Ona baktım. Gülümsüyordu. Bazen bir gülümseme çok şey anlatır bize. Mesela barışma vaktinin geldiğini anlatır. İlk "Seni seviyorum"un müjdecisidir bazıları. Veya kırılmış bir kalbi tamir etme çabasını anlatan bir şiirdir bazen gülüşler... İşte ben de onun gülümsediğini görünce küçükken yaptığım hatayı unuttum. Kabuslardan men edilme nedenimi unuttum.
"Gelmişsin. Affettin mi artık?"
Güldü. Kaşlarını hafiften çattı.
"Kuralları çiğnemenin bedeli 16 yıldı."
"Kuralları çiğneyen 6 yaşında bir kız olsa da mı?"
"Evet. Eğer sana o gün merhamet gösterseydim şu anda olduğun kişi olamazdın. Seni gerçek hayattan da kurtarmamı isterdin. Ama daha önce de söylediğim gibi, elimden sadece kabuslar geliyor..."
"Şu an karşımdasın ama?"
Gülümsedi ve omuz silkti. Kenardan gözlerinden ateş saçan Aleksey'e kaçamak bir bakış attı.
"Aslında değilim. Nedense kabuslarını unuttuğunu hissettim, ben de sana hatırlatmaya geldim. Sana darılsam da, seni kabuslardan men etsem de, bedenin tutsak ruhun ejder olsa da kabuslarını unutmana izin veremem. Onlar seni kurtaracak. İlk gördüğün kabusu ve çiçekleri hatırla, ailene neler olduğunu hatırla."
Aklıma gelen anı yüzünden kalbim sıkıştı, o gün gördüklerimi hatırlayınca midem bulandı. Fevkalade bir kabus görmemişler anlayamaz bu hissi. Eğer kabuslarınızda gördüğünüz şeyler tuhaf bir şekilde tanıdık gelmeye başladıysa o zaman gördükleriniz sıradan birer kabus değil, merhametsiz bir elçi tarafından teslim edilen mühürlü mektuplardır. Okumanız yasaktır, bu mektubun size neden verildiğini bir süre asla çözemezsiniz. İçinde ne yazdığını merak edersiniz, ama yasaktır işte. Ne zaman ki gerçek dünya o mektupta yazanlara göre şekillenmeye başlar, okuma izni o zaman verilir. Artık mektubun yorumu size kalmıştır; savaş açabilirsiniz, barış için yalvarabilirsiniz veya çaresizce kaçabilirsiniz...
"İkinci kabusunu hatırla Michelle. Abinin ölümünü hatırla. Elindeki kitaptaki isimlerin onu nasıl kendi aralarına kattığını hatırla. Mahkeme salonunu hatırla, hakimi hatırla Michelle. Dudakları gülerken ağlayan hakimi hatırla. Sen parmaklıkların arkasındayken kahkahalar atan hakimin gözyaşlarından oluşan duvarı hatırla, Michelle. Ve leylakları unutma..."
Herkes kabuslarını unutmak için çabalar, o ise bana kabuslarımı hatırlatıyor. Kabuslarımı unutmayayım diye 16 yıl sonra çıkıp geliyor. Aleksey'den kokmuyor, onu görünmez duvarın dışına hapsediyor. Kabuslar kralı neden karahindibadan korksun ki gerçi...
...karahindiba...
Aleksey bana neyi andırıyor diye sorulsa cevabım şüphesiz karahindiba olurdu. Zaman zaman çiçek açıyor, sarı ve güneşi andıran neşeli çiçekler bunlar. Sonra belli bir zaman geçiyor, baskı ve hayat onu yavaşça kurutuyor. İçindeki merhameti söküp alıyor. Bembeyaz dilek çiçeğine dönüştüğünde ise tüm şehri yıkmış oluyor. Kurumuş kalbinin yeniden yaşarması için başkalarının göz yaşlarına ihtiyaç duyuyor. Bu gözyaşlarıyla da yıkımı getiriyor insanların kalplerine. Diğer çiçekleri ezmekten utanmıyor yeri gelince, dilekler vaadiyle kandırmayı çok seviyor başkalarını. Aslında tutuyor da dilekleri, ama kendisine defalarca yalvarıldıktan sonra...
"Üçüncü rüyan, terk edilmişliğin acısıyla uyuduğun gecenin rüyası. Benim seni kabuslardan kovduğum gecenin rüyası. Ölüm dolu nehre itildiğinde kimse yardımına koşmamıştı hatırlıyor musun Michelle? Sen de bunun sadece bir kabus olduğunu söylemiştin. Tüm kozlarını oynamıştın yani. Elinde seni savunacak kart bırakmamıştın. Dikkat et. Düşmanlarına karşı bu kadar açık sözlü olursan sonun idam sehpası olur. Ya da daha fenası, kabus görürken bir süreliğine içinde bulunduğun Dante Cehennemi. Beni anlıyor musun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Metal Kalp
Science FictionBen Michelle. Michelle Howell. Bozuk bir kod yüzünden tüm şehri birbirine katan ve başına ödül konan bir cyborgum. Ne kadar şiirsel ve dokunaklı değil mi? Onların yaptığı kötülüklere karşı kör, sağır ve dilsiz kalamadığım; yerimden kalkıp bağırdığım...