🏠
Bay Keating ve Jaeyun ile benim utanç verici kafayı bulma olayımı konuşmamızın üzerinden neredeyse dört gün geçti sanırım. Rahatsız olduğumu düşünerekten Bay Keating sonrasında bu konuyu hiç açmadı. Jaeyun'da sadece eve dönüş yolunda makarasını yaptı ama sonra o da bu konuşmamızı unutmuş gibi davrandı. Ben ise meraktan içim içimi kemirsede ne annemlere ne de abime bu konu hakkında tek bir kelime dahi edemedim.
Kısacası her şey yolunda. Tam da olması gerektiği gibi. Tek bir şey hariç. Riki'nin bu olayı öğrenmeme meselesi. Maalesef Riki yüzünden planın o kısmında biraz sıkıntı çıktı. Okul çıkışı dans provasından sonra bizim yanımıza uğramak isteyen Riki'nin konuşmalarımızın tam olarak ne kadarına şahit olduğunu bilemediğimiz için uzunca bir süre ondan bir şey saklamadığımız konusunda ikna etmeye çalıştık. Ancak uğraşlarımıza pek değmedi. Zeki adamdır Riki. Özellikle de burnunu sokmaması gereken konularda kafası çok iyi çalışır. Tutturdu "yok abicim duyduğuma eminim siz benden bir şey saklıyorsunuz" diye. Biz de onu ikna edemeyeceğimizi anlayınca artık napalım mecbur olayı anlattık.
Ben, artık Riki bu konuyla ilgili benimle yedi asır dalga geçer diye düşünmüştüm ancak o benim tahminlerimin aksine destek verici bir şekilde omzumu tutmuş ve "karanlık geçmişin benimle güvende hyung." demişti.
Ne kadar güvende tartışılır.
Yinede ona güvenmek istediğim için sadece kafamla onayladım ve başka bir şey söylemedim. O da beklentilerimi boşa çıkarmayarak o günden beri bu olayın lafını açmadı. Tek bir kez hariç. Sunoo'nun nasıl da haklı çıktığını bana söylemeden edememişti. Jaeyun ile çocukluk arkadaşı olmamız haricinde gerçektende bir 'yaşanmışlığımız' olduğu kanıtlanmıştı çünkü. Bu durumun Sunoo'nun haklı çıktığı son olay olması için içten içe binlerce kez dua etsemde dualarım kabul olmamış olsa gerek maalesef Sunoo haklı çıkmaya devam etti.
İlki Sunoo'nun bana baktığı haftalık tarotta hafta başımın sakin geçeceğini ancak geçmişimden bir olayın tekrar gün yüzüne çıkabileceğini söylemesiydi. E daha haftanın ilk gününden Jaeyun'dan bu olayı öğrenmemle söylediği ilk şey doğru çıkmıştı.
İkincisi ise hafta ortasında, yüksek ihtimalle cuma günü, topluluk içerisinde beklemediğim bir durum yaşayabileceğimi söylemiş olmasıydı. Ve maalesef bu konuda da haklı çıktı.
Bu konuda nasıl haklı çıktığını öğrenmek için tamı tamına on beş dakika öncesine geri dönmemiz gerekiyor. Herkesin eksiksiz çağırıldığı antrenmana gittiğimde bir de ne göreyim antrenörümüz Bay Choi takıma katılan yeni oyuncu olarak bize Jaeyun'u tanıtıyor. Evet. Jaeyun'u. Kıskançlık krizlerim yüzünden okulda bir dakika bile yanından ayrılmadığım ve takım seçmelerine katılmak için ne zaman fırsat bulduğunu anlayamadığım Jaeyun'u.
Bu duruma mutlu mu olmuştum yoksa mutsuz mu emin olamıyordum. Tek yapabildiğim şuan karşımda duran bedene şokla bakmaktı. Ben ona hâlâ on dakikadır atlatamadığım büyük bir şokla bakmaya devam ederken o ise gururlu bir şekilde büyük bir mutlulukla bana gülümsüyordu.
Bay Choi ise bir elini Jaeyun'un omzuna atmış sanki yıllardır aradığı oyuncu oymuş gibi bırakmamaya yemin etmiş bir şekilde tutarken bir yandan da yanındaki diğer oyunculara bir şeyler anlatıyordu. Bu durumu fırsat bilerek hemen yanımdaki Riki'ye çevirdim odağımı.
"Nasıl yani şimdi herkes Jaeyun'u tanıyacak mı? Herkes onun maçlarını mı izlemeye gelecek? Sürekli göz önünde mi olacak? Diğer okullardaki öğrenciler bile onu tanıyacak mı? Bizim haricimizdeki kişilerlede arkadaş mı olacak? Bu çok fazla insan eder Riki!"
Sanki beynim uyuşmuştuda konuşurken aynı monotonlukta devam eden takılı bir plak gibi hissediyordum kendimi. Biri gelip yanlışlıkla parmağını değdirse 'jaeyun jaeyun' diye tekrar etme garantili arıza verecektim.
Riki benim aksime gayet rahat bir şekilde hafifçe gülerek omuz silkti.
"Benim dünyama hoşgeldin dostum."
"Hoşbulmadım Riki hoşbulmadım."
Ben kollarımı göğsümde birleştirmiş başkalarıyla gülüşen Jaeyun'u gözlerimle keserken Riki ikinci bombayı atmayı da unutmadı.
"İki etti bu arada haberin olsun." dedi parmaklarını resmen gözüme sokarken.
"Ne?"
Anlamsız bakışlarımı ona göndermemle gözleriyle tribünde oturan Sunoo'yu işaret etti. "Haftalık yorumun diyorum. Gerçekleşen öngörü sayısı ikiye çıktı. Haberin olsun."
"Sağol amına koyayım ben hiç farkında değildim zaten."
Ani çıkışımla şaşıran Riki teslim olurcasına ellerini havaya kaldırdı.
"Tamam reis bir şey demedim. Bugün üzerinde ekstra bi gerginlik var senin anlaşıldı." dedi kendini yanımdan uzaklaştırırken.
"Heeseung! Buraya gel çabuk!"
Bay Choi bir anda beni çağırdığında aklımda beliren acaba yanlış bir şeyler mi yaptım gibi düşünceler eşliğinde korkuyla koşarak yanına gittim. Yanına gider gitmez Jaeyun'dan boşta kalan elini de hemen benim omzuma koydu.
"Bugün size bir haberim daha var gençler!"
Bizi kollarıyla ölümüne sarmalamış olan beden bağırarak herkese hitaben konuştuğunda, yavaş yavaş etrafa dağılmaya başlamış olan takımdakiler de
tekrar Bay Choi'nin etrafında toplandı."Antrenmanlarınız ve maçlarınızdaki yaptığımız uzun süreli gözlemlerimize dayanarak Bay Kang hocamızla beraber bir karara vardık."
Bay Choi işin içine biraz heyecan katmak için duraksamış kocaman gülümserken, ben ise konuşmanın belirsizliğinin yarattığı gerginlikten neredeyse kusmak üzereydim.
"Kararımız şu. Bu dönem itibariyle yeni takım kaptanınız Heeseung olacak!"
Şaşkınlıkla karışık sessizliğin hakim olduğu birkaç saniyenin ardından spor salonunu kocaman bir alkış tufanı yakaladı. Ben ise hâlâ üzerimden atamadığım, üstüne üstlük daha da artan ve bugün kaç defa deneyimlediğimi saymayı bıraktığım şokumla artık gerçeklikten kopup bi çay kahve içme seviyesine gelmiştik.
Beni gerçekliğe geri döndüren şey ise kolumda hissettiğim Jaeyun'un eli olmuştu. Bay Choi'den yararlanarak o da arkadan kolunu benim belime attığında hissettiğim titremeyle gözlerim hemen onu buldu. Tebrik ederim dercesine gözlerini kırparak gülümsedi bana.
Ben yüzümdeki saftirik gülümsemeyle herkese mala dönmüş bakışlarımı gönderirken Riki ise bu sahneye arka plan müziği niyetine kollarını yukarı açmış tezahürat yapıyordu. "Kaptanım be! Kaptanımız! Yüce Lee Heeseung! Bu dünyada ki en taşa-"
Nicolas'a benden bir artı puan.
Çok doğru bir anda yaptığı stratejik hamleyle Riki'nin ağzını kapatmayı akıl ettiği için kendisini iki evetle uğurluyorum. Bir evet nereden gitti diye soracak olursanız Riki'nin ağzını sonuna kadar sıkı kapatamadığı için diyeceğim. Gerçi biri elimi yalamaya kalkışsa, ve o kişi Riki olsa, bırak bu duruma katlanmayı saniyesinde götüne tekmeyi basardım.
Dediğim gibi Nicholas ağzını sıkı tutamadığı ve birazda yalanmaya maruz kaldığı için Riki'yi saldığında herif içinde yılların birikmişliği varmış gibi nefeslenerek cümlesini bitirdi.
"..En taşaklı herif! Oh be!"
Tabi bitirir bitirmez de Bay Kang'dan kafasına yoklama defterini yemişti.
Kaptan olma haberime çoğunluğun mutlu olduğu bazılarının ise gönülsüz olduğu bu kargaşadan uzaklaşarak hemen bizim tarotçu elemanın oturduğu tribünün önüne koştum.
"Hey! Kim Sunoo!" dedim gülerek. Ona bağırarak seslenmemi beklemiyor olsa gerek şaşkınlık karışımı bir gülüşle bana bakarken sorgularcasına tek kaşını kaldırdı.
"Söylesene, öleceğim günü de biliyor musun bari?"🏠
onceki bolumleri duzenledigim icin bu bolum biraz gec geldi 😭🫶🏻
ŞİMDİ OKUDUĞUN
yorgun ve ormansızlar apartmanı, heejake
FanfictionDaire üç, gitmesi güç. Zili bozuk, kalbi de bir hayli soğuk. Kapıyı tıklatırsanız duymayabiliriz ama Rapunzeli saçlarını uzatması için çağırırsanız hemen geliriz. "Rapunzel, Rapunzel! Geldi işte prensiniz!" Yorgun ve ormansızlar apartmanına hepiniz...