🏠
insanlar sevilmek için yaratıldılar.
eşyalar ise kullanılmak için.
dünyadaki kaosun nedeni;
eşyaların sevilmeleri ve insanların kullanılmasıdır.Kıskançlık krizleri geçirdiğim bir okul gününün ardından uzun zamandır yapmak istediğim şeyi yapmış ve Jaeyun'u Bay Keating'in dükkanına getirmiştim. Burasının onu etkileyeceğini zaten tahmin edebiliyordum ama daha dükkana bile girmeden cama asılı bir yazıdan etkilenip dakikalarca başında kafa yoracağını hiç düşünmemiştim.
"İnsanlar sevilmek için yaratıldılar. Eşyalar ise kullanılmak için. Dünyadaki kaosun nedeni; eşyaların sevilmeleri ve insanların kullanılmasıdır."
Dükkanın camına asılı kağıttaki yazıyı ezbere okuyan kişiyle ikimizde dikkatimizi anında ona yönelttik. Yazıyı ezbere okuyan kişi Bay Keating'di. Kollarını göğsünde bağlamış bir şekilde kapının eşiğine yaslanmış bizi izliyordu.
"..Neyseki bu dükkana gelen herkes insanları sever, eşyaları ise kullanır. Dünyadaki kaostan ufak bir kaçış noktası da diyebiliriz, değil mi Heeseung?"
Bu dediklerine gülümserken kafamı sallayarak onayladım onu. O da karşılık olarak bana içten bir şekilde gülümsedi ve kafasıyla dükkanı işaret etti.
"Hadi daha fazla durmayın orada. İçeri gelin."
Aldığımız davetle hiç beklemeden kendine has bir kokusu olan bu sıcacık dükkana girdik.
Kısaca tanıtayım. Burası mahallemizdeki pek bilinmeyen, dışı küçük ama içindeki varlığı fazlasıyla büyük güzel ve tatlı bir mekan. Dışarıda ilk olarak yeşil minderli iki küçük sandalyesi ve üzerinden hiç kalkmayan crassula çiçeğiyle camın önündeki küçük tahta masa karşılar sizi. Sarmaşıklar ve renkli çiçeklerin dekore edip, yıldız şeklindeki ledlerin aydınlattığı güzel bir giriştir burası. İçeri girerken geldiğinizin habercisi olan kapıdaki çıngıraklı zil eşlik eder size. Sağ taraftaki duvar boylu boyunca enstrümanlarla kaplıdır. Klasikten basa, elektrodan akustiğe, eski-yeni pek çok gitar bulunur. Sadece gitar değil çello, keman, saksafon gibi birçok müzik aleti de bulunur burada.
Bir de çok güzel beyaz bir piyanosu vardır Bay Keating'in. Dükkanın tam ortasında tüm güzelliğiyle öylece durur. Dükkanın dış camından görebilmeniz için yerleştirilmiş kısımda ise pek çok plak vardır. Bunların tam yanında da Bay Keating'in pikap ve gramafonu bulunur. Genellikle çaylarımızı içip sohbet ederken ortama uygun bir plak alıp yerleştirir ve bize eşlik etmesini sağlar. Bunun verdiği hissiyat vardır ki bambaşkadır. Arka taraf ise artık basılmayan, ilk çeviri örnekleri olan, klasik veya diğer tarzlardaki pek çok kitapla doludur. Dükkanın düzenli ön tarafının aksine buraya büyük bir karmaşa hakimdir. Rafların dolu olması yetmiyormuş gibi yerde üst üste konularak elde edilmiş kitap kuleleride kenar köşede birbirine karışmıştır. "İnsanın kafasının içi nasılsa çevreside öyledir, kişinin kafa karışıklığı etrafına da yansır, derdi annem. Her şeyi düzenledim de bir buraları toplayamadım. Alıntılar ruhuma ağır geldi herhalde, bilemiyorum." dediğini hatırlıyorum. Bende burada azımsanamayacak kadar çok kitap okuduğumdan Bay Keating'in annesinin bu sözünden dolayı bu kitap köşesi benim için daha bir özeldir.
Sol tarafta ise Bay Keating'in meşe ağacından yapılma oymalı masası vardır. Masanın arkasındaki tüm duvarı kaplayan raflar ise antika sayılabilecek ve eski pek çok eşya ile doludur. Eşya konulmamış boş duvarlar ve kapılar, posterler ve çizimlerle kaplıyken birde kenar köşede fazlasıyla rahat, rengarenk puflar yer alır.
Burası baya karmaşık bir yer anlayacağınız.
İşte tam da bu yüzden, bu dükkanın ne olduğunu kimse tam anlamıyla bilmiyor. Kimine göre sahaf, kimine göre eskici, kimine göre antikacı. Öyle çok fazla insan da uğramaz zaten buraya. Çünkü pek ciddiye alınmaz. Adı da yok ayrıca. Dükkanın üzerinde isim yazılı bir tabelada bulamazsınız. Çünkü isimsiz, hiçbir şey dükkanı burası. Toplumun kalıplarına uymamak için canla başla direnecek, kulaklarını delecek ve de metal müziğine uygunsuz sözler dökecek bir genç kadar isyankar ama anılarından ve yaşanmışlıklarından kopamayan, sürekli kendisini hep aynı yerden yaralayan o eve dönmek isteyecek eskiler kadar da itaatkardır. Anlayacağınız bu dükkanın bir kalıbı yok. Ve de çağıracağınız herhangi bir adı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
yorgun ve ormansızlar apartmanı, heejake
FanfictionDaire üç, gitmesi güç. Zili bozuk, kalbi de bir hayli soğuk. Kapıyı tıklatırsanız duymayabiliriz ama Rapunzeli saçlarını uzatması için çağırırsanız hemen geliriz. "Rapunzel, Rapunzel! Geldi işte prensiniz!" Yorgun ve ormansızlar apartmanına hepiniz...