BÖLÜM 5: SAAT KULESİ

68 47 9
                                    


                      

Asansör yukarı çıkarken hissettiği korku ve heyecan tahmin bile edilemezdi.Jan sessizce önüne bakarken Auri'nin soruları karşılık bulmaya başlamıştı biran.Çıktıkları binanın Tyn Kilisesi olduğunu anladığında biraz daha heyecanlanmıştıKulenin içinden çıkıp ana binaya doğru yürüdüklerinde Auri heyecanla "Burası Tyn Kilisesi Jan, buraya nasıl girmeyi başardık?"

"Her şey zamanla yerine cevabını bulacak Auri.Bizim hangi işlerle meşgul olduğumuzu biliyorsun artık.Lütfen sende artık soru sormayı bırak ve kendi işine odaklan.Seninle burdan daha çok geçeceğiz ve bu muhteşem tarih dolu meydanda sürekli yürüyeceğiz."

"Peki Jan, artık soru sormayı bırakıyorum ve işime odaklanıyorum."

"Bu çok iyi o zaman."

Meydanın her tarafı insanlarla dolmuştu bile sabah olmasına rağmen ve Astronomik Saat Kulesi'ne yürümeye başladılar hızlı adımlarla.Jan kendinden emin bir şekilde hızlıca yürüyordu, Auri ise gözlüğüne güvenerek cesaretle yürüyordu artık.

Saat'in önüne geldiklerinde Jan durup saate doğru döndü ve "Dur Auri! Bu saatin ne işe yaradığını biliyor musun?"

"Evet. Önceden insanların zamanı öğrenmek için yaptıkları bir saat."

"Evet önceden halk zamanı öğrenmek için kullanıyordu ama bazı insanlar farklı amaçlar içinde kullanıyordu.Matematikçiler, Astrologlar ve hatta Büyücüler bile bu saati kullandılar.Bu saat sıradan bir saat değil, bu saat çok işlevsel bir makine aynı zamanda.Gözlüğünü ve şapkanı çıkar!"

"Neden?"

"Çıplak gözle daha net görürsün motifleri.Zaten efsaneyi biliyorsun Hanus usta yaptı bu saati ve eşi benzeri olmayan bir eserdi.Tüm ülke kralları bu saati yaptırmak istediler ama kral başka yerde olmasını istemediği için Hanus ustanın gözlerine mil çektirdi.Usta Hanus ise saati bozup intihar etti ve 100 yıl boyunca kimse saati yapamadı."

"Bunun bir efsane olduğunu biliyorum"

"Aslında Hanus saati Büyücülük ve Simyacılık için tasarladığı için gözleri kör edilir. Yani bir diğer ismi "Şeytanın Gözü" olarakta tabir edilir o zaman ki insanlar tarafından.Yıllar sonra bir araştırma yapılır ve kralın şahsi doktoru Mikulas Kadan tarafından tasarlandığı ortaya çıkar.Bu söylenenlerin efsane olarak kalması bir nebze daha iyi bana göre."

"Evet iyiki efsane.Yoksa bu muhteşem eserin kötü emeller için kullanıldığını bilmek üzerdi herkesi."

"Evet hepimizi üzerdi fazlasıyla.Fakat halkın bir diğer inancı ise,saat durduğu zaman mutlaka Prag'a bir felaket geleceği yönünde.En son Naziler burayı işgal ettiklerinde durmuştu ve senin geldiğin günde durdu."

"O zaman ne oldu peki?"

"O gün ve ondan sonra 250 insan öldürüldü!Hepsi boyunlarından ağır yara alarak öldürüldüler.Medyaya pek yansıtılmıyor, halk arasında panik ve korku olmasın diye gizli tutuluyor."

"Bu felaket bir şey Jan.Kim yapıyor bunları?"

"Bunu kimin yaptığını hala bulamadık ama vahşet olduğu kesin.Bence en kısa zaman da bulunur."

"Umarım bulunur."

"Saat üstünde ki ayna tutan figür kibri ve kendini beğenmişliği temsil eder.Bir elinde baston ve para kesesi tutan açgözlülüğü, Mandolin çalan Türk zevk ve sefayı,İskelet figürü ise ölümü temsil eder."

"Peki alt taraftaki heykeller?"

"Elinde teleskop tutan 'Astronomiyi,'elinde kılıç tutan melek 'Adaleti,' elinde tüy ve kitap tutan filozof ise bilimi ve eüitimi temsil eder."

"Çok manidar figürler."

"Her senenin sonunda gece yarısında, İskelet figürü başını Tyn Kilisesi'ne doğru çeviriyor ve sallamaya başlıyor."

"Bunu bilmiyordum."

"Aslında İskelet efsanesi Çek topraklarına felaket getirebilecek bir güç barındırıyor.O güce karşı koymak imkansız ama ona karşı koyacak tek güç var o da; küçük bir çocuk."

"Çocuk mu?"

"Evet çocuk.Yılın son saatinde İskelet başını Tyn Kilisesine çevirdiği zaman bir çocuk kiliseden çıkar ve saat kulesine doğru koşar, İskelet başını sallamayı bitirmeden içeri girmek zorunda.Eğer giremez ise Çek topraklarına felaket gelir.Halk bu efsaneye inanıyor."

"Uf!Baya ilginç bir efsane.Biz burada neden bunları konuşuyoruz Jan? Bir yere oturup konuşabiliriz."

"Gelecek kişileri bekliyoruz, aynı zamanda sana saat hakkında bilgi veriyorum."

"Kim gelecek?"

"Sabırlı ol! Geldiği zaman görürsün.Hava çok sıcak değil mi sence?"

"Evet çok sıcak.Güneş adeta nefret eder gibi tüm sıcağını kusuyor."

"Ben gidip bize soğuk bir şeyler alayım."

"Ben giderim Jan."

"Yok hayır ben giderim.Lavaboya da gitmem gerek."

Jan gittikten sonra Auri saate göz gezdirmeye devam etti.Zaman geçtikçe hipnoz olmuş gibi gözünü ayıramadığını fark etti.Bu saat o kadar farklıydı ki, diğer hiçbir yapı bununla boy bile ölçüşemezdi.Dakikalar geçtikçe İsa'nın 12 Havarisi pencereden çıkıp, aşşağıda onları izleyen inşanlara göz kırpıyordu ama Jan bir türlü gelememişti.Onu arayacak telefonu bile olmadığı için beklemeye devam etti.

Üç saat aralıksız bekledikten sonra artık bacaklarında hiç derman kalmadığını hissedip oturmak istedi.Arkasında kalan sokağa doğru hızlı adımlarla giderken bir siyah minibüs yanında aniden durdu.

İki kişi inip onu direk içeri atmak isterken direndi. "Ne yapıyorsunuz siz?Çekin adamın üstünden ellerinizi!" diyen genç adam ona yardım etmek istedi ama diğer üçüncü kişi arabadan inip kafasına sopa ile vurdu.Başına darbe alan genç kendini yerde bulmasıyla kalkamadı.Auri ne olduğunu anlamamıştı bile, boğuşmaya bile fırsatı olmamıştı.Adamlar o kadar güçlülerdi ki onun gücünün yetmesi imkansızdı.

Gözleri çaresizce Jan'ı aradı ama kimse bir şey yapamazdı artık.

"İmdat!Yardım edin!" diye çaresizce bağırmasını kesmesi uzun sürmeden başına bir darbede o aldı.Ona yardım eden genç adam polisi arasa bile aracın plakası yoktu.Minibüs son gaz oradan uzaklaşırken, genç adam kanayan başını tutup  çevrede ki insanların yardımına koşmasıyla  kalktı ve öfkeyle "Bunu size ödeteceğim adi pislikler!" dedi. 

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 24, 2024 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

EXVANTERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin