"Biz neden hayattan kaçıp kitaplara sığınırız? Dünya sahtekarlarla doludur azizim; insanlar samimi değildir, herkes birbirini kırar, incitir. Bizim o koca koca kitapları devirmemiz, iki satır samimiyet bulabilmek içindir."
Ömer Faruk Dönmez
Derin duygularım, rakı masasındaki kederli insanın mağlubiyetine ekmek banar haldeydiler. Yaralarıma prangaları giydirip kendimi yaralarımı iyileştirdiğime inandım, inanmak istedim... bilmiyorum. Acımasızlığı tente gibi işleyen kocam her defasında prangaları yırtıp atıyor, benliğimde kaçınılmaz yaralar açıyordu. Yıllarca paçavra bir kenar süsü gibi atılmış, itilip kakılmıştım. Ruhum, azabın tahtına kurulmuş acının zerresini ziyan etmeden hissetmişti. Oysa ki o ruh sevgiye doymak istiyordu. Ama her defasında kırılıp tuzla buz oluyordum.
Gözlerimi sımsıkı kapatıp geçmişten gelen uğultulu sesleri duymak istemezmişim gibi kulaklarımı sert bir şekilde kapattım. Geçmiş, gazetenin büyük puntolarla yazılmış birinci sayfası gibi önüme serilirken anılarım gözlerimin önünde çaresizlikle çığlık atıyordu.
Kemerini belinden çıkaran kocamın silüeti belirdi. Ona vurmaması için yakarışlarım.. kemerin sırtıma, kollarıma çarpma sesi... Ahh! bu ses kulaklarıma karanlık bir şekilde fısıldarken bu sefer tinsel acıyı hissettim hemde her noktamda, hücremin her santiminde, iliklerimi donduracak kadar. Kırmızı lekelerle gölgelenen vücudum yere yığılırken heybetli vücuduyla yanıma eğilip, şeytanı bile kıskandıracak sevgisiz bakışlarıyla keyiften yoksun bir şekilde güldü. Ben ağlamakta level atlamış, hıçkırıklarla sarsılırken dudağını kulağıma yaklaştırıp
"canın acıyor mu ?" diye fısıldadı. Az da olsa kalan gurur kırıntılarından güç alarak kafamı olumsuz anlamda salladım. Ayağa kalkıp pahalı gömleğinin sıvalı kollarını indirirken "söylemek istediğin bir şey var mı?" birkaç saniye durup "karıcım" diye cümlesini bitirdi.
İçime akıttığım sözlerimi birbirine bağlayıp onu boğmak istedim. Kapıyı açıp çıkacakken "mucize" dedim "mucizelere inanır mısın?" Vücudunu bana dönüp " mucize ha?" diyerek elini yeni çıkmaya başlayan sakalından gezdirip düşünüyormuş gibi yaptı. Gözleri beni bulduğunda bakışları, şeytani parıltısı söndürmüş, cehennem ateşinin daha yoğun kıvamını almıştı. " Kalbi " işaret parmağını kalbinin olduğu bölgeye bastırarak " Yüreği kör bir adamın sevgiyi hissedemeyeceği kadar anlamsız, nefretini dindiremeyecek kadar imkansızdır. "
" Neden? " sorusuna cevap vermek yerine kafamı duvara çevirdim. Ay bile gökyüzünü terk ederken acılarıma şahit olan bu duvarlar bile içten içe bana acıyıp ağladıklarını biliyorum. Yoksa hangi insan evladı bu kadar zalim olabilirdi? Peşi sıra kapının sert bir şekilde kapanışı ve kilidin o tanıdık tınısı...
Hıçkırıklarım evladının ölümüne feryat eden annenin gözyaşlarıyla denkleşip ağırlaşmıştı. Üstüne uzandığım beton soğuktu. Burası soğuktu. Ama titrememin sebebi kalbimdeki soğukluktu. Ve içime akıttığım sözlerimin düğümlerini çözüp serbest kalmalarına izin verdim.
" Evlendiğimiz gün sana mucizem dedim.'MUCİZEM! ' Tamam dedim herşey ... he-herşey iyi olacak. Ama sen ne yaptın? Ha sen ne yaptın? " sesim çığlıkla yarışır düzeye geldiğinde elimi yumruk yapıp üst üste duvara vurmaya başladım. Tenin duvara çarpma sesi kulaklarımı doldururken hıçkırıklar eşliğinde devam ettim. " Sen en savunmasız zamanımda bana zarar verip sevgimin üstüne çentikler attın! Mucizem.. güneşime perde çekip beni karanlığa mahkum ettin." Sesim fısıltı halini alırken gözlerimin feri çekilmeye başladı ve son sözlerim acımın demine bir damla daha attı. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GEÇMİŞTEN GELEN
Teen FictionMutluluk çok mu kalabalıktı? Hayallerinin yetemeyeceği, düşüncelerine sığmayacak kadar mı kalabalık? Yoksa yalnızlığın içinde kalbini bulamayacak kadar mı? Kaçışın heyecanlı ve bir o kadar tutkulu tarafı... Geçmişinden kaçan gen...