5.BÖLÜM

116 36 187
                                    





50'li yaşlarda,1,70 boyunda,kahve gözlü zarif bir kadındı Banu hanım.Yine gözleri gibi kahve,omuz hizasında düz saçları vardı.

Sabah erkenden uyanıp hazırlanmış,eşi Ediz Bey'le kahvaltı etmiş,Ediz Bey hastaneye gitmek üzere evden çıkınca da gazeteleri okumak için cam kenarındaki koltuklardan birine oturmuştu.Saatin sabah 9.30'a yaklaştığını farkettiğinde,gazete okumaya ara verdi,çayından bir yudum alarak telefonunda Çimen'in numarasına dokundu.Gece nöbetinin nasıl geçtiğini merak ediyordu.


Genç kadın telefonun sesiyle gözlerini araladığında,ilk iş etrafına bakındı.Hâlâ dinlenme odasındaki koltukta uzanıyor olduğuna göre,İpek onu yine uyandırmamıştı.Kendi kendine

"O kadar da söyledim ama her zamanki gibi beni dinlememiş!"

diye mırıldandı ardından telefonu eline alıp neşeli bir ses tonuyla açtı.

"Günaydın annecim!"

Kızının hafif uykulu olmasına rağmen,neşeli gelen sesinden nöbetin fena geçmediğini anlayan Banu hanım,rahat bir nefes almıştı.Gülümseyip konuştu.

"Günaydın güzelim!Sesin biraz uykulu ama iyi geliyor.Nöbet kötü geçmedi sanırım."

"Öyle anne.Birkaç müşteri geldi,öksürük şurubu,ateş düşürücü ve tansiyon ilacı gibi basit şeyler istedi.Sadece bir müşteri kanser ilacı sorunca,onu başka bir nöbetçi eczaneye yönlendirmek zorunda kaldım.Sonra İpek uyandı zaten.Beni de dinleneyim diye odaya yolladı.2 saat sonra uyandırmasını söylemiştim ama beni yine dinlememiş."

Çimen'in son söyledikleri,Banu hanımın düşüncelere dalmasına sebep oldu.Yıllardır eczacılık yapıyor olduğu halde,piyasada bu kadar ciddi bir ilaç sıkıntısı yaşandığını hatırlamıyor,sorunun nasıl çözüme kavuşacağını bilememek onu huzursuz ediyordu.Kızının

"Banu Sultan,yine nerelere daldın bakalım?"

diye soran muzip sesiyle toparlanıp şöyle dedi.

"Anladım canım.Neyse,sen üzülme olur mu?Pazartesi ilaç deposuyla yine görüşür,bir şeyler ayarlamaya çalışırız."

"Peki annecim,ben de birazdan eve gitmeyi düşünüyorum.Üzerimi değiştirip kahvaltımı ettikten sonra buraya dönerim.İpek'in dinlenmesi gerek.Görüşürüz,öptüm!"

diye karşılık vermiş,annesinin bir şey söylemesine fırsat vermeden görüşmeyi bitirmişti genç kadın.Hemen koltuktan kalkarak telefonunu çantasına atıp odadan  çıktı.

İçeriyi toparlamaya çalışan İpek,bir dakika bile olmadan karşısındaydı.Kızın öyle pek yorgun görünmediğini fark edince sordu.

"Günaydın İpek!2 saat sonra uyandırmanı söylemiştim diye hatırlıyorum.Neden beni uyandırmadın?"

Kızın yüzünde muzip bir gülümsemeyle verdiği cevap tam tahmin ettiği gibiydi.

"Günaydın ablacım!Sen uyuduktan sonra pek yoğunluk olmadı.Hem çok derin uyuyordun,kıyamadım."

"Neyse,bugünlük dediğin gibi olsun bakalım!Ben şimdi eve gidip üzerimi değiştireceğim.O arada bir şeyler de atıştırırım.Buraya dönmem 2 saatten fazla sürmez.Sen de sonra eve gider,dinlenirsin."

diye kıkırdadı haylaz haylaz.İpek arkasından

"Tamam abla,sen hiç acele etme.Pek yorgun sayılmam."

diye seslenirken de kapıdan çıkıp arabasına doğru ilerledi.2 dakika içinde arabasına binmiş,eve yol almaya başlamıştı.


Pencerenin camından yansıyan hafif güneşle uyandığında,saat sabah 11 civarlarıydı.Fakat Özgür,yoğun ve yorucu geçen hafta yüzünden buna hiç şaşırmadı.Üstelik bugün günlerden Cumartesi olduğu için okula gitmesi gerekmiyordu.Kısacası,gece 11'deki radyo programına kadar biraz tembellik edebilir,haftanın yorgunluğunu üzerinden atabilirdi.

GECE KUŞUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin