Gece saat iki olmuştu bu sefer lider hwangın malikanesinin önündeydim. Evde miydi yoksa çetenin ininde miydi bilmiyordum ama onunla konuşmam gerekiyordu. Jeonginden artık nefret etsemde ona zarar gelmesini asla istemiyordum. İki lider arasında pinpon topu gibi gidip gelmem benim seçtiğim bir hayattı ve ben bundan memnundum.Kapının önündeki güvenlikler beni gördüklerinde içeriye telefon edip benim geldiğimin haberini verdiler.
" lider hwang içeride sizi bekliyor" kafamı sallayıp yeşillikler ve çiçeklerin sardığı güzel kokulu yoldan ilerleyerek evin açık kapısından içeriye girdim.Loş ışıkların aydınlattığı evde tekli koltukta yayılarak bacak bacak üstüne atmış, yabancı madde tüttüren lider hwang kafasını kaldırıp dumanı havaya üfledi. Üstünde siyah baksırdan başka bir şey yoktu ve sertleşmiş aleti onu iş üzerinde yakaladığımı gösteriyordu. Yerlerde fazlaca saçılmış kıyafetler burada tek olmadığımızı ve lider hwangın her zaman sır gibi sakladığı gizli yatak arkadaşımın bu evde olduğunu gösteriyordu.
" gel felix" eliyle gelmem için işaret verip kucağını patpatladığında derin bir nefes verdim. Sır gibi sakladığı bir diğer kişi de bendim. Lider hwangla aramızda lider-elçi konumundan daha fazlası vardı. Hisler olmasa da aramızda ikimizin de kazandığı güzel bir anlaşma vardı.
Patpatladığı kucağındaki gözlerim bana kısık gözlerle bakan gözlerine çıktığında göz kırptı. " neyin var?"
" gerçekten soruyor musun?" Yavaşça yüzüm ona dönük olacak şekilde kucağına yerleşip elimi ensesine attım ve elindeki zehiri parmaklarının arasından alarak yere fırlattım.
" hey ne yapıyorsun?" Doğrulmaya çalıştığında çıplak göğsünden ittirerek yerine sabitledim. "Şşşş, buna ihtiyacın yok. Senin ihtiyacın olan şeyler burada" elimi göğüslerinde gezdirerek dil darbeleri attım ve onun yumuşamasını sağlayarak rahatlattım.
" felix, ne yaparsan yap o şerefsiz benim ellerimden kurtulamayacak haberin olsun" dedikleriyle kocaman bir kahkaha atıp meme ucunu dişlerimin arasına aldığımda derince inledi ve kalçamı tam sertliğinin üstüne çekerek oraya bastırdı.
" ah, sikeyim seni çocuk"" onun için gelmedim hwang, bugün benimle kırmızı sokakta buluşmadı" dediklerimle duraksayıp kafamdan tutarak beni kendinden uzaklaştırdı.
" ne demek gelmedi? O buluşmaları kaçırmaz" gözlerini kısarak cıkcıkladı
" kim bilir aklından ne kurnazlıklar geçiyordur, jeonginin yanına bırakmaz, ki bende bırakmam onu bulduğum yerde geberteceğim" beni üstünden itip yerinde doğruldu ve hızlı hızlı pantolonunu bularak bacaklarından geçirdi." o piç bulmadan jeongin şerefsizini ben bulmalıyım o zevki ona bırakmayacağım. Seninle buluşmadıysa jeonginin peşine düşmüştür onu adım kadar iyi biliyorum" dedikleriyle dudaklarımı ısırdım. Bu iş düşündüğümden de zor olacaktı.
Ceketini sırtına atıp birkaç adım attığında topuklarının üstünde dönüp bana baktı. " bu sefer jeongini sen bile kurtaramazsın onun işi bitti. Herkese ihanet etti"
" ama ikinizden birini seçtiğini söylemişti"
" o şerefsiz seninle dalga geçmiş, kimseyi seçtiği yok zaten seçseydi de ikimizden birinin onu öldüreceğini biliyordur"
" onu affe-"
" kes! Bunun olmayacağını biliyorsun. Saçma sapan isteklerde bulunma, değil senin için kimse için de onu affetmem. Sen onu affedeceğim kadar önemli biri değilsin benim için" ellerimi yumruk yaprak dişlerimi sıktım, söyledikleri canımı acıtmamıştı çünkü gözünde bir değerimin olmadığını biliyordum. ben onun çetesinde olmayan iki çete arasında gidip gelen bir elçiydim sadece. Sinirlendiğim nokta onun benim için önemli olmadığını bilmeyecek kadar salak olmasıydı . Benim ona deliler gibi aşık olduğumu sanan aslında zeki olan ama bu konuda salak bir adamdı. Onu öyle güzel inandırmıştım ki hayatımdaki tek erkek olduğuna şu an bunun havasıyla beni küçük görüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
dead end |minlix
FanfictionKırmızı sokak lambasının vurduğu yüzünde kirpiklerini kırpıştırdıkça yüzüne düşen siyah gölge yüzünü korkutucu yapıyordu. Ellerini cebine atarak bir adımda ayakkabısını ayakkabımın ucuna değdirdi. Kafasını eğerek burnunu saçlarıma değdirdi. " eğer b...