Şarkılar ; Bengü, sanki...
Murat dalkılıç, lüzumsuz savaş***
"Aşk mı nefret mi, Fiko?" Diyen Asi, elindeki birayı bir kez daha kafasına dikmişti. İçli içli üç yudum aldı. Ağzında kalan ekşimsi maya tadı alışık olduğu bir taddı ne de olsa bozmadı onu. "Sevgisizlik abla," diyen Fiko ise denize doğru bakıyordu. Belki de ilk defa Asi ablasını böyle görüyordu. Daha önce bu kadar dağılmış olduğunu gördüğü bir an olmamıştı.
Asi, Alaz'la konuma adı altında geçen kavgasından sonra kızının uyuduğundan ve bir daha uyanmayacağından emin olduktan sonra başına ayrılmaması için Çağla'yı bırakmış ve azda olsa nefes alabilmek için kendisi gibi olduğu tek yer olan cehennemin dibine gelmişti. Ama burada bile peşini bırakmayan anılar beynini kemiriyor kendisini dibe çekiyordu.
Alaz'la savaşı sandığından daha zor geçmişti. Hiç söylemeyeceği şeyler değil de, çünkü söyledikleri tam olarak kendi karakterine aslında uyan cümlelerdi. Ama kendiliğinden ağzından çıkmıştı, meydan okumak can yakmaktı amacı çünkü kendi canı çok yanmıştı ve yanmaya devam ediyordu. Buna katlanmıyordu genç kız, karşısındaki adam kendisinin canının yanacağından emindi ama bazı cümleleri kurarken asla tereddüt etmiyordu. Bazı adımları atarken de, hem kendisini yalnız bırakıyor hemde yanınızda olurdum diyecek kadar patavatsız ve ne olduğu belli olmayan biriydi. Alaz Soysalan buydu çünkü, burnu düşse yere eğilip almazdı.
Eli kalbine gitti Asi'nin usulca, intikam aldım mı demişti? Ne intikamıydı? Tek derdi kızını büyütebilmek ondan vazgeçmemekti. Senin ismin zehir mi demişti? Demişti değil mi, içinden bile söyleyemediği ismi dudaklarından zikrederse özleyecek diye. Kalbimde de aklımda da sen bittin de demişti ama bittiyse hala kalbindeki bu sancı, deliksiz ağrı niyeydi? Midesine neden üst üste kelebekleri öldürmek isterlercesine yumruk yemeye başlamıştı?
Bir süreden sonra ayarlarının gerçekten bozulduğunu hissediyordu Asi,Ve bu asla ilk değildi. Alaz Soysalan kendisine demişti zor sorusun asi kız, diye ama kendisinden haberi yoktu sanırsa.
Mesela ; anlam veremedi baş ucundaki kendi fotoğrafına, ya da onun eline nasıl geçtiğinde. Yapboz parçaları birbirini bile tamamlayamıyordu konu bu adam olduğunda. Ve her şeyin üzerini kapatmış Asi, bu sıralar yine aynı şeylerle savaşmaya başlamıştı.
"Abla sen iyi misin?" Diyen Fiko, tereddütlüydü bir tık ama biliyordu Asi ablası kötü olsa da kötüyüm demezdi stabil cevabı vardı ; "iyiyim..." aynı bu şekilde.
Ama bu sefer başını iki yana salladı iyiyim cevabından sonra Asi. "Kimi kandırıyorum? İyi falan değilim. Artık hiçbir şeyi halledemiyorum."
Fiko, bu cevapla afallamıştı. Bu cevaplar Asi ablasından beklenen cevaplar değillerdi. Esasen onu burada görmeyeli o kadar uzun zaman olmuştu ki... gece kapıyı açtığında üzerinde kocaman bir sweet ve altında gri bir pijamayla dağınık bir şekilde toplanmış saçlarıyla ablasını görmeyi beklemiyordu. Gördüğü ilk an bütün çıplaklığıyla kapının önüne gelmiş Asi'nin dağınık olduğunun farkındaydı.
"İzin ver o zaman abla,..." durdu çocuk, yanlış bir şey söylemek istemiyordu. Ablasının özel alanına dil uzatmak kendisine yakışmaz, saygıyı aşmak olmazdı. "...yani hem kendine hem ona."
Asi'nin baygın bakışları Fiko'ya döndü denizden. Çocuk neyi nasıl anlamıştı sorgulayacak durumda değildi onun için devam etti konuya. Konuşacak başka kimsesi de yoktu zaten.
YOU ARE READING
Kelebeğin İzi
Teen FictionAlaz, usulca elini yanında uyuyan Asi'nin karnına doğru indirdi avucunda hissettiği sertlik ve şişlik harici hareketliği sonucu canı sıkıldı, çok sıkıldı. Yüzünü henüz ne olduklarını kestiremediği tek netliğin çocuğunun annesi sıfatı olan kız'ın kar...