***
Çok korkuyordum olur da bir hayal kırıklığına uğrarım diye. İçten içe kötü vesveseler besliyordum. Oysa her şey o kadar da zor değilmiş, her şey kaos ile sonuçlanmak zorunda değilmiş örneğin.
Bazen, bazı şeyler, olağan bir şey gibi gerçekleştiğinde, kendi sıradanlığında, hayatın içindeyken çok daha kıymetliymiş.
Bir tamirhanenin çatısı altında, tek kişilik bir kuytuda iki beden kendine yuva olabilirmiş. Büyük büyük hayallere, zorla oldurmaya çalışmalara, tasarlanmış, üzerine uzun uzun düşünülmüş ve planlanmış şeylere gerek yokmuş.
Hayat, yaşarken güzelmiş. Onu kaygılarla, düşüncelerle, olmamış ihtimalleri incitirken değil.
Gece yarısı saçlarımda gezinen parmaklarla idrak ediyorum bunları. Tüm dünya susmuş, bize yol vermiş.
Göğsündeki elimi tutup bileğimi kavrayan Tahir'le kavrıyorum o anki gerçekliği. Usul usul okşuyor avucunda küçük kalan bileğimi. Parmakları sardığı yerlere değiyor. Hiç kıpırdamıyorum, nefes bile almaktan imtina ediyorum.
Bacağını benden kurtarıp usulca doğrulmaya çalışınca açılan üstümü örtüyor usulca. Ufacık yatakta sırtını bana dönüyor ve oturan bir pozisyona geçiyor. Küçük masa lambasını yakınca aydınlanıyor küçük odanın içi.
Gece bilmiyorum kaç. Mühim de değil.
Saçlarını karıştıran ellerini görüyorum. Orada ikimize ait bir şey var. Bir söz, bir akit.
Kocaman bir adam gibi geliyor gözüme. Sırtı eğilmiş ama beli bükülmemiş, yüreği de büyük. Şu birkaç aylık süreçte iyice büyüyor Tahir içimde, iyice yer ediniyor, iyice pekişiyor.
Ona güveniyorum, onunla paylaşıyorum kalbimi. Hayatım tek kişilik bir dünya olmaktan çıkıp iki kişiyi ağırlıyor şimdi. Fakat bir yerlerde Sitâre hâlâ başrolde. İçindeki küçük çocuğun da mutluluktan nutku tutulmuş, şeker vermişim de bayılmış içeride bir yerlerde. Onu sallandığı salıncaktan indiremiyorum. Gelip gelip bağırmıyor da bana. Tek istediği huzurlu anların tadını çıkarmak. Beni düşünmeyi bıraktı çünkü benim yetişkin olduğumun farkında, kendisini beni korumak için yormuyor artık. O çocuk olmanın tadını çıkartıyor şimdi.
Güven vermeye çalışıyorum ona. Merak etme diyorum. Korkma, korksan da ben kendime sahip çıkabilecek yaştayım.
Ama korkuyor, gözlerinde zaman zaman tedirginliklere rastlıyorum. İşler ters giderse hemen onları devralacağını söyler gibi bakıyor bana. Oysa o sorumluluk almak konusunda yeterince yetişkin değil, bir çocuktan farkı yok ve en iyi bildiği şey öfkeyle hareket etmek.
Zaman zaman hesap sorabileceğinin garantisini ister gibi davranıyor bana. Onu unutmamı hiç istemiyor. Bu günlere kolay gelmemişiz çünkü.
Onu teskin edip dış dünyama dönüyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sitâre
Short Storyİnsanın kendi hikâyesinin başrolü olabilmesi için kaç elekten geçmesi gerekir? Ben Sitâre. Sıradan bir hayatın, sıradan bir figüranıyım.