28 Nisan 2026 akşamı.
Alaz, arabanın ekranından saate baktı. 18:45'i gösteriyordu ve daha en az yarım saatlik yolu vardı. Kafasını sallayıp söylendi. Yanındaki koltukta duran hediyeye, Ece'nin hala sevdiğini öğrenerek aldığı kurabiyelere ve çiçeklere baktı. Bir gecelik, bir tane şansı olduğunu biliyordu. En azından arayıp haber vermeye karar verdi. Çağla'nın diyeceği gibi, kafası o kadarına çalışmıştı.
Pek radyoyu kullanmıyordu arabadayken. Şarkı da dinlemiyordu iki yıldır aslında. Hiçbir şeyden keyif alamıyordu ki. Bazen sadece kafasındaki sesleri bastırmak için karşısına ilk çıkan çalma listesinden bir şeyler açıyordu. Bu akşam sadece trafik durumunu dinlemek için radyoyu açmıştı, rastgele bir kanalda bırakmıştı.
Tam uzanıp ekrandan rehbere tıklayıp Çağla'yı seçecekken tanıdık bir şarkı çalmaya başladı.
"Uykusuz gecelerin sabahını bana sor
Yarım kalan aşkımın acısını bana sor
Uykusuz gecelerin sabahını bana sor
Yarım kalan aşkımın acısını bana sor..."
Alaz'ın aklında o geceden görüntüler belirmeye başladı. Asi'nin siyah elbisesi. Alaz'ı sahnede görünceki şaşkın bakışı. Sesinin içine dokunan tınısı. Alaz'dan sonra şarkıya devam ederkenki büyülü hali. Sonrasındaki gururlu bakışı. Alaz'a attığı laf sırasında gözlerinin delicilği.
Fakat o sıra refleksleri çok hızlı çalışamamıştı.
Daha doğrusu makas atarak sol şeritten gelen arabayı fark edememişti.
Sağ şeritte ilerleyen Alaz'ın hemen yanındaki çıkıştan gitmek isteyen ama kaçıracağını fark eden araba trafiği karıştırmayı hiçe sayarak makaslar ata ata geliyordu.Birden bütün gerizekalılığı ile herhalde kurtarırım diye Alaz'ın önüne kırdığı zaman Alaz, bu hamleyi zamanında fark edip frene asılacak kadar kendinde değildi.
Alaz'ın arabası diğer arabanın çarpmasının şiddetiyle yana doğru taklalar atarak bariyerlere yuvarlandı.
Sertçe çarpıp durdu.
Durması her şeyi bitirmemişti; diğer araba da onun üstüne çıktı.
Radyodaki şarkı, çalmaya devam ediyordu hâlâ. Tepetaklak olmuş arabada Alaz'ın bir eli dışarı uzanmıştı. Yüzü kanlar içinde kalmıştı.
Asi'nin sesini duyuyordu artık.
Radyodaki şarkı, etrafındaki dumanlar, her şeyin gürültüsü susmuştu şimdi. Sadece Asi'nin söylediği şarkıyı duyuyordu. Başka bir şey yoktu.
Ece'nin kurabiyeleri parçalanmış, Çağla'ya aldığı bilezik çarpmanın şiddetiyle kimsenin bulamayacağı bir yere savrulmuştu. Çiçeklerse çoktan ezilmişti.
Alaz'ın gözleri diktiği toprak parçasında kararmaya başlamışken son hatırladığı Asi'nin kendisine bakan boncuk gözleriydi. Keşke şimdi burada olsa ve bu kabustan uyansam diye düşündü. Ardından her yer karardı. Tıpkı o sabahki gibi. Artık hiçbir şey kalmamıştı.
—------
Asi dinlenme tesisinde bulduğu ilk prize telefonu takmış, yere oturmuş otobüsün tekrar yola çıkacağı vakti bekliyordu. Telefonunda yirmi farklı seçme açıktı. Farklı gazete ve haber sitelerinden Alaz'la ilgili yeni bir şey olup olmadığını öğrenmeye çalışıyordu. Sürekli sekmeler arası geziyordu, en güncel bilgiye ulaşmaya çalışıyordu ama yeni bir şey yoktu. Sadece Alaz'ın ağır yaralı olarak hastanede olduğunu biliyordu büyük ihtimalle Soysalan hastanesinde.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
bir ayrılık şarkısı
Fanfic"Alaz'a söylemedin değil mi?" diye sordu Cesur, Asi'ye dönerek. "Ne söyleyeceğim be?" diye çıkıştı Asi, biraz da alınarak. Bir anlaşma yapmışlardı. Ne olursa olsun bunu bozmazdı. Yaman ve Cesur'a verdiği sözden geri dönmezdi. Hiç kimse için. Hiçbir...