kal bu gece, kal ya da git.

3.6K 131 31
                                    

Alaz'ın herkese geçirttiği büyük çaplı panikten sonra sakinleşmeleri biraz vakit almıştı. Bazı değerlerinde yaşanan düşüşler, özellikle oksijen seviyesi ve kalp ritmindeki düşüşler, hemşireleri harekete geçirmişti. Beyninde tekrar bir kanama olabileceğinden şüphelenmişlerdi ama korkulan olmamıştı. Hemşireler o odadan çıkana kadar Asi sanki suyun altındaymış gibi hissetmişti. Ilıca'dan denize girdiği o günlerde başını tamamen daldırdığı zamanlardaki gibiydi her şey. Etraftan gelen tüm sesler boğuktu. Ne konuşulduğunu anlamıyordu. Yanına çöküp ona sarılan ve onu rahatlatmaya çalışan Cesur'un farkındaydı, aynı denizde ona bir balık, bir yosun değdiğinde fark ettiği gibiydi ama gözleri kapalıydı, deniz tuzundan rahatsız olduğundan kapattığı gibi sıkı sıkı yumululardı. Gözlerini sonunda denizde biraz meraktan biraz kasılmaktan yorulduğunda yaptığı gibi açabildiğinde, koridorda onun gibi ağlayan diğer herkesi bulanık görüyordu. Ciğerlerine ise herhangi bir nefesi çekemiyordu, dolduramıyordu onları. Fiziksel olarak onları doldurması mümkün değil gibiydi. Yeterince suyun altında kalsa, akciğerleri suyla dolardı. Burada da Alaz'dan cevap gelmeyen her dakikada Asi de onun yanına gidecekmiş gibi hissediyordu.

Sonunda doktor gelip bir sıkıntı olmadığını söylediğinde yüzeye çıkmıştı hızlı derin nefesleri arasında ağlaması artmıştı. Ama hâlâ, o suyun içindeydi. Debeleniyordu. Dalgalar bazen yüzüne çarpıyordu, akıntılara bazen onu tekrar dibe çekmekle tehdit ediyordu. Asi, şimdilik sadece var gücüyle kollarını ve ayaklarını çırparak kurtarabiliyordu kendisini. Ancak, Alaz gözlerini açtığında karaya gelebilecekti.

—-----------

Yaman yoğun bakım odasına girerken kendisini neyin beklediğini bilmiyordu. Daha önce de sevdiği insanları, ailesini kaybetmişti aslında. Önce Umut vardı. Bazen gözlerini kapadığında hala kanlar içindeki o hali beliriyordu aklında. Ara ara kabuslarında görüyordu Umut'u, terleyerek uyanıyordu. Gece saatin kaçı olursa olsun kağıt arabasıyla sokağa çıkıyordu da öyle zihnini boşaltabiliyordu.

Sonra dedesi vardı. Onu aileye kabul eden, kollarını açıp torunum diyen dedesi. Ondan yine zorla koparılan, alınan dedesi. Bazen onunla konuşuyordu rüyalarında. Dedesi, ona güvendiğini doğru yolu seçtiğini söylüyordu.

Şimdi de sıra diğer bir kardeşine gelmiş gibi duruyordu

Her zaman onunla uğraşmayı seven, hiçbir lafın altında kalmayan, sürekli hareketli olan; son zamanlarında ona gülerek laf sokmaktan çok keyif alan kardeşini bir hastane yatağında yatarken görmek Yaman'ın kalbini sıkıştırmıştı. Yüzündeki yaralar ile kafasındaki sargıysa aklına Umut'u getirmiş ikisinin görüntüleri kafasında birleşirken yumruğunu göğsünün üzerine bastırmıştı.

Umut böyle bir sonu hak etmemişti.

Alaz da böyle bir sonu hak etmiyordu.

"Kardeşim, çok korkuttun bizi." dedi Yaman sonunda, sanki Alaz onu duyacakmış gibi konuşuyordu. "Hemşirelerin koşturduğunu görünce hepimiz dağıldık. Cesur bile sana üzüldü. Bir türlü tam ısınamamıştınız birbirinize ama işte, kendini ona da sevdirmeyi başarmışsın. Öyle bir yeteneğin var senin." diye devam etti Yaman, yüzünde istemsizce bir gülümseme oluşmuştu. Kafasını iki yana sallayıp kendi kendine gülerek devam etti. "O kadar halt yiyorsun yine de sevmeyi bırakamıyor millet seni. Ben de bırakamadım lan. Neler yaptın oğlum? Senin yerinde bir aralar ben yatıyordum böyle, benim de sıkıntı kafamdandı. İşte etme bulma-"

Cümlesini bitiremedi Yaman. Dediklerinin anlamını fark edince kelimeler tam anlamıyla ağzında kaldı. Alaz'ın bir şeylerin karşılığı olarak bunu yaşıyor olmasını düşünmek birden titremesine sebep olmuştu. Yaman her şeyi yutardı, her şeyi affederdi; hem de her şeyi, yeter ki Alaz iyi olsundu.

bir ayrılık şarkısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin