5 | 0

3.3K 420 548
                                    

İşte vedamız, şimdiden gözlerinize sağlık. İyisiyle kötüsüyle bir kitabı daha bitirdik. 🤍

Paslı demirler, boyası sökülmüş duvarlar, karanlık bir oda, küçücük bir pencere, pencereden içeriye vuran belirli gün ışığı; bu yaşarken ölmek değil de neydi?

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Paslı demirler, boyası sökülmüş duvarlar, karanlık bir oda, küçücük bir pencere, pencereden içeriye vuran belirli gün ışığı; bu yaşarken ölmek değil de neydi?

Dört ay. Koskoca dört aydır yaşarken ölüyordu. Her gün biraz daha kendinden uzaklaşıyor, her gün biraz daha ruhundan saydamlaşıyordu. Ölmek istiyordu, kendini öldürmenin her türlü yolunu denemişti aylardır fakat ellerinde kelepçeler, ufacık bir odada değil kendini öldürmek, ölmeyi deneyemiyordu bile.

Asıl cehennemi şimdi tadıyordu. Dört duvarın arasında kendinden başka birinin varlığını hissedemeden hücrede tutuluyordu. İki ay öncesinde çıktığı mahkemede son kez görmüştü gün ışığını, bunun dışında bir seri katile yalnızca geceleri müsamaha gösteriyorlardı, o da yaşaması içindi ancak genç adamın içinde yalnızca ölme isteği vardı, bu yüzden karanlığından geceleri dahi arınmıyordu.

Müebbet yemişti. Onca can almanın cezası buydu sözde ama onun için değildi; aldığı canların cezasının en büyüğünü kalbinde koca bir oyuk açıldığında ödediğini düşünüyordu. İçindeki yangın dört aydır sönmemişti, o an her gece bir kabus oluyor, tıpkı bir döngü şekilde aynı anlar zihninde dönüp duruyordu. Engel olmaya çalışıyordu her defasında gerçekliğinden emin olmadığı o ana, o silahı almasını, ateşlemesini engellemeye çalışıyordu. Ama değildi işte, gerçek değildi. Engelleyemiyordu. Bir şekilde o acı anı halde zihninde tekrar edip uykularının katili oluyordu her gece. En acısı da buydu.

Metalin çarpma sesi hücrede yankılandı, metal kapının gözcü kısmını açan gardiyan kapıya iki kez tıklatarak gözlerini içeride gezdirdi. “Ziyaretçin var manyak herif.”

Asil Yamaç Kozcuoğlu karanlığa alışan göz bebeklerini yutkunarak içeriye sızan ışığa çevirdi, gardiyanın açtığı gözcü kısmından gelen ışık gözlerini kısmasına neden oldu. Ziyaretçi mi, bütün arkadaşları müebbet yemiş bir şekilde içerideyken onu kim ziyaret ederdi? “Kim?” dedi buzdan hallice bir ses tonuyla. Karanlığın arasında oturduğu yerden kalkmaya dahi tenezzül etmedi.

Gardiyan birazcık geriledi, ardından “Kaldır kıçını, buradan çıkınca görürsün,” diyerek kilidi açtı. “Aksi bir hareketinde hücreden çıkarılıp fare deliğine sokulacaksın, ona göre hareket et katil herif.”

“Sikimde mi sanıyorsun,” şeklinde bir yanıt verdiğinde oturduğu yerden kalktı hızla. İçindeki yangın coştu o an, en ufak umut kırıntısına tutunduğu o saniyelerde kelepçeli elleriyle kapıya ilerledi. Gardiyan kapıyı açtı, silahını çıkarmış, aynı zamanda diğer gardiyana başıyla işaret vermişti tedbir alması için, o da silahlandığında Asil Yamaç Kozcuoğlu’nun kollarından tutarak rutubet kokan koridorda ilerletmeye başladılar. Bir sürenin ardından karanlık koridordan çıktıklarında gün ışığı gözlerini yaktı genç adamın, aylardır bir ölü gibi yalnız başına dört duvarın arasında öylece kalmış biri için bu zorlayıcıydı ancak görmek istediği şey bütün zorlukları aşmasına yeterdi.

İNTİHAR HATTI| Texting ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin