19

62 4 0
                                    


Korkunç hikayeler anlatılmaya devam ederken ben çadırıma geçmiştim. Uzanırken çadırın tavanına bakıp düşüncelere dalmıştım.

Çadırın dışında yürüyen sineği izliyordum. Tam o sırada çadırın fermuarı açılmaya başladı.

Chan olduğunu sanıyordum ama fermuar açıldığında felix'i gördüm.

Şaşkınlıkla yattığım yerden doğrulurken sordu "şey...sorun olmazsa burda biraz yatabilir miyim?" Dedi. Korkunç hikayeler onu korkutmuş olmalıydı ki yanıma gelmek istiyordu. Kimse şuan yatmadığından, ben hariç, beraber yatmak için birini arıyordu ve o da bendim. Ama bana hâlâ kızgın olduğuna emindim.

"Sorun değil." Diyerek kenara kaydım ve içeri gelmesini izledim.

Geldikten sonra fermuarı kapadı ve yanıma uzandı.

Benden tarafa dönüp yattığında bende yatarak tekrar sineği izlemeye başladım. A yanında arkadaş da getirmiş! Kaderlerimiz aynı mı yoksa? Gerçi kaderimin bir sinekle aynı olmasını istemiyorum.

Bir süre sonra felix'in rahatsız bir şekilde mırıldanışını duyunca ona döndüm. Korkuyla elini tişörtüme attığında gözlerini de açtı.

Sıkıca tuttuğu tişörtümü istemiyerek bıraktı. Yüzünden belli oluyordu. Kabuslar görüyordu ve birinin yanında olmasına ihtiyacı vardı.

Şuan kendimi ondan bir kaç yaş büyük hissediyordum. Onu böyle korkarken görmek beni büyük biriymiş gibi hissettiriyordu.

"Kabus mu gördün?" Dedim ona dönerek. Kendi koluma yatarken.

"Hı hı." Diyerek kısa kestiğinde ona daha da yaklaştım.

"Beraber sarılarak uyumak ister misin?" Dedim vericeği cevaptan korkarak.

Minnak uslu bir çocuk gibi kafa salladı. Sarılmak için ona yaklaştım ve yanına uzandım.

Emin olamayarak elimi beline koydum ve bedenini sardım. O da ellerini tişörtüme koydu ve tekrar tişörtümü sıkıca tuttu. Tişörtümü tutuncu sanırım kendini güvende hissediyordu. Sanırım gece yorganı üzerine çekince kimsenin sana elleyemiyeceğini düşünmek gibi. Sanki yorgan bir kalkanmış gibi oluyordu.

O gözlerini kapatıp tekrar uyumaya çalışırken bende onu izliyordum. Minnak burnu biraz kırmızıydı. Üşümüş olmalıydı. Burda pike filan yok muydu? Uyurken bile bu kadar tatlı gözüküyorsa ben ayı mıydım? Ben niye kış uykusuna yatan ayı gibi oluyordum. Sabah kalktığımda bile. Sanki tüm gece yağlı güreş yapmışım gibi terli ve kötü gözüküyordum ama onun hiç böyle benim gibi yani ayı gibi gözüktüğünü görmedim.

Çillerinin hepsini sayarak zaman öldürmek istiyordum ama o kadar çok bakılıcak yeri vardı ki. O kadar kusursuzsu ki her yerini inceliyesi geliyordu insanın.

"Bana bakmayı kes!" Gözleri kapalı bir şekilde bunu söylerken ne yapıcağımı bilemedim. Beni görmüyordu bile. Belki de arkasındaki bir şeye bakıyordum. Nereye bakıcağımı bilemiyerek ve şaşkınlıkla hâlâ ona bakarken güçlü bir nefes verdi ve gözlerini açtı.

"Özür dilerim." Dedim. "Sen uyumaya devam et."

"Uykum uyumak istemiyor." Ha? Kendi de dediğini anlamamıştı bence. Uykum kaçtı yada artık uyumak istemiyorum filan diyebilirdi ama uykum uyumak istemiyor ne demekti tam olarak? Bu cümleyi ilk kullananın kendisi olduğuna emindim. Bir şeylerde ilk olmakta mükemmeldi.

"Benim yüzümden mi? Özür dilerim." Dedim tekrar. Niye bu kadar çok özür diliyorum ben!

"Özür dileme artık."

"Özür dilerim." Dedim otomatik bir şekilde. Allahım noluyor! Birazdan ayaklarına kapansam şaşırmazdım. Tuttuğu tişörtümle gülen yüzünü gizlediğinde ben de güldüm. Artık yeni anlaşma şeklimiz buydu sanırım.

Kafasını kaldırıp gülümseyerek bana baktığında önüne düşen saçı elimle arkaya alırken konuştum. "Gerçekten her şey için özür dilerim. Başına açtığım sıkıntılar, sorunlar... Söylediğim yalanlar. Özür dilerim hepsi için. Beni affeder misin? Gerçekten artık eskisi gibi olmak istiyorum." Dedim.

"Sana güvenmeli miyim?" Diye sordu ben elimi yanağına koyup yanağını okşarken.

"Ne zamandır arkadaşız şuana kadar beni tanıdıysan ne yapman gerektiğini bilirsin." Dedim geçen bana söylediği lafa gönderme yaparak.

"Biliyor musun artık seni tanıyıp tanımadığımdan emin değilim." Dedi gülerek. "Ama sana güvenmeyi tercih ediyorum." Bunu söyledikten sonra esnedi.

Tekrar eskisi gibi onu sardım ama bu sefer tereddüt etmeden ve daha iyi bir şekilde sardım.

O da bana sarıldı.

"İyi geceler." Dedi tekrar esneyerek.

"İyi geceler birtanem." Dedim beni affetmesinin rahatlığı ile.

...

Sabah uyandığımda felix hâlâ kollarım arasında uyuyordu. Ben uyandığım gibi çadırın fermuarı açıldı. Chan olduğunu düşündüm yine ama o değildi wooyoungdu. Chan senin çadırın burası amk! Buraya niye hiç uğramıyorsun.

Bir süre bize baktı. Yüzü düşmüştü. Tabii ki bu beni mutlu etmişti.

"Bir şey mi vardı?" Dedim. Dudaklarını büzdü ve olumsuz anlamda kafa salladı.

"Hayır, sadece felix'e bakmıştım ama hâlâ uyuyormuş." Evet uyuyor. Şimdi burdan uzaklaş.

"Gidebilirsin?" Dedim gitmesini beklemeye dayanamayarak.

"Neden siz beraber uyuyorsunuz?" Diye sordu. Baya bozulmuş gibiydi.

"Korktuğu için yanıma geldi." Dedim.

"Benim de yanıma gelebilirdi aslında." Dedi kısık bir sesle. O zaman kendisinin daha yatmadığını o yüzden zaten gelemiyeceğini söylemek yerine "demek ki benim yanımda kendini daha güvende hissediyor." Dedim.

Ve daha da bozuldu buna. "Senin özelliğin ne ki? Çok saçma." Diyerek de ne kadar üzüldüğünü ve sinir olduğunu belli etti.

"Sen bozuldun mu?" Dedim.

"Ben mi? Niye bozuliyim ki?" Dedi felix'e bakarken.

"Bilmiyorum öyle gibisin. Yüzün düştü sanki. Sen felix'in senin yanında yatmamasına mı üzüldün? Belki de sana güvenmiyordur. İlişkiniz o kadar gelişmemiş demek ki. Artık ne yaptıysan felix'e."

"Hiçte bile. Üzülmedim. Sadece senin gibi biriyle-" felix'in kolumda hareket edişi ve mırıldanışı sözünü kesti.

"Felix uyanıcak." Dedim gitmesini işaret ederek. Bir şey demeden fermuarı kapadı ve gitti.

Feminen ProjesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin