Eren.Karanlık salona girip parmak uçlarım da üçlü büyük kanapeye yürüyüp kanepede yatan iri bedenli çocuğun başında dikildim. Çocuk diyordum ama daha bugünden asıl ben kendimi onun yanında çocuk gibi hissedip mutlu oluyordum.
Sanki oyun arkadaşımı bulmuş gibiydim.
Eğilip elimi kısacık saçlı başına koydum.
"Aslan?" "Aslan?"
"Hı?" yerinde kıpırdandı.
"Kalk gel içeri hadi belin tutulacak burda"
"İyi böyle, git yat sen hadi"
"Yatamam, aklım sende, mahvolacak belin, sırtın burda hadi lütfen bak"
Bana doğru dönüp yüzünü yüzüme hizaladı.
Karanlıktı ama loşluk vardı.
Göz gözeydik.
Sesi kısık ve pütürlü çıkınca kendimi daha da bebek gibi hissettim."Benimle mi uyumak istiyosun?"
"Hayır, yani evet, ama ondan değil, sabah okula gidicem dedin, heryerin tutulacak burda kıyamadım, ondan"
Gülümseyip elini uzattı, saçımı okşadı."İyi böyle, alışkınım ben, sıkıntı yapma sen hadi senin de dersin var yarın , uyu git"
"Alışkın mısın?" dedim aniden refleks bir tepkiydi.
"Nerden alışkınsın?"
"Güzelim?"
"Ih?"
"Orko da kalıyom ya arada ondan, koltuk tepesine alışkınım yani"
"He öyle tamam, olsun hadi kalk içeri "
"Tamam anlaşıldı bebek benimle uyumak istiyor, gel"
Deyip koltukta geriye çekildi, sorgusuz elini belime dolayıp diğer eliyle de bacaklarımı tutup koynuna çekti. Kollarının arasına sıkıştırıp çenesini başıma koydu.
"Şimdi tamam mıyız böyle?"
Ses çıkarmadan çenemi göğsüne sürterek evet dedim, ardından başımda kasılan çenesi ile güldüğünü anladım. İyice sokuldum kollarına ve kendimi huzurlu bir uykuya verdim.
Uyandığım da çoktan gün aydınlanmıştı ve ben kendi yatağıma taşınmıştım. Uzanıp saate baktım henüz erkendi aceleye gerek yoktu ama''Aslan? " yataktan çıkıp gözlerimi ovuştura ovuştura ayaklarımı yere sürüye sürüye içeri gittim.
Bebek gibi uyumuştum ve bebek gibi hissediyordum. Beni yanına alır almaz sanki gerçek amacım oymuş gibi uykuya dalmıştım oysa ki amacım öyle bişey değildi. Sadece orda o uzun bedeni ile yatması içime sinmemişti.
Önce banyoya uğrayıp elimi yüzümü dalinledim sonra kurulana kurulana mutfağa ilerledim çünkü fısıltılar mutfaktan geliyordu. Kapıda durup başımı içeri uzattım. Yiğit ve Aslan mutfak bangosunda yan yana durmuş bir şeyler yapıyorlardı. Bir taraftan da sessizce konuşuyorlardı. Şaşkınlıkla yüzüme sürttüğüm havluyu aşağı çekip, omuzuma bırakıp içeri girdim.
"Günaydın"
İkisi aynı anda bana yan dönerken ikisinin de elinde ki bıçakları görüp aralarında ki boşluğa süzüldüm.
"Günaydın Eren"
"Günaydın Eren , gel bi"
Bıçağı bırakıp elini suya tuttu, omuzumda ki havluyu kibarca alıp yüzüme sürttü.
"Islak kalmış"
Ellerimi yanlarıma indirip dümdüz önünde durdum, havluyla yüzümü silmesine gözlerimi kapatıp yüzümü ona doğru kaldırarak izin verdim. Kurulaması bitince burnumu sıkıştırıp havluyu kendi omuzuna aldı.
"Kahvaltı hazırlıyoruz, çay demli, koy bir bardak kendine uykun açılsın "
"Sen koy"
Yiğit'ten kaçan kıkırtıyı Aslan'ın bakışı toplarlamaya yetti, ama sanki iyi anlaşıyor gibi bir halleri vardı. Gece ki konuşmamızdan sonra araları çözülmüştü. Sakince gülümseyip bardaklığı açtı. Yerini kendi eliyle koymuş gibi bulmuştu. İki bardak çıkardı.
"İnce bel, kupa?"
Derken sırıtınca kaşlarımı çattım.İfadesi düzeldi.
"İnce bel"
Başıyla onaylayıp çayı koydu, ben de o esnada arkaların da ki masada sandalye çekip çıplak bacaklarımı bağdaş yaparak oturdum. Altımda dizime gelen ince kumaştan bir şort vardı. Önce bardağı önüme koyup sonra omuzundan havluyu çekip bacağıma kapatırken göz kırptı.
"Üşürsün serin daha"
Yine kaşlarımı çattım, farklıydı bu sabah, benden büyük hissettiriyordu, ama farklı olan sadece o değildi ben de kendimi onunla konuşurken bebek gibi hissediyordum, bakışı duruşu sesinin tonu konuşması, hepsi bana böyle hissettiriyordu. Dün geceden sabah ne değişmişti?
"Kahvaltı mı hazırlıyosunuz, beni de uyandırsaydınız keşke, Yiğit sen hiç sevmezsin kahvaltı hazırlamayı bana hiç yardım etmezdin hayırdır ne oldu bugün?"
"Onu sevgiline sor" deyip domatesi kesmeye devam ederken sırıtıp Aslan'a baktı Aslan ise bıçağı bırakmış ocakta tavada yumurta yapıyordu, duymamış gibi ciddi ifadesini hiç bozmayınca Yiğit devamını getirdi.
"Uyandırmaya kıyamadı seni"
"Ben hallederim dedi"
Yiğit sanki bunları hiç söylememiş gibi Aslan başıyla çekmeceyi işaret etti.
"Yiğit kardeşim şurdan spatula versene, ahşap olanı ama, tavayı çizmesin, ev sahibi biraz sinirli biri, dayak yemiyelim sonra" derken sırıtmasına mı? Yiğit'e kardeşim demesine mi? Yoksa tavada omlet yapmasına mı şaşırdım bilmiyorum ama ifadem de ki şaşkınlığı gizleyememiş olacağım ki dönüp bana baktı ve tatlı bir gülümseme ile göz kırptı.
Az sonra ben yudum yudum çayımı bitirirken sofra donatılmış ve ekmek kızartma işine girişilmişti. Yiğit'in telefonu çalınca mutfaktan çıktı "Eren ekmeği sen halletsene"
Ayağa kalkıp ocağa ilerledim, eski tip bir tost makinam vardı, çarşı pazar arayıp bulmuştum onu, onda yapılan kızarmış ekmeğin tostun tadı bir başka oluyordu. Ocağı iyice açıp makinanın içine dilimlenmiş ekmekleri yerleştirdim. Tek gözümle de Aslan'ı kesiyordum. Çaydanlığı masaya bırakıp yanıma gelince tavanın kapağını kapatıp ona doğru döndüm. Birbirimizin yüzüne bir kaç boş saniye bakınca istemsizce sarılma isteği duydum. Beklemediği anda ellerimi kollarının altından geçirip sarıldım.
"Çok güzel bir sabah" "Dünya çok güzel bir yer"
Diyerek başımı, saçlarımı, omuzuna sürttüğüm de güldüğünü anladım. Tek elini belime koyup diğeri ile saçlarımı okşadı. Sonra dudaklarını başımın üstüne bastırdı.
"Yavru"
"Ih?"
Yine gülüp biraz geri çekti başını ve yüzüme bakınca ben de ona baktım.
"Çok mu hoşuna gidiyor?"
Başımı sallayarak onayladım.
Ekmekten gelen çıtırtıyla eyvahlanıp kollarından çıktım.
"Elini yakarsın bırak ben yapayım" diyerek belimden nazikçe kenara çekip tavanın altını kapattı. Kapağını açıp hemen oraya bıraktığım ekmek sepetinin içine tek tek aldı hepsini. Bense dibine girmiş yavru bir kendinin sahibini izlediği gibi her hareketini hayranlıkla izledim.
Galiba aşık oluyordum.
***
Adını boşa Aslan koymadık.