10.BÖLÜM

121 34 316
                                    





Özgür'ün ablası Oya,1,75 boylarında,kahve gözlü,açık kumral genç bir kadındı.Omuz hizasında düz saçları vardı.

Eşi Çoşkun'la sabah saat tam 9'da ettiği kahvaltının ardından hızlıca masayı toplayıp bulaşıkları makineye dizmiş ve soluğu çizim yapmak üzere tekrar az önce kahvaltı ettikleri masada almıştı.

Şu anda da aradan 3 saat geçmiş olduğu halde,aklındaki yeni düğme modelini tam olarak kâğıda aktaramadığı için,kendi kendine homurdanıyordu.

Ancak homurdanmaları başını bir anlığına yaptığı işten kaldırması ve bakışlarının hemen hemen onunla aynı boyda,kahve gözlü,yine kısa,kahverengi saçlı oldukça da yakışıklı bir adam olan eşine kaymasıyla son buldu.

Çoşkun,gri,krem,beyaz,sütlü kahve ve siyah tonlarda döşenmiş salondaki 4'lü krem kumaştan koltuğa oturmuş,dikkatle gazetenin finans sayfasını okuyordu.Bu görüntü Oya'yı zaman içerisinde kısa bir yolculuğa çıkarmaya yetmişti.

Eşiyle ilk kez 11 yıl önce,küçük bir yürüyüş grubuyla Heybeliada'ya gittiğinde tanıştığını hatırladı.Sonra farklı zamanlarda katıldığı yürüyüş gruplarında sık sık karşlaşmaya başlayınca arkadaşlıkları ilerlemiş,zamanla birbirlerine aşık olmuşlardı.

Sesini çıkarmadan bakışlarını salonda gezdirmeye devam etti.Çoşkun'un oturduğu koltuğun arkasına içi çeşitli kitaplar ya da süs eşyalarıyla dolu büyükçe bir kitaplık,hemen önüne kısa ayaklı koyu kahve ahşaptan kare bir sehpa,tam karşısına büyük ekran bir televizyon yerleştirilmişti.Sehpayı birkaç küçük gümüş obje,geniş pencereleri gri ketenden kumaş perdeler,beyaz tüller ve 4'lü koltuğu koltukla aynı renk kumaştan 2 kare yastık süslüyordu.

Sehpanın altında krem rengi kare bir halı,kitaplığın sol tarafında ise şu an kendisinin çizim yapmaya çalıştığı 6 kişilik krem ahşaptan yemek masası vardı.Kocasının

"Hadi aşkım,bu kadar çalışmak bugünlük ikimize de yeter bence.Hava hiç fena sayılmaz.Şöyle Ortaköy'e uzanıp bir kumpir yemeğe ne dersin?Ya da istersen kumpirleri alıp Özgür'e uğrarız."

diyen haylaz sesiyle bakışlarını salonda gezdirmekten vazgeçti,aynı muzip tonda

"Neden olmasın canım?Karnımda acıkmaya başlamıştı aslında."

diyerek kıkırdadı.Zira oldum olası kahvaltıyı pek sevmez,hele böyle kafası işle meşgul olduğunda iyice tıkanır,anca Çoşkun'un onu zorlamasıyla birkaç lokma atıştırırdı.

Aradan 10 dakika geçtiğinde,genç karı-koca hazırlanıp evden çıktılar,Çoşkun'un arabasıyla Ortaköy'e doğru yola koyuldular.


Çimen,saatler öğleni gösterirken önce anne-babası,ardından da Elçin'le vedalaşmış,serin ama güneşli havanın tadını çıkarmak amacıyla soluğu Ortaköy'de almıştı.

Semtin parke taşı sokaklarını arşınlayıp karşısına çıkan çeşit çeşit takı tezgahlarından alışveriş etmeye,yorulunca meydandaki cafe,restoran ya da barlarda kısa molalar vererek dinlenmeye,acıktığında yine meydanı çevreleyen kumpircilerden kumpir alıp banklara oturarak karnını doyururken denizin tadını çıkarmaya bayılırdı çünkü.

Ayrıldıklarında Elçin'in kulağına muzip muzip

"Şu Gece Kuşu programı bu gece de var.Ama yayın 1 saat erken başlıyor.Rahat rahat sohbet edersiniz artık canım."

diye fısıldadığını hatırlayınca,kıkırdamadan edemedi.Genç kadın böyle dedikten sonra cevabını beklemeden arabasına binmiş,birkaç dakika içinde gözden kaybolmuştu.

GECE KUŞUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin