『eight』

301 46 17
                                    


Derek'i çağırmasının ardından dakikalar yavaşça geçiyordu. Her saniye Stiles için daha da uzamış, zaman adeta durmuş gibiydi. Kalbi göğsünde bir davul gibi atıyor, kulaklarında kendi nefesinin hışırtısını duyabiliyordu. Gözleri saate her kaydığında duyduğu tik tak sesi endişesini biraz daha artırıyordu.

Gerçekten gelir miydi? Yoksa bu gece de kabuslarının içinde yalnız mı kalacaktı? İçindeki belirsizlik, umutsuzluğa dönüşmeye başlamıştı.

Tam bu sırada, kapının hafifçe çaldığını duydu. Bu ses, odanın derin sessizliğini bıçak gibi kesmişti. Stiles, bir an için nefesini tuttu ve kalbinin hızla çarptığını hissetti. Kapıya doğru yönelirken bir yandan da gözlerini ovuyor, bu anın gerçek olduğuna emin olmaya çalışıyordu. Kapının kolunu yavaşça çevirdi ve derin bir nefes alarak kapıyı açtı.

Kapının ardında Derek, karanlıkta dikiliyordu. Yüzünde her zamanki sert ifadesi vardı ama gözlerindeki hafif bir endişe parıltısı görülebiliyordu. Stiles, Derek'i görünce içinde büyük bir rahatlama hissetti. O an, Derek'in soğuk dış görünüşünün altında yatan sıcaklığı ve koruyucu tavrını bir kez daha fark etmişti.

"İçeri gel," dedi Stiles hafifçe gülümseyerek. Derek, başını sallayarak içeri girdi ve etrafına hızlıca göz gezdirdi. Stiles'ın ne kadar tedirgin olduğunu görmek onun da içindeki koruma içgüdüsünü harekete geçirmişti.

"Beni neden çağırdın?" diye sordu, bir yandan çocuğun hâlâ parmaklarını saydığını görebiliyordu.

Stiles aniden Derek'e doğru bir adım attı ve güçlü bir şekilde ona sarıldı. Derek, beklenmedik bu hareket karşısında birkaç saniyeliğine donakalmıştı. Stiles'ın kolları sıkıca Derek'in etrafına dolanırken başını yavaşça Derek'in omzuna yasladı. Derek, Stiles'ın titreyen vücudunu hissedebiliyordu.

"Stiles," diye fısıldadı Derek, şaşkınlık ve biraz da endişe içinde. "Tamam, buradayım. Salyalarını üstüme bulaştıracaksın"

Stiles, adamın söylediğine istemsizce güldükten sonra bir anlığına duraksadı. Geri çekilmeden önce Derek'in omzuna doğru eğildi ve burnunu kıyafetine silmek için hafifçe bastırdı. Derek, çocuğun hareketi karşısında tiksinti ifadesiyle yüzünü buruşturmuştu. Stiles'ın yüzündeki muzip gülümseme, Derek'in tepkisini daha da komik hale getirdi.

"Stiles, cidden mi?" diye sordu Derek, kaşlarını çatarak. Hemen ardından ellerini çocuğu omuzlarına yerleştirip ittirerek kendisinden uzaklaştırdı.

Stiles bir kaç adım geri yalpalarken kahkahasını tutmaya çalıştı ancak başarısız olmuştu. "Ne? İhtiyacım vardı."

Derek, göz devirerek üstündeki giysileri düzelttikten sonra sessizce arkasında kalan koltuğa oturdu. Yüzünde hâlâ ciddi bir ifade vardı, gözleri Stiles'ın yüzüne odaklanmıştı. "Ne olup bittiğini bilmem gerekiyor. Neden beni bu saatte buraya çağırdın?"

Stiles, Derek'in ciddi tonunu hissedip derin bir nefes alarak yanına oturduktan sonra konuşmaya başladı. "Seninle konuşmam gerektiğini hissettim. Bu gece gördüğüm rüya yüzünden."

Derek, Stiles'ın yüzündeki endişeyi gördü ve ona biraz daha yaklaştı. "Ne gördün?"

Stiles, Derek'in yakınlığını hissederek rahatladı. "Seni gördüm... Çatı katında. Her şey gerçek gibi görünüyordu. Ama sonra her şey bulanıklaşmaya başladı ve uyandım. Ben... seni görmem gerektiğini hissettim."

"Sadece hastalığın ilerliyor." dedi Derek ciddiyetle. "Endişelenmeni anlıyorum ama her şey yolunda." Sessiz ve samimi bir güvenle konuştu. İnsanları rahatlatma konusunda iyi olmasa da kendini geliştirmeye çalışıyordu. Stiles'ın omzuna dokunmak için nazikçe elini uzattı ve sıkıca sıkarak çocuğa orada olduğuna dair güvence verdi. Derek doğası gereği koruyucuydu, özellikle de sevdiklerine karşı. Açıkçası Stiles da bu kategoriye giriyordu.

"İyi olacaksın Stiles." Derek derin bir nefes aldı, sürekli ertelediği o şeyi yapmak zorunda kalacaktı. "Sanırım ısırığın vakti geliyor." dedi neredeyse mırıltı denilecek bir sesle. Sonuçlarından korkuyordu ama Stiles'ın her gün göz göre göre daha da kötüleşmesini izlemek istemiyordu.

Stiles Derek'in söylediklerini duyduğu an gözleri genişledi, bakışları şaşkınlık ve korku arasında gidip geliyordu. Derek'in yüzündeki ciddiyet, durumun ağırlığını daha da belirginleştiriyordu. Derek, Stiles'ın tepkisini gözlemleyerek koltukta kayarak geri çekildi. Odanın loş ışığı altında, yüz hatları keskin ve kararlı görünüyordu. Stiles, Derek'in sözlerini sindirmeye çalışarak bir süre sessiz kaldı. Bu zor kararın ağırlığı tıpkı diğer kaybettiği kişilerde de olduğu gibi yine Derek'in omuzlarında olacağını biliyordu.

"Haklısın." Stiles'ın sesi çatallıydı, gözleri hafifçe yaşarmıştı. Kendini hazırlamak için derin bir nefes aldı ve gözlerini Derek'e dikti. "Sana güveniyorum"

Stiles, Derek'i ilk defa böyle kararsız görüyordu. Yapmak istemediği belliydi, fakat başka bir seçeneği olmadığı da açıktı. Derek derin bir nefes aldı, bakışlarını Stiles'tan kaçırarak odanın diğer ucuna doğru kaydırdı.

"Derek," diye fısıldadı Stiles, sesi yumuşak ve anlayışlıydı. "Biliyorum, ama başka bir seçeneğimiz yok. Eğer bana bir şey olursa kendini suçlamayacaksın çünkü yakın zamanda bu zaten olacaktı."

Derek iç çekerek gözlerini kapatıp Stiles'ın sözlerini sindirmeye çalıştı. Yüzündeki çatık kaşlar ve gergin çizgiler, içindeki çatışmayı açıkça gösteriyordu. "Bir şey olmayacak," dedi Derek, gözlerini tekrar açarak. İçinde hâlâ tereddüt olmasına rağmen bakışları kararlıydı. "Bunu yapacağız."

Sterek | You Keep Pushing Me Away [bxb]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin