chapter 10

28 5 0
                                    

Enstitüye giden yol hatırladığımdan çok daha uzundu. Yol gözümde öyle büyüyordu ki koşsam bile yetişemezdim sanki ona.

Prova odalarının önüne geldiğimde Atilla'nın her zaman tercih ettiği odaya yürüdüm. Başkemancı'nın ayrı bir odası olmasına rağmen Atilla bu odadan oldum olası çıkamamıştı. Biz bu enstitüde büyümüştük. Senelerimiz burada geçmişti. Burada tanışmıştık. En büyük kavgamızı burada etmiştik ve burada arkadaş olmuştuk.

Enstitü, Atilla Dalaysel'i bana getiren yerdi.

Kapının kulbunu tutmamla aşağı çekmem bir oldu. Kapı aralanırken Atilla bana dönmüş ve kemanı omzundan indirmişti bile. Onun cümlelerinden sonra her şey manasını yitirmişti.

Saniyeler içinde kendimi Atilla'nın kollarına attım. Atilla bir elinde yay diğer elinde keman olmasına rağmen sıkıca kucakladı beni.

"Sonuna kadar seni desteklerim biliyorsun değil mi?" Sesim boğukta çıksa Atilla beni anlayıp kıkırdadı. Yay olan elini saçlarıma koydu. Usulca okşamaya başladı.

"Bilmem mi." Atilla kemanı kutusuna bırakmak için uzaklaştı benden. Kutuyu kapatıp yere koydu. Elimden tutup bizi koltuğa çekti. Yan yana oturmamızı sağladığında bile eli hâlâ elimi tutuyordu.

"Ben sana karşı hiç bencil olmadım Atilla. Başkeman için yarıştığımızda bile olmadı. Başkemanın neden sen olduğunu biliyorum. Bildiğim için bir kez bile itiraz etmedim şefin kararına. Senden daha kusursuz çalmam mühim değildi. Çünkü ben kemanı çaldım. Sense yaşamıştın."

Atilla sözümü kesmeden beni dinliyordu. Lakin elleri ellerimi öyle bir hapsetmişti ki kendine bu esarete alışmaya başlamıştım.

"Ben seni duymaya devam etmek istedim. Çünkü sen kemansın Atilla. Herhangi bir kemancı olamazsın. Senden başkası yapamaz diye bir daha hiç duymamam diye öyle çok korktum ki ilk defa bencillik ettim."

Atilla kısa bir süre yüzüme baktıktan sonra iç çekti ve şöyle dedi. "Şimdi artık seni de görmek istiyorum."

Haziran | textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin