7. KAĞITTAN GEMİLER
NP : Teoman - Bana Öyle Bakma
Uzun, çok uzun zaman sonra, yeniden. İyi okumalar. 🥺🤍
**
Bunun için daha sonra utanacaktım. Kırmızı yanaklarım ile lunaparktan çıktık. Büyük çıkış kapısının önüne geldik. Vedalaşma zamanı. Her şeyin bir zamanı vardı ve biz şu an vedalaşmalıydık. Peri telefonunu cebinden çıkardı ve gülümseyerek bize baktı. "Bugün gerçekten çok eğlendim. Sizi tekrar görmeyi çok isterim. Telefon numaranızı alabilir miyim, lütfen?"Pamir ile gözgöze geldik. Hüzünlü görünüyordu. Peri, iyi bir kızdı. Onu da hayatımıza çekmeye hakkımız yoktu. Hiç birimiz cevap veremedik. Hala gülümsüyordu. Telefonum en son teknede kalmıştı. Onların ise yoktu.
Telefon kılıfının arkasından bir kağıt parçası çıkardı ve numarasını yazıp bize uzattı. Pamir elini açmış bekliyordu ama Peri, kağıdı bana verdi. Burukça gülümsedim. "Tekrar görüşmek üzere." dedi. Ardından arkasını dönüp gitti.
"Umarım," diye fısıldadım arkasından. "Bir gün tekrar karşılaşırız."
Pamir bana döndü. "Onunla biraz daha vakit geçirmeliyim. Size bol şans." dedi ve Peri'nin arkasından koştu. Baran arkasından bakıyordu. Omuz silktim. "Hadi evimize gidelim." Elimi tutup parmaklarımızı kenetlendi. Beraber eve kadar yürüdük. Yürümek iyi hissettiriyordu. Özellikle yanımda Baran varken.
Eve geldiğimizde guruldayan karnıma baktım. Ardından dudağımı bükerek masumca Baran'a baktım. "Ben acıktım." Yüzünü buruşturdu.
"Yemek yap."
"Yapmayı bilmiyorum."
"Makarna yap."
"Tanrım, ben önce ben ne dedim?! Bilmiyorum!"
"Pamir göstermişti." dedi bıkkınlıkla.
Dudak büzdüm. "Hatırlatmıyorum."
Ofladı. "Beraber yaparız."
"Tamam," dedim kelimeyi gereğinden fazla uzatarak. "İyi de sen biliyor musun?"
"Televizyondan yapımına bakarız, küçük aptal."
Ben televizyonu açarken tencere arıyordu. Mutfak ve salonun birleşik olması işimizi kolaylaştırıyordu. Büyük bir tencere çıkardı. Anlatmaya başlatım. "Tencerede kaynayan suya tuz ve makarna ekle. Ardından karıştıtıp pişir." Kaşlarını çatladı dediğimi yaptı. Ve tüm makarnayı tencerede döktü.
Tanıdıklık hissi tüm bedenimi sardı. Dejavu. Gözlerimi kapatıp açtım ve derin bir nefes verdim. Hiç olmadığım kadar huzurlu hissediyordum.
"Hey, Baran. Şunu artık kesmelisin." diye göz devirdim. Masum bir bakış attı. "Her neyse işte biraz soğuk su gezdirerek süz. Sonra da yağ ve salçayla kavur, diyor." Gözlerimi kıstım. "Ama sen salça ekleme. Hiç sevmem." Muzipçe sırıttı.
Ekleyecekti. Pislik.
"Baran," dedim net ve düz bir sesle. "Eklemek yok. Yok yok yok. Hayır."
Kapı açıldı. İkimizde gözlerimizi kapıya çevirdik. Pamir ve Peri içeri girdi. Peri'ye baktım. Gözlerimin içinin güldüğünün farkındaydım. Gülümsedim. "Sen de mi gelecektin?" dedim Peri'ye. Mahçup görünüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OKYANUSTA BİR DAMLA
FantasyÖlüyordum. Ölüm ağzımdaki sıcak kan değildi. Ölüm soğuktu. Sizi buz parçasının içine alıp her bir zerrenizi donduruyordu.Üşüyordum. Kimse yardım etmiyordu. Ölüyordum ve üşüyordum. Ölüm soğuktu. Ama kimse yardım etmiyordu. Çığlık atıyordum ama sadece...