2

14 3 6
                                    

Selamlar!

.......

Kapının açılmasıyla günlüğümü kapatarak arkama sakladım. Gelen kişi Funda teyze idi. Yaşlı gözleriyle bana hafifçe gülümsedi. Ellerimle gözlerimi sildim. "Funda teyze." dedim sessizce.

Göz yaşlarım durmuyordu, hep akıyordu. Ben ağlamayı seven biri değilim ama çok ağlayan bir kızdım. Funda teyze yanıma gelerek yatağa oturdu. "Kızım, Asel'im." dedi. Bana sarıldı, ben de ona sarıldım. Biraz büyük olduğu için kollarım bütün bedenini saramıyordu.

"Annem ve babam öldü. Gittiler." gözlerimi kapatarak ağladım.

"Teyze kalbim çok ağrıyor. Midem de." burnumu çektim. "Biliyor musun teyze, annem beni bugün süsledi hep. Meğersem ölecekmiş diye süslemiş beni. Bana 'Bize bir şey olursa güçlü ol' dedi ama ben güçlü olamıyorum. Çok üzülüyorum. Ben onlarsız ne yaparım."

Funda teyze bana daha çok sarıldı. Sanki beni alıpta içine atmak istiyormuş gibi. Ağladı. "Asel seni kandırmaya gerek yok. Ama şunu bil ki annen ve baban diğer tarafta çok mutlu olacaklar. Çünkü onlar çok iyi insanlardı."

Saçlarımı okşadı, "Ama annen doğru söylüyor güzel kızım, sen güçlüsün. Ölümü herkes tadacak. Ölümün büyüğü küçüğü yok. Bil bunları."

"Biliyorum," diye kafamı salladım. "Ama yine de bu kadar hızlı öleceklerini tahmin etmemiştim teyze." elleriyle yüzümde ki saçlarımı düzeltti. "Canım, yavrum." diyerek yanağımdan öptü.

"Ben senin yanındayım. Ben de senin bir nevi annenim güzel kızım." yüzüme baktı birkaç saniye. "Derdi veren Allah, dermanı da verir kuzum." örülü olan saçlarım ile oynadı. Beni bacağına oturttu. Anneme benziyordu birazcık ama annem gibi kokmuyordu. Herkesin annesi bir başka güzel kokardı.

"Ağla kızım, üzül. Sana üzülme ya da ağlama diyemem. Dök içini, bağır çağır. Neden sessizsin?" dediğin de dümdüz suratına baktım. "Bilmiyorum teyze, ağlıyorum ama bağırsam ne çare. Annem ve babam geri gelmeyecekse." hafifçe tebessüm etti. "Kız minik, sen ne kadar da çok bilmişsin. Nereden biliyorsun bu güzel lafları?"

"Annem öğretti yani büyük insanlar böyle konuşmaz mı? Ben de onlardan duydum. Bir ara annem böyle demişti." deyiverdim. Başım ağrıyordu, üzüntüden mi? "Funda teyze," dediğim de "Efendim" diye cevap vermişti. "Ben ne yapacağım?" diye sordum.

Gerçekten ben artık ne yapacağım?

"Keşke ben de onlarla birlikte ölseydim. Ben hep onlarla birlikte ölmek için dua ederdim, ama kabul olmadı teyze." eliyle ağzımı kapadı. Yaşlı gözlerle bana baktı. Onun da gözleri benim ki gibi kızarmıştı. Üzüldüm ona da.

Anne ve babacığım siz gittiniz diye herkes üzüldü ağlıyor. Anne hani birini üzmek günahtı. Onların da kalbi kırıldı. Kalp kırmak kabeyi yıkmak gibi değil miydi? Siz en çok benim kalbimi kırdınız, gidişinizle. "Öyle deme balım. Neden öyle diyorsun Asel? Sakın bir daha öyle deme, bak öyle demek hiç hoş değil. Annen duysaydı çok üzülürdü kızım." üzülme anne, bir daha böyle şey demeyeceğim.

"Özür dilerim, ama çok kötü hissediyorum kendimi. Nasıl anlatayım ki?"

"Anlatmana gerek yok ki, ben zaten seni anlıyorum. Hem de çok. Ben de küçükken anne ve babamı senin gibi kaybetmiştim." biliyordum, hatta o daha küçükmüş. Galiba teyzem ile kaderimiz aynıydı.

"Ama bak, nasıl da dimdik duruyorum. Kendime yeni bir hayat kurdum. İnsan zaten bi süre sonra alışıyor kızım. Evet o kalbinde ki acı gitmeyecek ama hafifleyecek." zamanla geçer miydi? Geçerdi. Allah geçirtirdi.

Nasipte Varsa Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin