3.

1.1K 89 77
                                    

Çalan telefonumla gözlerimi araladım. Arayan kişiye bakmadan hızla açıp kulağıma koydum telefonu. "Umarım şu anda beni arayan kişi, uykumu bölmen için geçerli bir sebebin vardır yoksa ağzına sıçarım." "Demek öyle küçük hanım, umarım dershaneye bir buçuk saat geç kalıp denemeyi kaçırmakla ilgili sizin de geçerli bir sebebiniz vardır."

Buyrun cenaze namazına.

Hızla yataktan doğrulup karşımdaki saate baktım. İki saat geç kalmıştım ve deneme çoktan başlamıştı. "Hocam ben uykuda kaldım." "Yarım saat içersinde burada olmazsan çok kötü olur Yazgı Öztürk." Telefon yüzüme kapandığında yataktan tabiri caizse uçup elimi yüzümü yıkamak için aynı hızla banyoya ilerledim. Önce Akın ardından babam ondan sonra da annem ağzıma sıçacaktı. Normalde dün gece babamla konuşacaktım fakat evde değildi, önemli bir cinayet vakası olduğundan dolayı olay yerine gitmişti.

Annem hemşire babam ise cinayet büro amiriydi. Babam ile annemin tanışma hikayesini küçükken dinlemeyi çok severdim. Şu anda anlatmayı isterdim ama başka bir zamana erteleyip söz vereceğim. Çünkü biraz daha elbiselerle bakışırsam Akın biraz daha geç kaldığım için başımı ütüleyecekti.

Annem büyük ihtimalle şu anda nöbetteydi yoksa o çoktan beni uyandırırdı. Ve babam ise ya evde değildi ya da evde olup şu anda uykudaydı, yorgunluktan eve gelir gelmez uyuyordu.

Hızlıca üstüme birşeyler geçirip dün gece yapıp da yemeyi unuttuğum sandviçi çantama attım. Bende çok unutkanlık olmuştu ya.

B12 eksikliğin var diyorum git et ye yoksa öleceksin.

(Yazgının kombinii çanta yok)

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

(Yazgının kombinii çanta yok)

Koşarak çıktım evden. Saate baktığımda yarım saatin geçmek üzere olduğunu gördüm. Ama bana yarım saat nasıl yetebilir ki? Bir kere yeni uyandığımda beş dakikalık yatakta boş boş uzanıp hayatı sorgulamam gerekiyor, ondan sonra da ne giyeceğime karar vermek için iki saat dolabın önünde oturup başka şeyler düşünmem lazım. Bunlar olmadan olmuyor işte.

Tabi günlük rutin denildiğinde akla bunların gelmesi gerekiyor, her wattyyy görlsuları gibi günlük rutin içinde günlük yüz ve vücut bakımı, duş, kıyafet seçip giymek felan beş dakika sürmüyor toplamda.

Dershanenin önüne geldiğimde yolda boğazımda kala kala bitirdiğim sandviçin çöpünü hızla çöpe atıp koşar adımlarla yukarı ilerledim. Lütfen Akınla karşılaşmayayım. "Yazgı Öztürk odama!" Şansıma sıçayım ama! Dediğim saniye önüme çıktı Gargamel.

Gargamel diyerek adamın hakkını yiyorsun yanlız, adam Yunan heykeli gibi.

Sus Acun!

Anca susayım zaten ben.

Çok zahmet olacak Acun ama sus yani şu anda kıçımı kurtarmanın derdine düşmüşüm çünkü.

Odasına girdiğimde yutkundum. Geçip sandalyelerden birine oturdum. "Neden geç kaldın ve o telefonu açtığın sırada söylediklerine ise sonra değineceğim." Boğazımı temizleyip başımı kaldırdım. "Uykusuzluktan bir türlü uyanamadım, uykuda kalmışım işte." Gergin bir şekilde elimle oynuyordum. Bu adamdan bu kadar tırsmam normal değildi, manyak gibi etki bırakıyordu öğrencilerde. "Peki neden seni daha öncesinde aramama rağmen açmadın?" Başımı kaldırdım. "Hocam uykuda olduğum için olmasın mı? Uykudayken nasıl açabilirim telefonu?" Kaşları çatık bir şekilde bakmayı sürdürüyordu. "Pekala bir daha böyle bir şey istemiyorum ayrıca bu gün olan denemeden alacaksın ve benim gözetimim altında beş dakika sonra derslik 45te çözeceksin denemeyi. Sen dersliğe geç ben denemeni alıp geliyorum."

Hocam ? Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin