20.BÖLÜM

12.8K 553 21
                                    

Aglamalarim devam ediyordu. Ne olacaktı şimdi,bir kac gun yaşadığım ufacık mutlulukta yok olup gitmişti artık. Ahmet sevgilim falan değildi,sadece platonik olarak hoşlandığım birisiydi. Üniversite de o kadar beni farketsin diye uğraşırken şimdi gelip karşıma çıkması tamamen bir tevafuk mu? Hayır olamaz,kesin bunda bir iş vardı ama benim burda günahım suçum neydi eskiden onu sevmiş olmam mı? Sorular sorular,cevaplanmamış aklımda bin bir türlü cevabini bekleyen sorular. Hem selim nereden biliyordu ki ahmeti sevdiğimi,bunu bilen adam eskiden olan birsey olduğunu da bilmesi lazimdi. Yüzümdeki gözyaşlarımi iki avucumla silerek,bir çocuğun iç çekmesi gibi iç çekmiştim ve başımı kaldırıp uzunca karşıma bakıyordum. Tam o sırada birden omzunda bir sıcaklık hissetmiştim. Selimin olmamasıni ümit ediyordum. O yüzden yavaş hareketlerle başımi her ne kadar çevirmek istemesem de çevirmiştim artık,ama karşımda selim degil bir başkası duruyordu. Tanımadığım bir yüzdü,karamel uzun saçlarıyla,yemyesil gözleriyle bana bakan sımsıcak tatlı bir kız duruyordu karşımda. "Yanına oturabilir miyim?" Burnumu ve gozumdekilerini sildikten sonra gülümseyerek başımı sallamistim. "Biliyor musun az önceki olaya şahit oldum. Eşin miydi?" Seslenmeden başımı sallamıştım. "Biliyor musun? Erkekleri hic sevmiyorum hatta nefret bile ediyorum,nefret çok kibar kalıyor ama sanırım başka bir kelime yok" dikkatlice ona doğru dönerek dinlemeye başlamıştım. "Hepsini elimden gelse döverdim ama elimden gelmiyor işte,sadece onlara saymakla kalıyorum. Hadi üzme canını,seninki yine kıymetini biliyor olmalı arkandan koşarak gelmeye çalıştı ama ben izin vermedim,biraz yalnız kalacağını düşünerek,o hamleyi yapmıştım" bu tuhaf kız oldukça dikkatimi çekmişti. Ağlamayı,olanları düşünmeyi bırakıp şaşkınlıkla "sen mi? Nasıl?" Bana dönerek kocaman bir gülümsemeyle "tam koşarken ona çarpıp yere düşmesini sağladım hepsi bu" zafer kazanmışçaşına gülümsemesi daha da artmıştı. Kendime engel olamadan "yapmasaydın keske,kolu zaten alciliydi,birde dikişleri vardı zaten" "kızım ne üzülüyorsun ya hic değilse ufakta olsa intikamını aldım yere düşürerek,hayvan herkesin içinde sana bağırmasına hakkı yoktu,konu ne olursa olsun,istersen sen haksiz olsan da bağırmasına gerek yoktu. Kalkmış bide sen ne diyorsun? Hala adama acıyorsun. Acıma kızım bunlara, acıdıkça acınacak hale düşersin hicran dediydi dersin. Ha bu arada ben hicran,seninki de elif olmalı o öküz kocan arkadandan ağzını kocaman açarak bağırıyordu. Hayvan git diyor ağzını yüzünü kır. Hadi artık sen de normale dön,seni bulamaz rahat ol gözden kaçırdı çünkü" "ben beni bulmasını istiyorum zaten" kahkaha atarak "kızım sen kafayı mı yedin? Biraz delirsin dur bekle,hemen yelkenleri suya indirme" bir bu eksikti koskoca istanbul da karşıma çıkana bak,tam bir erkek düşmanıydı. İstemsizce ona dönerek "sen hep böyle misin? Yani şey konuşma tarzın falan erkek gibi" yönelttiğim soru karşında afallamıştım,banane ondan,bundan sonra belki bir daha görmeyeceğim birisine niye soru soruyorsun ki hatta kalk git burdan. Gitmesine gideyim de iz bilmem yol bilmem gerçi taksiye söyleseydim gideceğim yeri bilirdi heralde,herkes koskoca alpu yapı sahiplerinin kaldığı evi bilmeyecek mi? Olmadı şirkete giderdim artık. Kolunu banka dayararak bakış attıktan sonra cevaplamıştı. "Yok be elif,ben böyle biri değildim beni bu hale sokanlar utansın. Bende normal senin gibi,diğer kızlar gibi birisiydim, umutlarım,hayallerim vardı,ama birisi gelip öyle bir yıkıyor darmaduman ediyor ki hayatın bir anda alt üst oluyor,gerçi olaydan uzun seneler geçti,onun yüzünü unutmak için almadığım ilaçlar mi dersin,gitmediğim doktorlar mı kaldı dersin,ama başarmıştım sonunda,şuan karşıma çıksa dahi hatırlamam onu,hatta gelip benimle muhabbet bile etse hatırlayamam yüzünü o kadar yani" "peki seni bu kadar darmaduman eden olay neydi ki?" Kızın halı benim durumumdan da kötüydü. Beterin beteri vardır derlerdi de inanmazdım,simdi bilakis yaşıyordum bu sözü. Derince bir ah çektikten sonra "bosverbe belki başka zaman,bakarsın bir daha karşılaşırız,hatta ne diyorum bak,gel bugün bende kal o uyuz kocanda ne yaptığının farkına varır belki" aslında gayet güzel olurdu,istanbulda dertlesebilecegim hic kimse yoktu. Hic te fena bir fikir değildi. Olabilirdi aslında ama tanımadığım birisinin evinde rahat edemezdim. Nezaketle teklifini geri çevirmiştim. Tam kalkarken de bana kartvizitini uzatıyordu almam için. "Al bunu belki lazim olur,aramak falan istersen" deyip koluna çantasını alıp tam gidiyorken,tekrardan bana dönerek tebessümle "sen de bana numaranı versene,benim canım sıkıldıgin da seni ararim konuşuruz nedersin" afallayarak verip vermeme konusunda düşünüyorken birden " merak etme yemem seni,ayrıca senin düşündüğün gibi bir kızda değilim" rahatlatıcı bir açıklamada olmasa da bir telefon numarasindan ne çıkardı ki hic düşünmeden birden vermiştim numaramı. Umarım yanlış birşey yapmamışımdır. Sarılarak birbirimize veda etmiştik. Burda biraz daha kalmaya karar vermiştim. Elimdeki telefonun kaç kez iptal tuşuna bastığımı dahi hatırlamıyordum. Selim aramaktan bıkmamış bense iptal tuşuna basmaktan bikmamistim. Burda daha ne kadar kalabilirdim bilmiyorum ama kalabildigim kadar oturacaktım.İnadına nefes almam için hava rüzgarlarını yüzüme savuruyordu, o sümbüllerin mis kokusu eşliğinde,ben o kokuyu burnuma çektikçe daha da iyi hissediyordum kendimi. Bir an tatlı esen rüzgara karşı gözlerimi kapatıp bir kaç dakikalığına da olsa,keske bunları hiç yaşamamış olsaydım diye iç geçirmiştim. Hatta selimi, ahmeti dahi tanımasaydım. Okulumu bitirip mezun olsaydım da öğrencilerim olsaydı. Yine annemin babamın küçük tatlı kızları olarak kalsaydım ama malesef gözümü actigim da bunların hepsinin gerçeklerden ibaret olduğunu anlayip birden dimdik ağaya kalkarak bunlarında üstesinden geleceğim deyip bilmediğim bir yolda yuruyordum. Kendime vermiş olduğum gaz ne kadar giderdi bilmiyordum ama sönmesine izin vermeyecektim. Yine saçma sapan kendimi teselli etme çabalarıma gülümseyip aldırış etmeden yuruyordum. Çalan telefonumu kapatma haddine gelmiştim artık bi dur be adam,insanı bi rahat birak diye her arama tuşuna sertle basıp karşılık veriyordum, sanki selim hissediyordu olan telefonuma oluyordu. Geldiğim yöne tekrar dönerek ilerliyordum belki ordadır diye ama çoktan ortadan kaybolmuştu selim. Konusmakta istemiyordum. Tam caddeden karşı sahile gececekten bir araba yanaşip korna eşliğinde durmuştu. Cami açıp "hadi atla" dediğin de yeni tanışmış olduğum hicrani görmemle şok olmuştum. Yolun ortasında durmuştu. "Yok sağol,aradım birazdan beni gelip alacaklar teşekkür ederim" "bak kizim bin şu arabaya yoksa bizi topa tutucaklar,korna seslerini durmuyor musun? Hadi " arkamızdan korna sesleri git gide çoğalarak artıyordu,ya binip gidecektim ya da onu umursamayıp karşıya geçecektim,gerçi bu kızın burdan gideceği yoktu,bir bu eksikti. Sonunda çaresiz kalarak binisimle gaza basması bir olmuştu. "Kızım sen de amma nazlı çıktın be" dediğini hic duymamış gibi yapıp,ona dönerek "sen beni mi takip ediyorsun?" "Ne yapıyım elif kedi yavrusu gibi orda boş boş oturuyordun,kızım burası istanbul senin gibi kızları anında kaparlar" "yok artik daha neler,o kadar biliyoruz heralde,tamam beni şu müsait yerde indirir misin?" "Kiz dolmuş mu sandın? Hicbir yere bırakmıyorum bize gidiyoruz" "hicran lütfen haddini aşıyorsun ama" dediğimde hızla arabayı kenara çekip "in kız hadi,kabahat bende sana yardım ediyoruz,senin yaptığına bak,nazlanacagin kişi ben degilim o öküz kocan,hem nereye gitcegini dahi bilmiyorsun yüzünden anlaşılıyor be kızım, in hadi git nereye gitmek istiyorsan" bir anda elimi kapıya götürüp açmıştım,aslında doğruydu nereye gidecektim ben,havada kararmaya başlamıştı,çaresizce kapıyı tekrar kapatıp oturmuştum. Hicrana baktigim da yüzünde kocaman bir gülümseme oluşmuştu...

BERDEL (Tamamlandı :-) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin