1 | 8

7.3K 556 140
                                    

O kadar baskı uygulandı ki, yetiştim geldim sakin olun yerim hepinizi skxğwldkd.

Bebeklerim size bilgi verdim. Kronik kitabım için biraz zamana ihtiyacım vardı ve bu zaman 6,7 günden fazla değildi. Sırayla gidiyoruz, sabır gerekiyor. Bu kitaba bölüm atmadığım en uzun aralık bu oldu. Beni bilen bilir, en fazla bir haftadır sizi bekletme sürem. Anlayışınız için teşekkür ederim. 🤗🤍

Oy vermeyi unutmayın. Ne kadar çok yorum ve oy, o kadar hızlı bölümleeeerr.

Boynundaki yangının sebebiyeti tenine değen dudaklardaki kor ateşin etkisiydi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Boynundaki yangının sebebiyeti tenine değen dudaklardaki kor ateşin etkisiydi. Anlamsızca büyüyen yangın tüm bedenini esir almaya başladığında, gözlerini kapalı tutmak öylesine zor geliyordu ki, biraz sonra bayılabileceğini hissediyor, bu hisle gerildikçe geriliyordu Akşin Soysalan.

Hayatı boyunca hiç kimse dengesini böylesine bozamamış, hayatını böylesine alt üst edip bir dokunuşuyla her zerresini titretememişti. Şimdiyse karşısında duran adam, onun ilklerine oynuyordu.

"Ne dersin?" diye devam etti arsız arsız. Gözleri kapalı olan kadın, karşısında gerim gerim geriliyorken kulağına doğru eğildi. "Hangi veda senin için daha uygun? Söyle bana, istediğini yapacağıma söz veriyorum."

Akşin ise kulağına temas eden sıcak nefesle irkildi. Sanki hipnoz olmuştu ve şu dakika daha yeni kendine gelebildiğini hissediyordu. "Yamaç," diye mırıldandığında ses tonu tıpkı onun gibi kısık tondaydı. Yamaç'tan dökülen erkeksi bir mırıltı duyduğunda gözlerini açmadan sıcak nefesine yaklaşarak fısıldadı. Oysa yaklaştığı tek yer dudaklarıydı. "Eğer bir daha bunu tekrarlarsan, seni kendi ellerimle öldüreceğime söz veriyorum."

Yamaç söylediklerinden etkilendiğini hissediyordu. Ona karşı koyan tek kadın oydu. Bu mükemmel bir histi. Tattıkça sürdürmek isteyeceği türden bir oyuncaktı. Dudaklarına yaklaşan dolgun, küçük dudaklara bakarak nefesini verdi ardından söylediklerine hitaben alayla güler gibi nefes vermeye devam etti. "Bırak beni," dedi o sırada Akşin, dişlerinin arasından. "Gitmek istiyorum!"

Küçük bir yüzü vardı kadının. Yemyeşil gözleri, bembeyaz bir teni, dolgun pembe dudakları ve küçücük kalkık bir burnu... Fazlasıyla güzeldi.

İtiraz etmedi Yamaç. Beline doladığı kolunu usulca çözdüğünde "Otele mi?" diye sordu bir yandan da. Hala keyifliydi ses tonu. "Bırakmamı ister misin güzelim?"

Alttan alttan dalga geçtiğini fark eden Akşin sertçe göğsüne vurdu. "Siktir git!"

Yamaç kaslı göğsüne temas eden avuca baktı, oldukça tatlı bir elden şiddet görmek de garipsenecek bir durumdu. Gülerek başını iki yana sallarken, son kez kapalı olan gözlere bakıp oradan uzaklaştı. Giderken yüzü buruşmuş, kendine gelmeye başlayan polis memurunu fark edince kafasına bir tekme daha geçirdi. Bu onu bir süre daha baygın tutardı. En azından Akşin de sokaktan ayrılana dek.

Sokaktan çıkıp oldukça uzakta bıraktığı siyah motoruna atladı. Bir çeşit Hayabusa olan motor, oldukça hızlı bir şekilde ilerlerken o arkadaşlarının konumunu attığı buluşma noktasına sürdü. Ya yeni bir iş vardı ya da bir pürüz. Aksi takdirde dışarıda bir araya geldikleri zamanlar kısıtlıydı.

Son hızda ulaştığı köprü altı ıssız yerde diğer üç arkadaşının da motorlarını gördü ve biraz daha ilerlediğinde arkadaşlarını sohbet halinde fark edince motoru yakınlarında durdurup yanlarına ilerledi. "Neler oluyor? Kısa kesin, işlerim yoğun."

Diğer ikisi usulca onaylarken Akif yine pürüz çıkarmayı seçmişti. "Yine oyuncağınla mı oynuyordun? Bizi ertelemeni gerektiren önemli işin o muydu yoksa?"

Yamaç sakince ona ilerledi. Parmaksız deri eldiveni takılı olduğu elinden çıkarırken eldivenle birlikte Akif'in göğsüne vurdu. "Seni ilgilendirmez süt çocuğu. Sen sadece sana verilen görevi yap yeter. Sorgulamaya haddin de, iznin de yok." Akif göğsüne değen eldivene kısa bir bakış attığında içi öfkeyle kaynasa da sessiz kalmayı seçti. Yamaç ise küçümseyici bir son bakışla diğerlerine döndü. "Durum nedir?"

Kutay, bileğindeki dijital ekran bilekliği ona çevirerek birkaç tuşlamanın ardından gmailini açtı. "Yeni bir iş var fakat oldukça garip. Maili gönderen şahıs hakkında hiçbir şey bulamadım. Diğer müşteriler gibi sazan değil, sinsi herifin teki. Tıpkı şu senin adını yayan serseri gibi gizemli."

Yamaç hala ekrana bakıp dururken zihninde dönen tek bir düşünce vardı. "Aynı kişi olduğunu mu söylüyorsun?" diyerek düşüncesini dile getirdiğinde Akif bir sigara yakmış, Kutay ise başıyla onaylamıştı. "Peki ya bizden isteği nedir? Ölüm mü yoksa basit bir intihar süsü mü?"

Aldığı cevap ise şok olmasına yetmişti. "Görüşmek," dedi Kutay şaşkınca. "Seninle yüz yüze görüşmek istiyor. İşi yüz yüze konuşarak ileteceğini yazmış ve bu iş için bize sunduğu miktar dört yüz milyon. Bana çok fazla tuzak gibi geldi."

Tuzak ya da değil, bu işin arkasında olan kişi onu öldürmek istemiyordu. Bunu isteseydi yapabilecek zamanı ve fırsatı vardı. Adını bile bilen bir kişinin onu öldürmesi çokta imkansız bir ihtimal değildi. Öldürmediğine göre derdi çok başkaydı. "Nerede görüşmek istiyor?" diye sorarken gözlerini kısıp çenesindeki kısa sakalları parmağının ucuyla okşamaya başladı.

Kutay söyleyip söylememekte kararsızdı. Para kulağa oldukça mükemmel gelse de, tuzak olduğunu düşündüğü bir işe arkadaşını körü körüne atamazdı.

O sırada olayları büyük bir şokla dinleyen Sina "Adamım, bu iş bir harika!" diyerek Kutay'ın omuzuna vurdu art arda. "Dört yüz milyon diyorsun! Düşünsene, adam başı yüz milyon düşüyor her birimize! Tanrım, o parayla altıma çekeceğim Bugatti'yi hayal bile edemiyorum!"

"Hayal etmiyorsun zaten," diye homurdandı sigarasını içine çeken Akif. "Altına çekmediğin bir dedemin külüstürü kaldı."

Sina ona ters bir bakışla karşılık verirken "Oraya gidersen dönemeyebilirsin," dedi Kutay endişesini dile getirerek.

Yamaç dudağını kıvırdı. "Sence ben böylesine basit bir şekilde açık edilmiş ve düşmemin beklenildiği bir tuzağa düşer miyim?" Cevap olarak sessizlik sağlandığında başını salladı. "Beni tanımanıza sevindim. Öyleyse adresi ve zamanı bana mesaj olarak at." Motoruna ilerleyeceği sırada dönüp Kutay'a baktı. "Sonrasında sana atacağım ibana bir milyon lira gönder fakat benim adım yazmasın. Parayı Akşin Soysalan olarak gönder. Ucuna da sana atacağım özel notu gir."

Kutay tek kaşını şaşkınca havaya diktiğinde Sina sessizliğini korumayı seçti. "Vay," diyen Akif ise yine tepki veren kişi olmuştu. "Oyuncak bebeğin şimdi de bize milyonlara mâl olmaya başladı demek. Bu işin sonunu merak ediyorum açıkçası."

Yamaç motoruna binerken "Bunlar sana dokunmasın Akif," dedi sinir bozucu bir rahatlıkla. "Milyonlar benim, bebek benim, işin sonunu ise yalnızca ben belirlerim." Dudağını kıvırdı, eldivenini taktı ve ardından gaza bastığında geride bıraktığı tek şey motosikletinin dumanıydı.

Motoru hızla sürdüğü anlarda telefonuna gelen mesaj buluşma noktasıydı. Asil Yamaç Kozcuoğlu kendine oynanan oyunu tersine çevirmekle epey bir eğlencekti çünkü ortada bir oyun varsa o oynayan değil, yöneten kişi olurdu.

📞

Nasıldık? Sizi memnun eden bir bölüm olmuştur umarım.

Size büyük şok yaşatacağım bir olay akışımız olacak. Gerçekten şok olacaksınız. (Tahmin edebilirseniz size spoi hediye snsmd)

En kısa zamanda bölümümüz gelir.
Oy vermeyi unutmayın, öpüldünüz. 🤍

Kitap hakkında bilgi almak için Instagram hesabım → Pantiselchavo

İNTİHAR HATTI| Texting ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin