KEZBAN ABLA

24.5K 58 5
                                    


Canan ısrarla sabahtan beri telefonlarını aşındırdığı kuaförü bir kez daha aradı. Akşama memleketten babasının askerlik arkadaşı ailesiyle birlikte ziyarete gelecekti. En büyük oğlu Canan'dan birkaç yaş büyük, çok yakışıklı bir delikanlıydı. Bundan yıllar önce, ikisi de lisedeyken yine bir misafirlikte gençliğin verdiği kıpır kıpır duygularla birbirlerine çekilmişler birkaç kere birbirlerini elleriyle boşaltmışlardı. O zamandan bu yana Canan üniversiteyi bitirmiş, birçok sevgili yapmış, sevişmenin her halini tatmış bir hayli tecrübe kazanmıştı. Fakat ilk heyecanı olduğundan mıdır bilinmez o oğlanın ellerini ne zaman düşünse en ateşli sevişmesinden bile daha çok ıslanıyordu. Şimdi üniversiteden döneli neredeyse bir sene olmuşken ve hala iş bulamamış olmasının stresini yaşarken bir hafta bu çocukla aynı evde kalacak olmak ilaç gibi gelecekti. Canan aile evindeyken vakit geçirecek kimseyi bulamıyordu. Sohbet etmek bile bu kadar zorken sevişecek birini bulmak imkansızdı. Bu hafta ne yapıp ne edip bir yıllık orgazm depolamalıydı. 

Şu anda önündeki tek sorun kukusundaki kıllardı. Hayatında kimse olmadığı için sürekli tıraşlamaya üşeniyordu. Fakat bu akşam ani gelişecek bir aktiviteye karşılık hazır olmalıydı. Kıllar bir tık kısa olsa kendi hallederdi fakat durum o kadar vahimdi ki detaylı bir temizlik olmadan rahat edemezdi. Yıllardır memleketinde yaşamadığından düzenli gittiği bir kuaför yoktu. Eve yakın olanlardan ilk kim telefonu açarsa ona gidecekti. Ama şeytan bu ya bir türlü kimseye ulaşamıyordu. Son denemede hakkında pek az bilgi olan eve biraz uzak bir kuaförü aradı. Telefon ilk çalışta açıldı. Karşıda sesi kırçıllı, memnuniyetsiz duyulan bir kadın vardı. Canan çabucak derdini anlatıp bir saat sonraya randevu aldı. Akşama yaşayabileceklerini düşündükçe heyecandan ıslanıp duruyordu. Bu haldeyken nereye gittiğinin bir önemi yoktu, yeter ki işi çözülsün.

Bir saat sonra güç bela ara sokaklardan geçerek bulduğu dükkana şöyle bir baktı. Çok eskiydi, kapısı paslanmış metaldi. Sağında solunda büyük kapılı tamirhane, marangoz benzeri dükkanlar vardı. Çalışan iş makineleri dışında insan sesi yoktu. Canan bir an için geri dönmeyi düşündü fakat işini çözmek daha ağır basıyordu. Ağır metal kapıyı ayağıyla ittirerek içeri girdi. Eski püskü iki tane müşteri koltuğu, oldukça yıpranmış kırmızı bir kanepe ve bir adet buzlu cam kapıdan başka bir şey yoktu. Geldiğini duyurmak için buzlu kapıya doğru seslendi. Birkaç saniye sonra içeriden şişman, orta yaşlı ve çok asık suratlı bir kadın çıktı. İri kolları ve memelerini göstermekten çekinmemiş, incecik askılı pembe çiçekli bir elbise giymişti. Yürüdükçe bıngıldayan memelerden sutyensiz olduğu anlaşılıyordu. Böyle bir mahallede bu kadar rahat olması tuhaf gelmişti. 

Kadın arkasından sürüklediği sigara dumanıyla Canan'ın önüne geldi ve basitçe 'Buyur?' diye sordu. 

"Randevu almıştım ben, ağda için..."

Kadın çok asık olan suratını biraz gevşetip 'Gel hayatım.' diyerek içeri yürüdü. Canan da peşinden gitti. 

İçeride iki tane oda vardı. Bir tanesi mutfak olarak kullanılıyordu diğerinde ise ortada bir sedye duruyordu. Bu iki oda karşılıklıydı ve ikisinin de kapısı yoktu. Biri kendine kahve yaparken cart curt ağda yapılan müşteriyi izleyebilirdi yani. Canan 'Ne tuhaf bir yer!' diye düşünmekten kendini alamadı. 

Kadın sedyeyi işaret ederek 'Geç soyun.' dedi. Sonra hiç Canan'dan tarafa bakmadan mutfağa yöneldi. Canan biraz kararsız oyalandıktan sonra yavaştan soyunmaya başladı. İçeriden 'Tüm vücut mu hayatım?' diye bir ses geldi. İçine kaçık bir sesle 'Evet' diyerek karşılık verdi. Üzerinde sadece iç çamaşırları kalınca hemen çıkarmamaya karar verip sedyeye o şekilde uzandı. saniyeler sonra elinde şeker ağdasıyla o kadın geldi. Elinde çekiştirip durduğu ağdanın hazır olmasını beklerken 'Nereden başlasam?' der gibi Canan'ın vücudunu süzüyordu. Gözüne bacakları kestirip diz altından yolmaya başladı. Arada sessizliği doldurmak için Canan'a sorular sorarak ağda yapıyordu.

SICAK HİKAYELERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin