🍟🍟🍟
Mcdonald's'a daha az gitmeye çaba gösteriyordu Jungkook. Sadece Taehyung ve Jimin için samimi bir çaba. Bunu Niye denediğinden tam olarak emin de değildi; bütün bunların başına gelmesinin sebebi o ikisiydi. Dürüst olmak gerekirse, onlara kulak asmamak kesinlikle hakkıydı, özellikle de onu bir çeşit suçlu gibi sorguya çekmek üzere bir sandalyeye bağlamalarından sonra. Ama bir parçası haklı olduklarını biliyordu ve bazen ne kadar çılgınca davransalar da Jungkook'a değer veriyorlardı. Bu yüzden Jungkook onlara uymak için çaba harcıyordu.
Drive Thru'ya geri dönmesi bir haftadan fazla sürdü.
Dürüst olmak gerekirse, bu muhtemelen yaptığı ziyaretler arasındaki en uzun aralıktı... yani gitmeye başladığı ilk etaptan beri. Kesinlikle bir gelişme vardı yani. Aslında bu cehenneme düşmeden önceki - aşağı yukarı - on dokuz yılı saymazsa, kişisel bir rekordu.*
Üstelik şu anki durumundan Taehyung ve Jimin'in haberdar olması gerektiğini düşünmüyordu. En büyük hatası kanıtları ortalıkta bırakmaktı. Dersini almıştı. Bu sefer daha akıllı davranacaktı.
Kesinlikle onun sesi olmayan bir ses hoparlörün ardından Jungkook'u karşıladı. "Siparişinizi alabilir—?"
"Normal çalışan nerede?"
"—miyim? ... Ne?"
"Şu—" duraksadı Jungkook, bu yaptığının muhtemelen tuhaf ve sapıkça olduğunu geç de olsa fark etmişti ama geri dönmek için artık çok geçti çünkü Hoparlörcü Çocuk'un yeri, bu şekilde, hiçbir uyarı olmadan öylece değiştirilemezdi.
"—Şu hoparlörden konuşan oğlan, genelde bu vardiyada çalışıyor. Burada değil mi?"Kafa karıştıran bir sessizlik olmuştu. Hoparlörlerin arkasındaki yeni kişi onun kimden bahsettiğini mi çıkarmaya çalışıyordu yoksa polisi arayıp aramayacağına mı karar vermeye çalışıyordu emin değildi Jungkook."
"Yoongi'den mi bahsediyorsunuz?""Aslında... adını bilmiyorum. Ya da dürüst olmak gerekirse hakkında hiçbir şey bilmiyorum. Sadece burada çalıştığını biliyorum," diye beceriksizce mırıldanan Jungkook'un aklına, anında rahatsız edici bir şekilde Jimin ve Taehyung ile yaptığı konuşma gelmeye başlamıştı. Her geçen saniye duyduğu utanç üstüne üstüne geliyordu.
"Biraz huysuz biri mi? Hayattan nefret ediyormuş ve muhtemelen sizinle kavga edecekmiş gibi mi konuşuyor?"
"Evet, bu... kulağa oldukça doğru geliyor aslında. Huysuz, alaycı, Wendy's'e takıntılı biri mi?"
Güldü yeni hoparlörcü çocuk. "Yoongi-hyung'dan bahsediyor olmalısınız. Neden? Benim yerime siparişinizi onun almasını mı istiyordunuz?"
"Hayır, sorun değil," dedi Jungkook, bir an için onun artık bir ismi olduğu gerçeğini zihninde test ederek. Yoongi. Ona uyan bir isimdi. Gürültülüydü, Tıpkı Yoongi'nin sesi gibi. "Sadece— sadece hâlâ burada mı yoksa çoktan Wendy's'e geçiş mi yaptı diye merak ediyordum."
"Ohh, sen Jungkook olmalısın," dedi çocuk, ama Jungkook bunun ne anlama geldiğini anlayamadan devam etti, "Biraz izin aldı. Daha öncesinde yaralandı ve her yeri kanamaya başladı. Oldukça kötü görünüyordu ve mutfakta çalışan biri için oldukça ciddi bir sağlık sorunuydu, bu yüzden onu eve gönderdik. Daha doğrusu tekme ve çığlıklar eşliğinde dışarı sürüklemek zorunda kaldık."
"O iyi mi?"
"Elbette. Onu tanıyorum, muhtemelen tamamen iyi olacak ki zaten izin almak için bir neden arıyordu. Gerçi düşününce, son birkaç aydır her zamankinden daha fazla ortalıkta görünmeye başlamıştı."
"Oh... bunu duyduğuma sevindim," dedi Jungkook, diğer oğlanın buna ne cevap vermesini beklediğinden emin olmayarak.
"Yakında döner, merak etme," diye devam etti diğeri. "Yine de onun için endişelenmen çok tatlı. Yoongi buna gerçekten minnettar kalacaktır."
"Um," Jungkook'un tek söyleyebildiği tek şey olmuştu çünkü zihni hızla çalışıyordu. Dostça atışmalar ve alaycı iğnelemeler arasındaki hangi noktada hoparlördeki ses hakkında endişelenmeye başladığını anlamaya çalışıyordu.
"Ben Hoseok, bu arada!" diye cıvıldadı oğlan neşeyle. "Yoongi olmadığım için kusura bakma ama şimdilik bana katlanmak zorundasın."
"Tabii." diyerek boğazını temizledi Jungkook. "Merhaba Hoseok. Her zamankinden alayım."
Hoseok Jungkook kendini düzeltemeden güldü* ve Jungkook püskürterek hatasından dolayı bir özür diledi.
"Sorun yok," dedi kolayca. Kendisine karşın Jungkook'u gülümseten bir şekilde arkadaş canlısıydı. Arkadaş canlısıydı, zekiydi ve karizması lanet olası ekrandaki Drive Thru menüsünden daha parlak bir şekilde yayılıyordu.
Kısacası, Yoongi'nin tam zıttıydı."Jungkook, bu arada" dedi Hoseok, Jungkook siparişini vermeyi bitirip arabasını geri sürmeye başladıktan sonra, "ona çıkma teklif etsen hayır demezdi."
Neredeyse duvara toslamıştı Jungkook.
🍟🍟🍟
*burada neye ozur diledi tam anlamadim ama sanirim hyung demedigi icin
ps: sonunda adini ogrenebildi jungkook ve ugrasmasina gerek bile kalmadi keske herkes hoseok kadar kolay olsa
ayrica bu bolumde de hoseok jungkook'un tanidik oldugunu ogrendikten sonra senli benli konusmaya basladi ondan oyle yaptim
ayrica guy'in tam istedigim sekilde cevrilemiyor olmasi cok uzucu ya cocuk diyorum ya oglan adam tam uymuyormus gibi bir his sanki of
uc bolum attim masallah bir an once bitsin istiyorum ve nolur bi tane bile olsa yorum yapin duvara ceviriyormus gibi hissediyorum 😭
ŞİMDİ OKUDUĞUN
you stir up a mcflurry in my heart | yoonkook
Fanfiction[minific] Jungkook, McDonald's Drive Thru hoparlörünün ardındaki sese aşık olur. • THIS IS A TRANSLATION. The original story belongs to user tau on Archive of Our Own. Bu hikaye bana ait olmayıp sadece bir çeviridir. Orijinal hikayeye Archive of O...