2. ZİFİRİ KARANLIK
NP : James Arthur - Car's Outside
**
Pamir gözlerini üstümden çekti. "Mira'dan gereken ilaçları aldım." Masanın altındaki küçük çekmeceden bir kutuyu gözlerimizin önüne serdi. Kutu demek yazık olurdu. Altın işlemelerle oyulmuş, zarif ve eşsiz bir eserdi neredeyse. Aklıma gelen soruyu unutmadan sordum. "Mira da kim?" dedim."Mira, burada herkesin bildiği bir kadın ve ismini yüksek sesle söyleme." dedi sıkıntıyla. Fısıldayarak konuşmaya devam etti."Adının anılması halk içinde hoş karşılanmıyor. Mira, ışık saçan anlamına geliyor ama," dedi ve devamını Pamir getirdi.
"Ama bu kadının vaat ettiği tek şey zifiri karanlık."
Kocaman bir halkı tek başına, kimsesiz bir kadın korkutabiliyordu.
Gururla gülümsedim. "İlaçları ne karşılığında verdi, peki?" dedim bu sefer.
Derin bir nefes aldı Baran. "Orası seni ilgendirmez, küçük." Küçük. Sanırım bu işe burnumu sokmamalıydım. Homurdandım. Pamir kutuyu açıp içinden bir kaç renkte, kapların içine özenle yerleştirilmiş sıvılar ve şırınga çıkardı.
"Bunlar acını azaltması için. Hepsi başka bir amacı var için." Kırmızıyı gösterdi. "Yanma hissi için," Sarıyı gösterdi. "Kusma," Yeşil. "Mide bulantısı," Siyah. "Ateş," En sonda Baran'ın gözleri kadar koyu mavi olan laciverti gösterdi. "Ruhun."
"Hım?" diye bir ses çıkardım şaşkınlıkla. Ruhum? Ruhumu artık kimse kurtaramazdı.
"Ruhun," diye tekrar etti. "Kişiliğini ve aklını yitirmemen için. Açlığını bastırmak için. Aynı zamanda bu ilaç sayesinde daha hızlı dönüşeceksin. Bu da acının azalmasını sağlayacak. Bir nevi daha az acı çekeceksin."
Ruhumu kurtaracağını sanıyordu.
İşte buna kahkahalarla gülebilirdim.
"Ruhumu nasıl kurtaracaksın? Kişiliğime ne olacak?"
"Ruhun kaybolacak. Değişeceksin. Sadece tek bir amacın olacak. Kan akıtmak. Bizde bunu engellemeye çalışıyoruz." dedi Baran.
Ruhun kaybolacak.
Benim ruhum uzun bir zamandır kayıptı.
"Beni Mira'ya götür." dedim kararla. Başını olumsuzca salladı.
"Hayır,"
"Götüreceksin."
"Çok tehlikeli," dedi. "Olmaz."
Omuz silktim. "Kendim giderim."
Kolumu tuttu. "Tamam," dedi teslim olarak. "Ben seni götürürüm."
Pamir başını sallayarak beni süzdü. "İnatçı biri olması iyi bir avantaj." Ona burnumu kırıştırarak, gülümseyeceğim sırada Baran bileğimden tutup beni sürüklemeye başladı. Homurdandım. Biz bu sabah ne konuştuk? Tekrar homurdandım. Tanrım, kimin umrunda ki!
Pamir'e cevap bile verme gereği bile duymadan onu arkamızda bırakarak beni sürüklemesine izin verdim. Sadece bir kerelik.
Hızlı adımlarla beni otelden çıkardı. Ellerini belinin iki yanına koyarak hiç zorlanmadan beni motora bindirdi. Ardımdan kendisi de hızla binip, gaza bastı. Düşmemek için sıkı sıkı kollarımı beline sardığımda altımda gerilen bedenini hissediyordum. Sadece bir kadın, dedim içimden. Kocaman bir halkı nasıl da korkutuyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OKYANUSTA BİR DAMLA
FantasyÖlüyordum. Ölüm ağzımdaki sıcak kan değildi. Ölüm soğuktu. Sizi buz parçasının içine alıp her bir zerrenizi donduruyordu.Üşüyordum. Kimse yardım etmiyordu. Ölüyordum ve üşüyordum. Ölüm soğuktu. Ama kimse yardım etmiyordu. Çığlık atıyordum ama sadece...