Derin bir uykunun kollarından yavaşça sıyrılıyordu Eylül, günlerdir bu odada, bu yatakta kendinden geçmişçesine uyuyordu.
Gecenin bir yarısı bir köprüde yaralanmış, bir ambulansla apar topar hastaneye kaldırılmıştı. Günlerdir de ailesinin, sevenlerinin telaşına rağmen kendinde olmadan uyuyordu.
Gözlerini yavaşça araladı, bakışlarını karşılayan ilk manzara bir hastane odasının beyaz tavanıydı. Kolunda bir serum vardı, oldukça yorgun ve bitkindi. Kafasını yavaşça sağa çevirdi, gözleri anne babasının endişeli, mutlu bakışlarıyla buluştu.
Ensesinde derin bir sızı vardı, acısı oldukça fazlaydı. Yüzü yavaşça asıldı, "Ensem.." dedi fısıltıyla. Meral Hanım hızla eğilip kollarını boynuna sıkı sıkı doladı. Sonunda kızı uyanmış, sonunda onlara geri dönmüştü.
"Şükür ki gözlerini açtın kızım, o da geçecek." Dedi annesi, gözleri yaş doluydu. Yavaşça geriye çekilip şevkatli ellerini evladının yüzünde gezdirdi. "İyi misin? Başka bir ağrın sızın var mı?"
Kafasını zorlukla iki yana salladı Eylül, ensesindeki sızıdan başka şikayeti yoktu. Ellerinden güç almaya çalışarak doğruldu, sırtını yavaşça yatağın başlığına yasladı. Gözleri babasının gözlerine kaydı, bir an bile adamın bakışları üzerinden ayrılmıyordu.
"Baba.." dedi fısıltıyla. Ne şanslıydı böyle bir adamın evladı olduğu için. Gözleri dolu doluydu babasının, tek kelime edemeden yaklaşıp yatağın kenarına oturdu. "Bizi çok korkuttun." Elini elinin üzerine bırakıp sıktı.
"Doktor.." dedi, yanağı usulca ıslandı. "İyi olduğunu söylüyordu ama uyanmamak da direniyordun."
"Ben.." dedi genç kız, sesi titredi. Elini yavaşça babasının sakallarının üzerine bıraktı. "Özür dilerim, sizi korkutmak istemedim."
"İyi ol kızım, hep iyi ve bizimle ol." Derin nefes aldı, "Ben de, annen de hep senin yanında olacağız.""Baba.." dedi dolu gözleriyle. Kollarını hızla boynuna doladı. Burnunu omzuna gömüp gözlerini kapattı, babasının kokusu dışında farklı bir koku daha sindi burnuna. Anlam vermeye çalışarak yavaşça geriye çekildi.
Ne kokusuydu böyle? Nerede duymuş, burnuna ulaşmıştı böyle?
"Burak.." dedi fısıltıyla genç kız, gözleri ailesine kaydı. O gece ihanetine şahit olmuş, sevgilisinin itişiyle de sırt üstü düşerek yaralanmıştı.
"Bir daha sana asla yaklaşamayacak." Dedi babası cevap olarak.
"Nerede?" Gözleri annesine döndü, merak doluydu. O geceden sonra neler olmuştu?
"İkisinden de şikayetçi olduk ama istenmeyen bir durum olduğu için işe yarar bir ceza almadılar."Kafasıyla yavaşça onayladı Eylül, derin bir nefes verip kafasını geriye yasladı. Gözlerini yavaşça kapattı, zihninde o gece yer aldı. Yere düşüp yaralanmış, acı içinde kıvranırken bir görüntü belirmişti gözlerinde.
Gözlerini hızla aralayıp ailesine döndü. "O.." dedi, "O kişi kimdi?"
Annesi yavaşça yanına yaklaşıp yatağın diğer kenarına oturdu. "Kim kimdi kızım?"
"O gece biri daha yok muydu?"
"Köprüde mi?"
"Evet, çok net hatırlamıyorum ama orada birini daha gördüm sanırım."Anne babasının bakışları buluştu, "Hayal görmüş olabilir misin kızım?" Diye sordu babası, o gece köprüde sadece üçü bulunmuştu. "Sizden başkası yoktu."
Gözlerini kapayıp zihnini zorlamaya çalıştı genç kız, hayal meyal de olsa bir görüntü vardı zihninde. Önce gölge misali gözüküyor, Burak'la tartıştıktan sonra köprüden aşağı düşüyordu. "Sanırım.." dedi fısıltıyla. "Başımı çarpınca hayal gördüm."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
'GERÇEĞİN İZİNDE'
RomanceGerçekleşmesi mümkün olmayan bir rüya, hatta bir kabus olmalı her şey! İşim, artık işim değil. Ailem, artık ailem değil. En önemlisi sevdiğim adam, artık sevdiğim adam değil! .... Ve Dünya kendi ekseninde döndüğü bir gece, hafızasından onu tamamen...