1 | 9

6.8K 521 211
                                    

Yüz kez açıklamama rağmen yine ve yeniden açıklıyorum; bu kitap bir texting, haliyle kısa bölümler olması normal. Uzun bölümleri olan kitaplar okumak isterseniz diğer kurgularıma beklerim. 🤍

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum.
Ne kadar çok yorum ve oy, o kadar hızlı bölümleeeerr.

Keyifli okumalar,
şimdiden gözlerine sağlık. 🤍

Akşin Soysalan artık bir bedenden ibaretti benim için

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Akşin Soysalan artık bir bedenden ibaretti benim için. Sanki bu dünyada vardım, bir şekilde yaşamımı sürdürüyordum fakat bir yandan da yok gibiydim. Yaşayan yalnızca bedenimdi, ruhum ellerimin arasından alınmıştı. Asil Yamaç Kozcuoğlu ruhuma vurduğu prangaların varlığını her an hissettiriyordu. Bu çok garipti. Tuhaftı.

Avucumu yasladığım boynumdan sonunda çekebildiğimde içime derin bir nefes aldım. Dudaklarının boynumda bıraktığı yakıcı hissiyatın üzerinden saatler geçmesine rağmen hala etkisinde hissediyordum kendimi ve hastane koridorunda elim boynumda yürüyordum dakikalardır. Sanki zihnim bir çeşit hipnotize edilmişti gibiydi. Ne yaptığım hakkında hiçbir fikrim yoktu.

"Akşin," diye seslenen hocama döndüğümde yutkunarak suratına baktım. Sert görünüyordu. "Dakikalardır senden dosya istiyorum, sağır mısın?"

Tam anlamıyla sarhoştum. "Özür dilerim efendim." Alelacele dosyayı bulup eline uzattığımda hızla çekti elimden.

"Aklın bir karış havada, bu gidişle sınavları zor geçersin!" Dosyayla beraber önden önden ilerlediği esnada diğerleri de peşine takılmıştı ancak ben yaşadığım o saçma andan bir adım öteye gidemiyordum.

O an omuzuma dokunan elle irkildim. "İyi misin?" diye soran kişi arkadaşım Günay'dı. Bakışlarında gerçekten de endişe vardı. "Ne oluyor sana Akşin? Birkaç gündür tuhaf davranıyorsun, sorunun ne?"

Ona yaşadığım şeylerin gramından bahsedemezdim çünkü Yamaç'la olan anlaşmamız bu yöndeydi. Eğer arkadaşlarımla temasım olacaksa, onunla yaşadığım şeylerden kimsenin haberi olamazdı aksi takdirde o ürkütücü oyunlarına devam edebilirdi.

Bir cevap veremedim. Onun yerine Günay'a dönüp sıkıca kollarımı boynuna doladığımda yaşadığım doluluk hissiyle dolan gözlerime engel olamadım ama ağlamadım da, kendimi sıktım. "Akşin?" dedi Günay şaşkınca. Kolları bedenime dolandığında yaşadıklarımdan sonra ilk kez birine sarılabilmek iyi hissettirmişti. "İyi değilsin sen. Neler olduğunu anlatmak ister misin?"

İsterdim. O ya da bir başkası fark etmezdi. Birine neler olduğunu anlatmak isterdim.

Çaresizce "İyiyim," diyerek geriye çekildim. "Sadece hocanın davranışları yordu biraz." Yalandı. Ben asla buna takılmazdım.

O da beni şu kısa zamanda tanımış olacak ki "Yeme beni," diye söylendi. "Sen böyle şeylere takılacak biri değilsin. Başka bir şey olmuş ama söyleyemiyorsun."

Israrına anlam veremezken tireşimde olan telefonuma düşen bildirimle ekranı açtım. Mesaj ondandı fakat vuruşu bu kez beklemediğim yerdendi.

İntihar hattı; o sarıldığın lavuktan hemen uzaklaşmazsan, onun kollarını bir daha birine dolayamayacak hale getiririm Akşin.

Kocaman açıldı gözlerim. Dehşetle etrafa baktığımda hiç kimseyi göremeyince daha da paniğe kapıldım. Bizi nereden görüyordu?

"Neler oluyor?" diye soran Günay telaşıma şaşırmıştı. "Sorun ne Akşin?"

İntihar hattı; çırpınma kül kedisi, çırpınma.

Hızla Günay'a döndüğümde hala bana şaşkınca baktığını gördüm ancak açıklayacak vaktim yoktu. "Sorun yok, sadece gitmem gerekiyor, görüşürüz." Hızla yanından sıyrılıp koridorda ilerlediğimde telefonum yeniden titredi.

İntihar hattı; yangın merdivenlerine gel.

Siz; istemiyorum!

Siz; işim var benim!

İntihar hattı; ikiletme Akşin, bir kere de ikiletme.

Öfkeyle dişlerimi sıkarken hocaya son bir bakış atıp koridordan çıktım. Yokluğumu kesinlikle hissedecekti ve sonrasında bana ağzına geleni sayıp duracaktı. Fakat karşı koyamıyordum. Lanet herif beni çağırdığında sanki ayaklarımın bağı çözülmüş gibi otomatik olarak ona giderken buluyordum kendimi. Olmaması gerekiyordu. Bana yaşattıklarından sonra onu öldürmem gerekiyordu ancak ben yaşananları unutmuş kadar salaktım.

Unutmamıştım. Unutamazdım.

Merdivenlere yöneldiğim o dakiklarda yoluma çıkan Buğra, kolumdan tuttuğu gibi kenara çekince şaşkınlığıma engel olamayarak sürüklendim. "Ne oluyor!"

"Sen söyle!" dedi sinirle. "Daha dün param yok ayaklarına yatıyordun şimdi de bir milyon atıp küçümsüyor musun?"

Kocaman açıldı gözlerim. Ne dediğinin farkında mıydı? "Bir milyon mu? Ben mi?"

Öfkeyle dişlerini sıkarak güldü ardından art arda başını salladı. "Paranın üstüne burnuna estetik yaptır yazmışsın, utanmıyor musun?"

İkinci bir şok daha yaşarken gözlerim Buğra'nın burnuna kaydı. Kemerli ve has bir burnu vardı ancak oldukça uzundu. Hayatım boyunca kimsenin dış görünüşüyle dalga geçmemişken şimdi söylediklerini algılayamıyordum. "Ben öyle bir şey yazmadım, bir yanlış anlaşılma olmalı." derken buldum kendimi.

"Aynen Akşin," dedi öfkesi bir an olsun dinmezken. "Yüz elli bin için sağ ol. Arkadaşlığımız burada sonlanıyor. Burnumu bir daha görmek zorunda kalmayacaksın!"

Bana sırt çevirip gittiğinde arkasından yalnızca bakakalmıştım. Oysa kimseye para gönderdiğim falan yoktu.

Bu nasıl olurdu?

📞

Yamaç biraz pervasız olmaya başladı lszgakkxs.

Kitabın akışından memnun musunuz?

Oy vermeyi unutmayın. 🤍🤗

İNTİHAR HATTI| Texting ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin