masum değiliz.

2.9K 134 91
                                    

Asi yavaşça arkasını döndü. Kalbi tam anlamıyla ağzında atıyordu. Alaz'ın gözlerine bakmayı o kadar uzun süredir hayal ediyordu ki gerçekten bakacak olması bir anlığına kalbine ve aklına fazla gelmişti. Her an ikisi de patlayacak ve Asi, Alaz'ın karşısında yok olacakmış gibi hissetmişti.

Alaz'ın daha tam açamadığı gözleriyle bakıştığı an yere çöküp ağlamak istedi Asi. Hala Alaz gibi bakıyordu. Kahverengi, bazen elaya çalan o huzurlu gözleri aynı bıraktığı gibiydi. Aynı Asi'nin 2 yıldır gözünü her kapattığında gördüğü gibilerdi.

Alaz, gözlerini tamamen açmayı başardığında karşısında gördüğü Asi'yi birkaç saniyeliğine bir hayal zannetti. Hala tam olarak beynindeki hücreler birbiriyle çarpışamıyordu. Gerçeklik algısı biraz kaymıştı.

Yatakta doğrulmaya çalıştığında ona doğru atılan, yardım etmeye çalışan Asi'nin kokusu burnuna geldiği an gerçekliği kabul etti Alaz. Eskiden onu kabuslarından çekip alan, ona her şeyin iyi olduğunu ve güvende olduklarını kanıtlayan koku şimdi de ona iki yıldır içinde bulunduğu kabusun gerçekliğini; bu kabustan çıktığı anda ağzında hissettiği acı tatla birlikte kalbine vuran ihanet duygusunu hatırlattı.

Asi'nin tutunması için uzattığı eline değmedi. Çok canı yansa da elini yatağa bastırarak kendi kendine doğruldu. Gözlerini Asi'nin gözlerinden kaçırırken onun içine çektiği titrek nefesi hissetti. İstediği kadar Asi'nin boncuk gözlerinden kaçabilirdi ama hiçbir zaman onun varlığını reddedemiyordu. Her zerresinde hissediyordu Asi'yi bir şekilde.

"Ne işin var burada?" diye sordu Alaz.

Sesi sert çıksın diye uğraşmıştı, ama ağzı çok kurumuştu ve çok yorgundu. Eskiden olduğu gibi, ilk zamanlarda olduğu gibi, kötü zamanlarında olduğu gibi tersleyememişti Asi'yi.

"Alaz-

"Seni görmek istemiyorum dedim." dedi Alaz küfrederdecesine. "Anlama sıkıntıları mı çekiyorsun?" diye sordu, hala odanın muhtelif yerlerine bakarken.

Alaz'ın sesinden duyduğu "Seni görmek istemiyorum." cümlesi Asi'ye yankılanarak ulaşmıştı. Her bir yankı, her bir ses dalgası da yüzüne çarpıp onu yere yığılacak duruma getirmişti.

Hayalini kurduğu kavuşmada Alaz hep çok sinirliydi, Asi'ye ağzına geleni söylüyordu belki ama Alaz'ın onu görmek istemediği bir ihtimal yoktu. Hep Asi'nin gözlerine bakmak istiyordu, onu sarmak istiyordu.

"Alaz, böyle yapma lütfen." dedi Asi kafasını hafifçe eğmişti, siyah gözleri yaşlardan parlamaya başlamıştı.

Alaz, Asi'nin gözlerine bakarken neredeyse yelkenlerini suya indirecek, tüm dikenlerini geri çekecekti. Ne olursa olsun dayanamıyordu Asi'yi ağlarken görmeye. Kolundaki serumu söküp ayakta duramayacağını bilse de kalkıp Asi'ye sarılmak istiyordu.

Ama yapamazdı.

Asi'nin gözyaşlarını silemezdi artık çünkü Asi iki yıldır onun gözyaşlarını silmemişti. Hadi silmemesini aşar geçerdi Alaz ama Asi'nin gözyaşlarının sebebi olması, gözyaşlarına boğulacağını bilerek onu bırakması bambaşka bir durumdu.

"Nasıl yapmayayım Asi?" diye sordu Alaz birden, sinirle. "Nasıl davranmamı istersin onu da söyle." diye devam etti elini havaya kaldırıp cevap bekler bir şekilde sallayarak "Nasılsa her şeye kendin karar veriyorsun ya. Benim için neyin iyi olacağını da sen biliyordun."

"Biliyordum." diye sessizce cevapladı Asi sadece.

"Bir bok bildiğin yok senin." diyerek kafasını salladı Alaz.

Asi, Alaz için anlamını bilmiyordu. Kalbinin atma sebebinin, damarlarında akan kanın her şeyin Asi'ye bağlı olduğunun farkında bile değildi. Eğer bilseydi, Alaz'ın onsuz iyi olduğu bir dünya olmadığını da bilirdi.

bir ayrılık şarkısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin