14.Bölüm

57 5 14
                                    

Önerilwn şarkı: Henry  - Dance Monkey+Attention

Not: bence şarkıyı açıp izlerseniz onun yeteneklerine ve sesine aşık olmamanız imkansız. Bana göre kendisi bir müzik dahisidir.

Plan kafamda hazırdı. Kardeşlerimi canım pahasına da olsa kurtaracaktım, o adamın sonu benim ellerimden olacaktı. Planı gerçekleştirebilmem için dede ve Lilu ile konuşmam gerekti. (Lilum ses verrrr) Lilu benim yazılım şirketimin ortağı idi. Şirketin sahibi gibi gözüküp bütün işleri o hallederdi bende evde kalan bütün işleri hallederdim. Aslında şirket kurma fikri aklıma geldiğimde bulmuştum internetten Liluyu kendisi yarı Japon yarı Türk bir melezdi. Koreye geldiğinde başını bir sürü belaya bulaştırmıştı ama oldukça yetenekli bir gençti bende onu kurtardım. O günden beride benim için çalışıyordu.

Lilu'nun numarasını tuşladıktan sonra onu aradım açtığında konuşmaya başladım.

- Lilu sana mesaj attığım işleri hallet 3 saat sonrada beni attığım konumdan almaya gel dedim.

- PATRON sen misin? İyi misin haberlerdesin yeni abilerinden biri seni bıçaklamış ve kaçırmış diye. Duyduğum şeyle şaşırmamıştım o şerefsizden böyle bir şey bekliyordum ama beklediğimden erken davranmıştı şimdi elimdeki tek çare dediklerini yalanlamaktı.

- S*****. Benden önce davranmış şerefsiz. Tamam plana sadık kal arada da şu haberleri yalanla sonrada gel beni al. Ah haberin olsun eve girmek biraz zor olabilir ve kalabalıkta olabilirler. Kimseyi öldürmeden sessizce gel dedim ve telefonu yüzüne kapadım. Lilu işi tamamdı sıra dede ile konuşup buradan çıkmaktaydı. Ben düşüncelerle boğuşurken kapı açıldı. İçeri kuzenlerim olduğunu yeni öğrendiğim 3 kişi girdi. İçlerinden yaşça büyük olan yanıma yaklaştı ve konuşmaya başladı.

- Donghae nasıl hissediyorsun, ağrın var mı diye sordu. Berbat hissediyordum hem ruhen hem de fiziksel olarak ama bunun bir önemi yoktu.

- İyiyim diye konuyu geçiştirirken. Üzerimdeki örtüyü kaldırdı.

- Napıyorsun, diye geri çekilirken o yaramı inceliyordu.

- İyi güzel dikişlerini bir daha açmamışsın dedi ve karşımdaki koltuğa oturdu ve sırıttı.

- En son bana dokunmanı istemediğimi söylememe rağmen yaramı dikip birde sırıtıyor musun dedim biraz sesim yüksek çıkmıştı.

- Sakin ol Donghae hem sana dokunmadım merak etme. Yaranı dikerken eldiven takıyordum dedi.

- İyi aferin dedim ona sinirli bakışlarımı gönderirken. Bu konuda daha fazla üstlerine gitmekten vazgeçtim.

- Eeee bana kim olduğunuzu söylemiyorsunuz bari adlarınızı söyleyin dedim. Aralarında en küçükleri gibi duran çocuk hevesle en büyüklerine baktı. Kafasını sallayınca konuşmaya başladı.

- Ben Henry 14 yaşındayım dedi. Bizim ikizlerden küçüktü demek ki. Daha sonra uzun boylu olan konuştu.

- Ben Zhoumi 17 yaşındayım dedi. Benimle yaşıttı yani peki nasıl bu kadar uzundu ne yemişti acaba? 

- Ben Hangeng 25 yaşındayım dedi. Aklımda ki soruyu sordum

- Doktorsun değil mi? diye sordum.

- Evet doktorum. dedi.

- Durumum nasıl diye sordum. Şaşırmış gibi duruyordu.

- İyi olacaksın dedi.

- Neden bana yalan söylüyorsunuz dedim.

Kod adı: ailem (SJ) (Erkek Versiyon) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin