Asi, uzandığı yatakta ters bir şekildeydi ayakları duvara yaslı kulaklığındaki müzik sesi son, tavanda kendince bir şeyleri çözeceğini düşünerek izliyor duruyordu.
Şu küflü duvarların dili olsaydı neler söylerlerdi.Kulağındaki kulaklıktan, Gülben Ergen - Kalbimi koydum yükselirken derin bir iç çekti ciğerlerine.
Her şey normal seyrinde ilerliyordu, uyuyordu, uyanıyordu işe gidiyordu Alaz'la savaşıyor odasına giriyor ağlıyordu ve yine uyuyordu.Toparlanmayacaktı, düzelmeyecekti. Aşk için savaşılmazdı ki, aşk için ölünürdü. Tamam, Asi'nin bunları anlatacak, öğüt verecek bir annesi olmamıştı ama tanıyordu Aşk'ı.
Her şey bir yana bir de kalbi, aklı özlüyordu arsızca kendi kendine özlediği içinde kızıyordu. Ama özlemi dinmiyordu.Başını usulca camına çevirdi gözlerini gezdirdi, buradan gelirdi kendisine gece, gündüz demeden. Kapı onun işi değildi, Asi'ye usulca gelir, usulca camına tıklatır, Asi açarsa amennaydı...
Çok almıştı içeri Alaz'ı içeri çok koynunda uyutmuştu onu, bilmediği anne sevgisini, anne sevgisinin eksikliğiyle kıvranan Alaz'a vermişti.Acaba, dedi Asi... özlemiş midir o da? Ayrıldıklarından bu zamana kadar iki ay'a yakın süre geçmişti ve bu süre zarfında hava çok fazla soğuk olmadığı sürece Asi camını hiç kapatmamıştı.
Belki... belki gelirse girebilsin diye, kıvrılsın yanına yatsın Asi'de başını göğsüne yaslayabilsin diye.Ama hiç gelmemişti.
Geldiyse de Asi'nin haberi dahi olmamıştı.
Zihni bulanıklaşan Asi kafasındaki düşünceleri dağıtmak istercesine başını sağa sola salladı ve aynı zamanda elini de gözünün önünde sallamıştı. Üç dakika düşünmeden durduktan sonra dördüncü dakika yine Alaz'ı düşünürken bulunca ayaklarını duvardan indirdi ve doğruldu fakat doğrulur doğrulmaz midesindeki yanma ve bulanmayla banyoya koşmuştu.
Zaten dört beş parça yediği kuru ekmeği de orada çıkarıp elini yüzünü yıkadıktan sonra çıktı ve içeri tekrar döndü. Anlam veremiyordu bir kaç haftadır dönen başına bulanan midesine. Derin nefes alıp içeri yatağına tekrar dönerken çalan telefonunu açtı.
"Efendim, Çağla?"
Napıyorsun nasılsın faslını geçtikten sonra Çağla büyük bir neşeyle devam etti cümlelerine."Hemen bize geliyorsun, Cesur'la buluşurken giyeceğim kıyafetleri seçiyoruz." Diyerek emir verdiğinde Asi bir kaç saniye durdu.
Canı sıkılıyordu, ama eğer oraya giderse de Alaz'la karşılaşma ihtimali oldukça fazlaydı. Şu an Alaz'la dalaşacak gücü kendinde bulamıyordu. Bedenen de yorgun hissediyor, kaldırabileceğini düşünmüyordu. "Gelmesem ben Çağla?" Dedi ama cevap itiraz istemiyor gibiydi."Geliyorsun! Hemen hemde İrfan abiyi gönderiyorum sana hadi hadiiii!"
Diyerek cevap hakkı sunmadı Çağla ve telefonu aceleyle kapattı.
Asi, derin bir nefes aldı ayaklarını sürüye sürüye odasına ilerledi gardrobunun önünde bir kaç dakika bekledi... elini uzattı ilk eline geçenleri aldı ve yatağın üstüne attı. Siyah deri ceketi beyaz crobu ve siyah şortuna baktı kısa süre de, üşür müyüm diye düşündü ama bunun yersiz bir düşünce olduğunu fark etti.
O yokken hep soğuktu zaten.
Kısa bir duşa girip ıslak saçlarının buklelerini belirginleştirmek amacıyla ellerini saç uçlarından tepelerine kadar çıkarıp bekledi ve rahat bıraktı.
İçine giydiği siyah iç çamaşırının ardından kıyafetlerini de geçirdikten sonra vücut losyonunu yedirdi boynuna, kollarına, sarılırsa Alaz'la diye kulak arkalarına...
YOU ARE READING
Kelebeğin İzi
Teen FictionAlaz, usulca elini yanında uyuyan Asi'nin karnına doğru indirdi avucunda hissettiği sertlik ve şişlik harici hareketliği sonucu canı sıkıldı, çok sıkıldı. Yüzünü henüz ne olduklarını kestiremediği tek netliğin çocuğunun annesi sıfatı olan kız'ın kar...