlâ da öylesin." Kollarını bağlamış meydan okurcasına gülümseyerek bana bakan karşımdaki çocuğa baktım. Bu duruma artık bir son vererek haklı olduğumu kanıtlamam gerekiyordu.
Bir tarot kartı yüzünden bu hallere düşmem size komik gelebilir ancak belirsizlikten kafayı yiyebilecek dereceye gelebilen biri olduğumdan benim için şeref, namus meselesi gibi bir şeye dönüşmüştü artık bu konu. Bunun içinse kendi geliştirdiğim, aslında bir yerde okuduğum ama kime ait olduğunu hatırlamadığım, acil durum tespit felsefemi kullanacaktım.
Benim için, bir şey bir kere olursa tesadüf, iki kere olursa kaderin cilvesi, üç kere olursa ise tesadüf durumundan çıkan gerçek veya planlanmış bir olaydır. İlk aşamayı tamamlamıştık bu yüzden ikinci aşama için tekrar bir girişimde bulunmam gerekiyordu.
Planlamayı kafamda yaptığımda arkama yaslanarak "O zaman şöyle yapalım..." dedim. "...bir kere daha bana tarot bak. Bu seferde dediklerin doğru çıkarsa inanıp inanmama durumumu tekrar gözden geçireceğim."
"Bu bana ne gibi bir fayda sağlayacak ki? Her seferinde inanmama konusunda fazla ısrarcısın. Kusura bakmada kafa ütülemekten başka bir şey yapmıyorsun hyung." Tek kaşını kaldırmış bana bakan Sunoo'ya göz devirmemek için kendimi zor tuttum. Pamuk şeker gibi çocuk falandı ama yeri geldiğinde de cidden zor lokmaydı.
Göz temasını kesmeden elimle Riki'ye işaret edip istediğim şeyi vermesini istedim. Önüme konan kağıttaki Jake ile ilgili gerçekleşmiş maddelere baktım. "Açıkçası önümdeki verilere bakacak olursam bu ikinci tarot okuman doğru çıkarsa şuanki yüzde yirmi beşlik inancımı en fazla yüzde elli veya yetmiş beş arası bir seviyeye ulaştıracak. Ve eğer üçüncü açılımı da yapmayı kabul eder ve bu yüzdelik yüzde doksanın üzerine çıkarsa sana sponsor olacağıma emin olabilirsin." dedim Riki'nin uzattığı diğer bir kağıdı Sunoo'ya doğru iteklerken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
yorgun ve ormansızlar apartmanı, heejake
FanfictionDaire üç, gitmesi güç. Zili bozuk, kalbi de bir hayli soğuk. Kapıyı tıklatırsanız duymayabiliriz ama Rapunzeli saçlarını uzatması için çağırırsanız hemen geliriz. "Rapunzel, Rapunzel! Geldi işte prensiniz!" Yorgun ve ormansızlar apartmanına hepiniz...